Bankaların kredi kaynaklarının sabit kaldığını düşünerek düz bir mantık ile bakanların, bu soruya hemen evet cevabı verdiklerini görüyorum. Lakin son bir haftaya dahi bakarsanız, bankalarımızın çok ciddi dış sendikasyon imzaları attığını görürsünüz. Bu durumda , ben bu başlıktaki soruların hepsine '' HAYIR '' diyorum !
Bankalara yurtdışı tahvil ihrac imkanı verilmiş bir ortamda, sadece bankalardaki munzam karşılıklarının arttırılması ile kredilerin sınırlanamayacağını , bir önceki munzam artışlarından sonra da kredilerin hala arttığını görerek anlamış olmak lazımdı ki, önceki munzam kararlarından sonra yazdığım yazılarda da böyle olacağınız bir çok defa ifade etmiştim.
Karşılık oranlarının artması ile , sadece bankaların yarattıkları kaynaklara göre kullanabilecekleri dilimin oranını belirler, tutarı belirleyemezsiniz ! Tutarı da belirlemek istiyorsanız o zaman bankaların dış kaynak borçlanmalarına da sınır getirmeniz lazım. Liberal bir ekonomide böyle bir karar doğru olmayacağı gibi, zaten şuan bu şekilde bir çalışmanın da olduğunu sanmıyorum.
Hal böyle olunca, bankalar kendilerine kaynak yaratmaya devam ettikçe, verebilecekleri kredi toplamı da hep artacaktır. Aynı şekilde de, verdikleri krediler artmaya devam ettikçe, elde ettikleri kârlar da artmaya devam edecektir. Munzam artışı ile uğrayacakları oransal kâr azalmasını, verilen kredi dilimini arttırarak bertaraf edeceklerdir.
Bu yazdıklarımızdan da başlıktaki iki sorunun bu şekilde çözülemeyeceği açıktır. Peki öyleyse, demekki, bu tedbirler cari açığı da düşürmeyecektir. Kaldı ki, munzam artışlarının başladığı andan itibaren bakıldığında cari açığın da düşmediği gibi arttığı görülmektedir.
CARİ AÇIĞIN SEBEBİ YÜKSEK BÜYÜME MİDİR?
İşte asıl verilmesi gereken cevap bu soruya aittir. Şuanki politikalarla ve kur rejimi ile, büyüme arttıkça cari açık da artmaktadır. Evet bu tespit doğrudur .Sebebi büyüme esnasında kullanılan kredilerin aramal ithalatına gitmesi gösterilmektedir. Bu da doğrudur ama , bu kur rejimi ile zaten bu sonucun çıkması mecburidir.
Peki cari açığı düşüreceğiz diye, kredileri gerçekten sınırlayabilseniz, sonucunda da büyümeyi de azaltmış olmayacak mısınız? Eh , ozaman istahdam açığını nasıl düşüreceksiniz ? Cumhuriyetin 100'ncü yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına nasıl gireceksiniz ? Yüzde 3 - 5 büyüme oranları Türkiye'yi ilk on ekonomi arasına sokmaz. Bunu başarmak istiyorsanız, uzun süreli çok daha yüksek büyüme oranlarını sürdürmeniz gerekir. Ama bu kur rejimi ile bunu yaparsanız, ülke ithalat cenneti olmaya devam eder, ve üreticilerin üretimden vazgeçip, ithalatçı olduğunu görürsünüz. Nitekim de geçen yılların gelişmesi bu yönde olmuştur.
CARİ AÇIĞIN NEDENİ DALGALI KUR REJİMİDİR !
Özellikle son 5-6 yılda AB müzakerelerinin başlangıcı ile başlayan, dış konjönktürün de lehimize gelişmesi, tek başına iktidarın karar alma mekanızmalarında rahat olabilmesi ve komşularımız başta , ihracat imkanı olan ülkelerle ilişkilerin çok geliştirilmiş olması nedeniyle, Türkiye artık dünyanın önemli yatırım alanı olan ülkelerinin başında yer almaktadır .
Ayrıca Ortadoğu ve Afrika'daki ülkelerin yönetim değişimi talebi ile ( bunlar planlı tetiklemeler dahi olsa ) yaşadıkları halk hareketleri gibi karışıklıklar nedeniyle, gelişmiş ülke bankalarındaki varlıklarının dondurulması gibi uygulamalar nedeniyle de, Türkiye'ye sırf bu risk olmadığını düşündükleri için dahi bölge ülkelerinden ve bölge ülkelerinin gelişmiş ülkelerdeki parasal varlıklarından yönlenmeler olmaya başlamıştır. Önceki TL. ve döviz munzam karşılıkları için alınmış kararlarla 10- 15 milyar dolar arası sıcak para çıktı denmiş olmasına rağmen, MB başkanının kendi ifadesi ile de yeniden gözlemlenen para girişinin izahını bu dediğim yönlenmelerle verebiliriz.
Peki o zaman soruyorum; bir de not arttırımı ile Türkiye yatırım yapılabilir ülkeler düzeyine çıkınca ne olacak ? Not arttırımı olsa dahi para girmez diyenlere siz aldırış etmeyin. Özellikle büyük uluslar arası emeklilik fonları gibi fonlar, yatırım için yatırım yapılabilir ülke notuna çok önem verirler. Bu düzeye çıkartılmış bir ülkeye de kayıtsız kalmalarını kimse beklemesin.
Söyler misiniz bana , bu durumda giren parayı nasıl frenleyeceksiniz ? Munzamları istediğiniz kadar arttırın , bunu başaramazsınız. Bu durumda da , bankaların kullandırabilecekleri kredi kaynakları hep artacaktır. Tabii büyüyen pasta nedeniyle karları da artmaya devam edecektir. Sadece kısa süreli bir kâr azalması yaşarlarsa yaşarlar, ama kredi hacminin artışı ile bu azalma yeniden artışa döner.
Demek ki, o zaman bu uygulamalar cari açığın çözümü olamaz. Çünkü teşhis yanlış , tedavi nasıl doğru olsun !
KUR REJİMİ DEĞİŞMELİDİR !
Tüm çözülmeye çalışılan sorunların kaynağı , dalgalı kur rejimidir. Birkaç yıldır da bu konuda ısrar ediyorum. Kur rejimi değişmelidir. Değişmeden TCMB 'na devamlı döviz aldırsanız da, kurları kalıcı şekilde yukarı çekemezsiniz. ,çekemeyeceğiniz için de kredilerin ithalata yönelmesine engel olamazsınız .Böyle olunca da, ithal edilen özellikle aramalların yerli üretimini teşvik edemezsiniz.
Görüyorsunuz MB döviz rezervleri bir yılda 70.6 milyar dolardan, 85.7 milyar dolara çıkmış ama bu kadar dış karışıklığa rağmen bile hala kurlar yükseltilemiyor. Çünkü sadece Merkez Bankası eli ile bu işi sağlayamazsınız.
Şimdi hep hedef gösterilen krediler için soruyorum, kurlar mesela % 15 yukarıda olsa , yine artan kredilerin karşılığında yatırımcılar ithalata mı koşarlar, yoksa artık pahalı olan ithalat yerine bu ürünlerin yerli üretilmesine mi yönelirler ? Zaten buna iş adamlarımız aylardır cevap veriyor , cevabı düşünmeye bile gerek yok bence.
İyi de , artan kur başta enerji maliyetlerini arttırıp, doğal olarak da enflasyon etkisi yaratmayacak mı? Tabii ki yaratacak ama bu etki, kalıcı değil, üretim artışına kadar olacak. bu kararlarla 2-3 yıl içerisinde kalıcı şekilde özellikle aramal ithalatının üretilmesine yönelileneceği görülecek. Bu sayede istihdam artışı da düşünülenden fazla olacak. Her üründeki ihracat şansı aynı oranda artarken , ithalat rakamlarında da enerji kaynakları dışında hızlı düşüşler yaşanacak. Kısacası cari açık kalıcı şekilde ancak böyle çözülebilecektir.
Kur rejimi için önerim ne derseniz ! Geçmiş strateji yazılarımın başlıklarından bile bunu bulabilirsiniz. Ben naçizane '' Kur Çıpası '' yöntemini öneriyorum.
Ama artık, döviz sıkıntısının had safhada olduğu 2001 ve öncesindeki dönemim olası risklerine karşılık yaşanacak ani para çıkışlarından korunmak için uygulamaya sokulan dalgalı kur rejimi bugünün şartlarına uymamaktadır. Bunda ısrar ancak bize zarar verir ...
Aydın Eroğlu