ANKARA (İHA) - Anavatan Partisi (ANAP) Genel Başkanı Erkan Mumcu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın muhalefeti çözüm üretmemekle suçladığını öne sürerek, "Hala bu şartlar altında bile siyasi ahlakla bağdaşmaz biçimde kendi sorumluluğunu muhalefete yıkmaya çalışması hükümetin aczini ifade etmektedir" dedi.
ANAP Genel Başkanı Mumcu, Ziraat Mühendisleri Odası'nı ziyaret etti. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın ile bir basın açıklaması yapan Mumcu, gazetecilerin sorularını da cevapladı. CHP'nin TBMM'yi terör konusunda olağanüstü toplantıya çağırması yönündeki bir soruyu cevaplandıran Mumcu, bu çağrıyı 3 aydır kendilerinin de yaptıklarını belirterek, "Çok gecikmiş bir çağrıdır, ama yine de olumlu ve hayırlı bir çağrıdır. Türkiye'de bunca şey olup biterken, TBMM'nin tatil yapması kabul edilebilir değildir. Bir an önce Türkiye'nin karşı karşıya olduğu manzarayı doğru teşhis etmek ve TBMM'nin konuya el koyması gerekir" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün yaptığı bir açıklamada, muhalefetin çözüm önermediğini söylediğini kaydeden Mumcu, "Tam tersine çözümü ortaya koyma sorumluluğu iktidardayken, çözümü öneren biziz; ama bunu bir türlü kavrayamayan ve konuyu bir siyasi sömürüye dönüştüren iktidarın ta kendisidir" diye konuştu. Bu durumun vicdan sahibi herkes tarafından görülebileceğini öne süren Mumcu, "Hala bu şartlar altında bile siyasi ahlakla bağdaşmaz biçimde kendi sorumluluğunu muhalefete yıkmaya çalışması hükümetin aczini ifade etmektedir. Bu aczin hangi düzeyde olduğu böyle bir genel görüşmede daha iyi ortaya çıkacaktır. Ama beni üzen şey, bizim bu konuda bir milli duruşa ihtiyacımız var" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın muhalefeti kullanarak ucuz siyasete meylettiğini ve bunun, konuyu yönetmekteki aczinin ispatı olduğunu ileri süren Mumcu, "Buna rağmen biz Türkiye'nin üzerine titremek zorundayız. Onu gözümüzden daha fazla sakınmak bizim varoluş sebebimizdir. Bu çabamızı sürdüreceğiz. Bu temelsiz polemik yaratma girişimlerine tenezzül etmeyeceğiz. Sayın Başbakan tenezzül edebilir. O onun düzeyini gösterir. Biz bu düzeye inmeyeceğiz" diye konuştu.
Bir gazetecinin, Mumcu'nun 'Türkiye'de Kürt sorunu yoktur' açıklamasını hatırlatması ve ANAP'ta buna karşı çıkanlar olduğunu iddia etmesiyle Türkiye'de bir Kürt sorunu olduğuna inanıp inanmadığını sorması üzerine Mumcu, sorunun böyle tanımlanmasının yanlış olduğunu söylediğini belirtti. Sorunu etnik sorun olarak tanımlamanın sorunun çözümlenmesini imkansız kılacağını söylediğini de anımsatan Mumcu, "Türkiye'de Kürtlerin siyasal sistemin yarattığı mağduriyetlerden kaynaklanan sorunlarının olmadığını söylemek vicdansızlıktır. Kimse böyle bir şey söylemiyor. Ama Türkiye'de siyasal sistemin yarattığı mağduriyetler sadece Kürtler üzerinde yaratılan mağduriyetlerden ibaret de değildir" dedi. Sistemin sürekli mağduriyet üreten yapısını görmeden konuya etnik bir sorun tanımı yapılmasının 'Türkiye'de Kürtler var, onun için sorun var' anlamına geleceğini ifade eden Mumcu, şunları kaydetti:
"Bu tanımlamayı doğru yapmaktan aciz bir siyasetin de sorunu çözme kabiliyeti yoktur. Sorunun çözümü, insanların yaşadıkları türlü mağduriyetlerden dolayı kendi etnik, kültürel, dinsel kimliklerini bir fanteziye dönüştürmeyecekleri bir sistem adaletinin sağlanmasıdır. Bu sistem adaletinin sağlanmadığı her durumda laiklik de bir kimlik fantezisine dönüşür, dindarlık da bir kimlik fantezisine dönüşür, Alevilik de bir kimlik fantezisine dönüşür, Türklük de, Kürtlük de bir kimlik fantezisine dönüşür.
Ama medeni insan değerleriyle insandır. Dünyaya hangi soydan geldiğiyle tanımlamaz kendini. Medeni insan, ileri insan sahip olduğu değerler, bilgi yetenek topluma katkısıyla tanımlar kendisini. Eğer insanların kendilerini tanımlama biçimleri kendi iradeleriyle oluşturdukları değil, doğuştan getirdikleri en alt kimlik kademesine kadar iniyorsa burada, insanları böyle bir kemlik fantezisine sürükleyen sosyal ve siyasal dokuda bir arıza var demektir. Başbakan bu arızayı görmekten acizdir. Onun için meseleye 'Kürt sorunu var' deyip, işin içinden çıkmak istemiştir. Böyle bir tanımı koyduktan sonra çözüme ilişkin de bir şey koysaydı ben onun çabasının nereye oturduğunu anlardım. Yani genel çerçevede demokratikleşmeyi de bir çözüm olarak sunmak da bir çözüm değildir. Bunun adını tam koymak lazım. Aylardır bunu adını koyuyoruz. Ama Türkiye'de, ya bölücü terör örgütünün literatüründen konuşulursa ya da bir iktidar gücüyle konuşulursa değer veriliyor. Bu da Türkiye'deki siyasetin, demokrasinin çoğulcu olamayışından kaynaklanıyor. Biz bu sorunu varlığını biliyoruz ve bu şartlar altında siyaset yapıyoruz. Üniversitelerde başörtüsü sorununu, Alevilerin ibadet sorunlarını, Türkiye'nin bir gerici irticai tehditle karşı karşıya bulunduğuna dair algıyı bir tehdide dönüştüren insanları yaşadıkları sorunların hepsi bunların hepsi kökün itibariyle aynı sorunlardır. Sorunun da özünde, vatandaşlar üzerinde tatmin yaratılmaması, adalet duygusunu yerleştirememesi, mağduriyet üretmesi vardır."
Başbakanın muhalefeti çözüm üretmemekle suçlamasında bir ahlak problemi olduğunu öne süren Mumcu, "Kimilerinin hükümete yaranmak adına ürettikleri iletişimle bizim iletişimimiz karışmasın. Hükümette yaranmak adına bizi bir yerlere oturtmaya çalışanlar var; ama biz hiç bir zaman orda olmadık" diye konuştu.