Münevver'in filmi iptal edildi

İstanbul'da işlenen `Münevver Karabulut' cinayetini konu alan sinema filmi projesi iptal oldu.

Yapımcı Melih Göğebakan, cinayetin tarafları Karabulut ve Garipoğlu ailelerinin tutumları nedeniyle projenin iptal edildiğini söyledi. Göğebakan, Karabulut Ailesi'nin kızları üzerinden para kazanma peşinde olduğunu ve Garipoğlu Ailesi'nin ise filmin yapımını engellemek için kendisini tehdit ettiğini öne sürerek, 2 aileyi sert sözlerle suçladı.

İstanbul Etiler'de 3 Mart 2009 akşamı bir çöp konteynerinde başı kesilmiş cesedi bulunan 17 yaşındaki Münevver Karabulut ve tutuklanan cinayet sanığı Cem Garipoğlu'nun yaşantısını konu alacak filmin yapımcısı Melih Göğebakan, çeşitli organizasyonlar için geldiği Bodrum'da açıklamalarda bulundu.

Reklam
Reklam

Film projesinin iptal edildiğini açıklayan Göğebakan, gençlerin ekstrem duygulara varış hikayesinin anlatılacağı filmin 2010 Şubat ayında vizyona girmesinin planlandığını ve çok sayıda sanatçı ile anlaşmaya varıldığını söyledi. Buna karşın hazırlıklar sırasında hem Karabulut hem de Garipoğlu ailelerinden farklı tavırlarla karşılaştığını kaydeden Göğebakan, her iki aileyi de sert sözlerle suçladı.

`KARABULUT AİLESİNİN PARA HIRSI'

Münevver'in annesi Nagihan ve babası Süreyya Karabulut'un para kazanma hırslarının projenin iptal edilmesindeki en önemli etken olduğunu öne süren Göğebakan, şunları söyledi:

"Bundan yaklaşık 6- 7 ay önce Karabulut' adlı film projesini geliştirme düşüncesini Süreyya Karabulut'a aktardım ve olumlu yanıt aldım. Projenin başında Münevver Karabulut adına okul yaptırmayı düşünüyorduk. Daha sonra Nagihan ve Süreyya Karabulut'un isteği üzerine bundan vazgeçildi. Amacımız toplumsal bir olayı gündeme getirmek bu acıların bir daha yaşanmaması için azami tedbirlerin alınmasını sağlamaktı. Süreyya Karabulut ile sözlü anlaşmamızın ardından bana avukatının hazırladığı bir sözleşmeyi imzalamam için gönderdi. Baba Karabulut gönderdiği sözleşmeye göre telif haklarının yüzde 70'ini istiyordu. Avukatımla, telif hakları devirleriyle ilgili sözleşmeyi incelediğimizde filmin yayınlanma, çoğaltma, işletme, kanal satışları ve temsil haklarından yüzde 70'inin istendiğini gördük. Süreyya Karabulut ve eşi Nagihan hanım ile 7 kez büromuzda yüz yüze görüştüğümüzde bana,Siz bu işi bedavaya yapmıyorsunuz, para kazanacaksınız, ben hesapladım yaklaşık 6 milyon dolar buradan para kazanacaksınız, bu nedenle film başlamadan proje aşamasında 400 bin lira isterim. Sonuçta bizim kızımız öldü ciğerimiz yanıyor ama yapacağımız sözleşme ile iki tarafın da çıkarlarını garantiye alalım' dedi. Biz yüzde 70'lik bir payı ve film çekimlerinin öncesinde 400 bin lirayı kendisine veremeyeceğimizi ve bu sözleşmeyi imzalayamayacağımızı söyleyerek projeden bu hafta içerisinde verdiğimiz karar ile vazgeçtik."

Reklam
Reklam

GARİPOĞLU AİLESİ'NDEN TEHDİT

Film projesinin iptalinde diğer etkenin ise Garipoğlu Ailesi olduğunu savunan Göğebakan, aileden hazırlık aşamasında sık sık tehdit aldıklarını öne sürdü.

Reklam
Reklam

Göğebakan, "Garipoğlu'nun adamları tarafından stüdyom basıldı, filmin yapılmaması yönünde bana o güne kadar yaptığım masraflar karşısında 120 bin lira teklif ettiler. Ben filmi yapacağımı söyledim. Daha sonra açtıkları internet siteleri ile benim dolandırıcı olduğumu beyan eden yayınlar yapmaya başladılar. Tehdit başta olmak üzere ve diğer konularda Garipoğlu ailesi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundum. Ben organizatörüm, yayıncıyım, menajerim ve hayatımın ilk filmini çekecektim. Gerek tehditler ve gerekse de Karabulut ailesinin tutarsız davranışları sonucu bu projeden yani Karabulut filmini çekmekten vazgeçtim. Üzüldüğüm en büyük olay ise anlaşma yaptığımız sanatçılara mahçup olmamız. Karabulut filmi ile Türk sinemacılığında tabuları yıkacaktık ama olmadı. Yasal haklarımı tabii ki sonuna kadar arayacağım, bu kadar parayı boşuna mı harcadım" dedi.

ÜNLÜ OYUNCULARLA ANLAŞTIK

Filmin senaryo ve tanıtım hazırlıklarının yapıldığını, sanatçılarla anlaşma sağlandığını belirten Göğebakan, "Süreyya karabulut daha önce yaptığımız tüm görüşmelerde `Siz hazırlığınızı yapın, senaryoyu hazırlayın, bu filmi yapın' demişti. Biz de aralarında Cüneyt Arkın, Ekrem Bora, Perihan Savaş, Tarık Tarcan ve Selçuk Ural'ın da bulunduğu ünlü oyuncularla anlaştık, senaryoyu hazırladık. Münevver Karabulut'u 2008 dünya güzeli ve 2009 Kainat güzeli Almeda Abazi oynayacaktı" dedi.

Reklam
Reklam

Eylül ayında Antalya'da düzenlediğimiz basın toplantısı ile Karabulut filminin projesini ve sanatçılarının tanıtımını yaptıklarını söyleyen Göğebakan, şöyle devam etti:

"Karabulut filmi projesi için bugüne kadar tam 210 bin lira para harcadık. Karabulut Ailesi'ne güvenmiştik. Antalya, İstanbul, Rusya, Hollanda, Ermenistan ve Rusya'da çekilecek ve yaklaşık 3.5 milyon liraya malolacak film için 20 Ekim 2009'da çekime başlayıp 2010 yılının şubat ayında vizyona girmesini sağlayacaktık. İnsan hayatında her daim olagelen paradoksların sorgulanması, tartışmaya açılması, objektif bakış açısıyla irdelenmesi, dersler çıkarılması, gençlerimizin sorunları ile toplum ve gençler arasındaki ilişkilerin kırılma noktaları, filmde ele alınacaktı. Sinema dünyasında zor duruma düştüm. Maddi ve manevi yıprandım, yasal haklarımı aramak için avukatım aracılığı ile dava açtım. Süreyya Karabulut bu filmin yapılacağını birçok kez basın önündede açıklamıştı."

Göğebakan filmde ayrıca Sümer Tilmaç, Serpil Çakmaklı, Almeda Abazi, Selahattin Taşdöven, Özcan Varaylı, Naci Taşdöven, Vatan Şaşmaz, Tuğçe Özbudak, İbrahim Yılmaz, Gaye Aksu, Baran Ayhan, Yüksel Arıcı, İpek Tanrıyar, Berna Öztürk, Kerim Yağcı, Ayfer Çalgıcı, Barış Kömürcüoğlu, Uğur Işılak, Tuğba Özay, Çetin Yeltekin, Turgay Tanülkü, İsa Yıldırım ve Coşkun Döğen isimli sanatçılarında yer alması için tüm anlaşmaların sağlanmış olduğunuda belirtti.

Reklam
Reklam

BABA KARABULUT

Yapımcı Melih Göğebakan'ın iddialarını telefonla yanıtlayan Süreyya Karabulut ise kızının adının rant amacıyla kullanılmasını önlemek için gerekli yasal işlemleri başlattığını söyledi. Karabulut, şunları anlattı:

"Evet bana kızımın bir filmini çekeceklerini söylediler. Kızım canım ciğerim yandı. Biz Münevverim'den sonra aile olarak kendimize gelemedik, ruhsal çöküntü içerisindeyiz. Şu anda işe gelip giderken bindiğim otobüsü bile hatırlamadığım oluyor. Bu nedenle Göğebakan ile üç kez görüştüğümüzde 'Senaryoyu hazırlayın, görelim avukatım durumu incelesin, konuşalım' dedim. Beş kuruş para istemiş değilim. Ben başka Münevver yanmasın, katiller aylarca ortalıkta dolaşmasın diye ne gerekiyorsa yapılsın istedim. Kızımın cenazesi üzerinden para pazarlığı yapmam söz konusu olamaz. Göğebakan, kızımın ve ailemizin adı üzerinden prim yapmaya çalışıyor. Çok açık ve net söylüyorum bana İstanbul'un tapusunu verseler acımızı dindiremezler. Kaldı ki Göğebakan ile yapmış olduğumuz hiçbir sözleşme ve anlaşma ne yazılı ne de sözlü olarak var. 210 bin lira gibi bir parayı anlaşma sağlanmadan harcayacak kadar aklı yok mu? Biz de yasal haklarımızı korumak, kızımın adının rant amacı ile kullanılmasını önlemek için gerekli yasal işlemleri başlattık."

Reklam
Reklam