'Muhalefet neden davet edilmedi?' sorusuna cevap

Kültür ve Turizm Bakanı Çelik, tahliye tartışmalarına ilişkin 'Ortada mahkeme karar verdi diyeceğimiz kadar temiz bir durum mu var? Bir tür gündem yaratma, psikolojik havayı değiştirme çabası bu' dedi

Sözde soykırım iddiaları hakkında ise Bakan Çelik, soykırımın bir millete yöneltilebilecek en ağır ithamlardan birisi olduğunu vurgulayarak, "Bu olayda kimler bize karşı düşmanca tutum sergilemiştir, kimler dostça bir diyalog kurmuştur, biz bunu tarihimiz boyunca unutmayacağız" dedi.

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Çanakkale'deki törenlere muhalefet liderlerinin davet edilmemesine ilişkin bir soruya yanıt verirken, "Uluslararası bir tören bu, doğrudan Cumhurbaşkanımızın himayesinde olan bir tören. Uluslararası niteliği daha çok öne çıkmış bir tören bundan olabilir" yanıtını verdi.

Reklam
Reklam

Bakan Çelik, NTV yayınında sorularını yanıtladı.

Bakan Ömer Çelik, tahliye tartışmalarını değerlendirirken, "Bu problemin ne kadar ciddi olduğu bir kere daha göründü. 27 Nisan'ın yıldönümü bugün. Silahlı bürokrasi hükümete karşı bir muhtıra vermeye kalktı ve hükümet cumhuriyet tarihinde ilk defa bunu tanımadı. Şimdi bizim iki koldan vesayetle demokrasi tarihimiz tanımlanmıştır. Birisi silahlı bürokrasi içindeki siyasete müdahale eden yapılanmalar diğeri de yargı üzerinden ortaya çıkan şey. Bunların ikisi de 27 Mayıs darbesi ile birlikte başlıyor sistematik olarak. Bunlar zaman içinde şekil değiştiriyor" dedi. Fakat bu paralel yapının farklı olduğuna işaret eden Çelik, "Devlet içinde özellikle emniyet, yargı, istihbarat gibi alanlarda örgütlenmiş ve illegal biçimde gizli bir hükümet olarak Türkiye'yi yönetmeye kalkıyor. Bazen açıklama yapıyorlar ben çok baktım ama paralel diye bir şey görmedim diye. Bugün belli bir grubu serbest bırakmak üzere çok olağanüstü taktik ve stratejiler uygulayan birkaç hakim, onun karşısında buna lojistik destek veren bir yayın grubu çok örgütlü organize bir yapı. Bir takım AB ülkelerinde yetkililerden de şey alınmış ama dünyanın her yerinde mahkeme serbest bırakmış ama hükümet bunu uygulamadı derseniz buna tepki gösterir insanlar" ifadelerini kullandı.

Reklam
Reklam

"Ortada mahkeme karar verdi diyeceğimiz kadar temiz bir durum mu var?" sorusunu yönelten Çelik, şöyle konuştu:

"Bir tür fiili durum yaratarak bir tür gündem yaratma psikolojik havayı değiştirme çabası. Bu paralel yapıya yakın olan isimlere bakıyorsunuz, dışarıdaki insanlar bu kadar ayrıntıya bakmazlar sonuca bakarlar diye atılmış bir tweet var. Yani organize psikolojik bir harp taktiği ile karşı karşıyayız. Müfettişler açığa alınmalarını talep ettiler HSYK görüşecek fakat olayın gelişim seyrinde bir yargılama usulü içinde bir hata olmanın ötesinde doğrudan ceza hukukunu ilgilendiren bir işlem gibi görünüyor. Bir tür kamikaze saldırısı gibi sonucun ne olacağını biliyor ama hükümet yargı kararına uymadı diye lanse etmek, hükümetin siyasi güçle birilerini içerde tutuyor havasını vermek için yapıldığı çok belli. Çok iyi işlenmiş çok çalışılmış, psikolojik iklimi nasıl kaosa çevirebileceğini hesaplamış eylemler. Bunun Türkiye'nin içinde çalışmayacağını biliyorlar. Fakat mesele Türkiye'nin dış dünyadaki itibarını zedelemek.

Reklam
Reklam

Türkiye'nin imajına topyekun zarar vererek ekonomisini, demokratikleşmeyle ilgili algısını, seçim sürecine yönelik dünyanın algısını değiştirmeye yönelik eylem olduğu çok açık. Bu bakımdan da çok fazla dış mihrak kokusu olan, geçmişte dışarıdan yapılanlara bezeyen bir iklimi olan bir şey olarak görünüyor. Bu şey hakikatten uzaktan kumandalı yargı ve yargıç düzeni oluşturmaya çalışarak bu yapı üzerinden seçilmiş hükümetin üstünde bir yapı oluşturmak bir tür vesayet rejimi kurmak."

-"PARLAMENTER SİSTEMİN VERİM ÜRETEREK İŞLEDİĞİ TEK DÖNEM AK PARTİ DÖNEMİ"-

Başkanlık sistemi tartışmaları hakkında görüşlerini açıklayan ve Türkiye'de kuvvetler ayrılığının olmamasının Türkiye için ciddi bir problem olduğunu dile getiren Kültür ve Turizm Bakanı, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Başkanlık sistemine geçilirse başkan diğer kuvvetleri öteleyecek ve bu kuvvetler ayrılığı prensibini zedeleyecek tartışmaları var. Burada birkaç tane yalan var. Bir kere Türkiye'de bizim parlamenter hayatımız boyunca hiçbir zaman sağlıklı demokrasilerde olduğu gibi bir kuvvetler ayrılığı olmadı. Kuvvetler ayrılığı ya yargının yürütme ve yasamaya müdahalesi şeklinde oldu ya da askeri bürokrasinin diğer üç kuvvet üzerinde hakimiyet kurması şeklinde oldu. Yürütmenin yasama ve yargı üzerinde vesayet kurduğu tek dönemler vardır o da ihtilaller sonrasında kurulan hükümetler böyle bir vesayet kurabildiler. İkincisi, parlamenter geleneğimiz var bu kazanımlarımızı kaybedecek miyiz? Türkiye'de hiçbir zaman çağdaş anlamda parlamenter demokrasi uygulanmamıştır. 2002 yılına gelinceye kadar yürütülen sistem melez bir sistemdi. Askeri vesayetle şekli parlamenter demokrasinin birleşiminde oluşan bir melez sistemdi. Hükümetin üzerinde bir cumhurbaşkanı vesayeti kurulmuştu, anayasanın üstünde de milli güvelik siyaset belgesi yani kırmız kitap denilen bir vesayet kurulmuştu. Dolayısıyla çok sağlıklı bir parlamenter istem vardı da şimdi lağvedilmek isteniyor algısı çok yanlış. Parlamenter sistemin en azından kesintisiz biçimde ve verim üreterek işlediği tek dönem 2002 yılından itibaren AK Parti dönemidir. Onu da, işletememek için her şeyi yaptılar."

Reklam
Reklam

-"ULUSLARARASI BİR TÖREN BU"-

Çanakkale Savaşları'nın 100. yılında birçok devlet başkanı Çanakkale'deydi. Kemal Kılıçdaroğlu 'Orada olmak isterdik biz, niye davet edilmedik onu hükümete soracaksınız' dedi. Neydi sebebi?" sorusuna yanıt veren Çelik, "Uluslararası bir tören bu, doğrudan Cumhurbaşkanımızın himayesinde olan bir tören. Uluslararası niteliği daha çok öne çıkmış bir tören bundan olabilir. Muhalefet gelmesin buraya veya gelsin diye bir gündem olmadı. Çanakkale'de bizim safımızda veya karşı safta savaşmış askerlerin ülkelerinin liderleriyle bir araya gelerek barış mesajı vermekti. Yani özellikle muhalefetin çağrılmaması veya dışlanması gibi bir şey söz konusu olmaz" ifadelerini kullandı.

-"DÜNYAYA BARIŞ MESAJI"-

24 Nisan'da Türkiye ve Ermenistan'da gerçekleştirilen törenlerin anımsatılması ve "Türkiye için ne değişti?" sorusunun yöneltilmesi üzerine ise "Biz bunu diğer törenin zıttı olarak düşünmedik" karşılığını veren Bakan Çelik, "Çanakkale Savaşları burası bizim millet kimliğimizin güncellendiği bir yer. Buradan dünyaya bir barış mesajı vermekti ilk amaç. Çevremizdeki savaşlara katliamlara bakarak, geçmişteki bir savaşı kin tutmadan anmak, birbirleri ile savaşmış halkların çocukları olarak dünyaya barış mesajı verebilmenin çok etkileyici ve anlamlı olacağını düşündük. Çanakkale çok önemli bir yer. Şimdi diğer taraftan baktığınız Yeni Zelanda ve Avustralya için milli kimliklerin inşa edildiği bir yer. Birçok kesimi ortak bir bileşen olarak çok boyutlu olarak etkileyen bir yer. Bunun bu kimlikle anılmasının hem bölgedeki gelişmeler hem dünyaya mesaj vermek açısından, geçmişin sadece kinle anılmayacağını göstermek bakımından önemsedik. Bir de saldırıya uğrayan, toprakları işgal edilmek istenen biziz ama bize saldıranları da oraya davet edip dünyaya barış mesajı veren de biziz" diye konuştu.

Reklam
Reklam

-"SOYKIRIM BİR MİLLETE YÖNELTİLEBİLECEK EN AĞIR İTHAMLARDAN BİRİSİ"-

Kültür ve Turizm Bakanı Çelik, "1915 olaylarıyla ilgili bazı Avrupa ülkelerinden Rusya'dan yapılan açıklamalar var. Viyana ve Vatikan'daki elçiler çekildi diğer ülkelere sert kınama mesajları verildi. Bu görüş farkının sebebi nedir?" sorusuna da yanıt verdi. Bir milletin tarihini tarihçi olmayanların yargıladığını söyleyen Çelik, soykırımın bir millete yöneltilebilecek en ağır ithamlardan birisi olduğunu vurguladı. "Bunun adına siz isterseniz modern tarihin ilk büyük katliamı deyin, ister başka bir şey, bu bir halkı karşınıza almakla ilgilidir" ifadesinin de kullanan Çelik, bu zincirin Papanın açıklaması ile başladığına işaret etti. "Bir Hıristiyan fetvası ile başlıyor" sözleriyle açıklamasını sürdüren Çelik, "Bu fetvanın arkasından parlamentolar benzer kararlar alıyorlar. Bu bir kere anormal bir durum parlamentoların karar vereceği bir şey değil. İkincisi biz daha üstün bir pozisyon alıyoruz ve diyoruz ki, hakikatten buna inanıyorsanız buyurun arşivlerinizi açın, biz de açalım ve tarihçiler girsin ne var ne yok baksınlar ve gerçek neyse kabul edeceğiz diyoruz" dedi.

Reklam
Reklam

-"BİZ BUNU TARİHİMİZ BOYUNCA UNUTMAYACAĞIZ"-

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın askeri arşivlerin de açılabileceğini söylediğini aktaran Çelik, şunları kaydetti:

"Ama Ermenistan açmıyor arşivlerini. Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme ile ilgili protokoller imzalanmıştı. O protokoller yürürlüğe girecekken Ermenistan Anayasa Mahkemesi askıya aldı 'anayasaya aykırıdır' diye. Burada bir bakıma yobazlık yapan, tutucu davranan arşivlerini açmayan, adım atmayan, iddialarının arkasına bir meydan okuma koyamayan taraf Ermenistan tarafı. O zaman siz kimi, neyle suçlayacaksınız? Bu diaspora artık kin üzerinden bir Ermeni milli kimliği oluşturmaya çalışıyor. Diğer ülkeleri de hiçbir zaman Türk milleti unutmayacaktır. Biz bu kararların, soykırım ifadesinin kullanılmasını, modern tarihin ilk büyük katliamı denmesini nasıl unutabiliriz. Bu olayda kimler bize karşı düşmanca tutum sergilemiştir, kimler dostça bir diyalog kurmuştur, biz bunu tarihimiz boyunca unutmayacağız. Rusya, Yunanistan vs. girdiği zaman bu bölgemizdeki bir Ortodoks dayanışması gibi bir şey ortaya çıkıyor. Başbakanımız bir şeyin altını çizdi, Minsk üçlüsünün tarafsızlığına artık gölge düşmüştür dedi. Burada en büyük haksızlıkta Ermenistan'daki Ermenilere yapılıyor. Diaspora'daki soykırım lobisi resmen Ermenistan'daki Ermenilere böyle bir kimliğin içine sıkıştırarak izole ediyor. İkincisi sürekli olarak Türkiye ile bir çatışma içinde tutarak Ermeni-Türk tarihinin tamamına yaymaya çalışıyorlar. Üçüncüsü de Ermenistan'daki halkın geleceğini bu bahsettiğim Fransa gibi kendi iç politikasında Ermenilerin önemli rol oynadığı ya da Rusya gibi belli hat üstünde hareket eden devletlerin siyasetlerinin parçası haline getiriyorlar." (ANKA)

Reklam
Reklam
Anahtar Kelimeler: