TBMM Çevre Komisyonu Başkanı AK Parti İstanbul Milletvekili Murat Kurum, Marmara Üniversitesi Dragos Kampüsü Mehmet Genç Külliyesi’nde düzenlenen Türkiye Yüzyılı’nda Dirençli Şehirler Paneli’nin açılışında konuştu. Kurum, “İstanbul’da 2012 yılından bu yana 39 ilçede 800 bin konutun dönüşümünü tamamladık. 170 bin 941 konutun dönüşümü ise 188 farklı alanda devam ediyor. 2053 yılında İstanbul finansıyla, kültürüyle, turizmiyle, sürdürülebilirliğiyle tüm dünyaya model şehir olacaktır.” ifadelerini kullandı.
Kurum konuşmasına “Bugün; medeniyetimizin kadim başkenti İstanbul’umuzda, tarihi başarılarla dolu en köklü üniversitelerimizden biri olan Marmara Üniversite’nin çatısı altında birbirinden kıymetli bilim insanlarıyla, değerli hocalarımızla ve siz aydınlık geleceğimizin teminatı olan pırıl pırıl gençlerimizle birlikte olmaktan dolayı ayrı bir mutluluk yaşıyorum. Dünya Şehircilik Günü gibi anlamlı bir günde sizlere seslenme, birikim ve tecrübelerimi paylaşma imkânı verdiğiniz için de üniversitemizin yönetimine, Fikir Talimi Kulübümüze ve siz genç kardeşlerime teşekkür ediyorum.” ifadeleriyle başladı.
Cumhuriyetin 100. yılının büyük bir heyecanla kutlandığını belirten Kurum, “Tüm Türkiye’de, 81 ilimizde, büyük bir coşkuyla, yediden yetmişe tüm vatandaşlarımızla Cumhuriyetimizin 100. Yılını büyük bir heyecanla kutladık. Toprağına, bayrağına, ülkesine ve devletine aşık olan gençliğimiz var oldukça cumhuriyetimiz daha nice yüz yıllara ulaşacaktır. Bugün sizler sadece kendi geleceğinizi değil ülkemizin geleceğini de kuruyorsunuz. Bugün bu sıralarda, bu sınıflarda aklınıza yerleşen her bir fikir, ruhunuza doğan her bir ilham ülkemizin elli yıllarını şekillendirecek. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetine sıkı sıkıya bağlı kalarak bugün attığınız her bir adım yarının Türkiye’sine güç olacak. Bugün açtığınız her bir yol, geleceğin Türkiye’sine ışık tutacak.” dedi.
“Büyük, güçlü ve kadim tarihimizin dünyaya kazandırmış olduğu en önemli değerlerden birisi de şehircilik anlayışımızdır. Bizim şehircilik anlayışımız yüzlerce yıl boyunca iki temel üzerinde yükselmiştir. Bunlardan biri mimari, diğeri ise insani boyuttur. Eşsiz bir mimari anlayışı; merhamet, tevazu, hoşgörü gibi insani duygularla birleştirmişiz.” diyen Kurum, Gazze’de yaşananlara işaret etti:
“Bugün modern dünyanın aramış olduğu huzuru, barışı ve adaleti, medeniyetimiz onlarca farklı milleti, farklı dinleri ve dilleri aynı sokakta, aynı mahallede birlik içinde yaşatmayı başararak; bizlere çağları aşan bir mesaj vermiştir. Dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan ırkçılık, zayıfı ezme zalimliği ancak insana duyulan saygıyla yenilebilir. Bugün Afrika’da yüzlerce çocuğu açlıktan, Gazze’de binlerce çocuğu uykusunda, kundağında, annesinin kucağında öldürülmesi, insani duyguların olmamasından, insanın yaşam hakkının yok sayılmasındandır. Bugün zalim İsrail her 10 dakikada bir çocuğu öldürüyor. İşte biz bu programı yaparken 2 saat içerisinde 12 masum yavrumuz katledilecek. Oysa ki dünya sadece belli bir ırka ya da belli bir kültüre ait değildir. Dünya 8 milyar insanın ortak evidir. Ama ne yazık ki bugün Gazze’de çocuklar, dünyanın gözleri önünde yürümeyi öğrenemeden ölmeyi öğreniyorlar. Bugün, Dünya Şehircilik Günü’nde bir şehrin, hem de tüm insanlarıyla, canlılarıyla, kültürel varlıklarıyla yok edildiğine şahitlik ediyoruz. Hastaneler, okullar, camiler, kiliseler bombalanıyor. Ben bir an önce akan masum kanının durmasını, gözyaşlarının dinmesini, çocukların; babalarının kucaklarında mezara değil, babalarının, annelerinin kollarında okullarına, parklarına gitmelerini diliyorum. Annelerin ağlamadığı, babaların yıkılmadığı, çaresiz yaşlıların katledilmediği günlerin artık bir an önce gelmesini diliyorum.”
Şehir ve insanı bir ve beraber değerlendirmek gerektiğini ifade eden Kurum, “Bugün tüm dünyada yapılan araştırmalar insanların metropollerden kurtulmak istediğini gösteriyor. Çünkü modern dünyanın kurmuş olduğu ve adeta dikey binalara hapsettiği insanlar, nefes alamıyor, betonlar arasında adeta boğuluyor. Çünkü, insan, toprağa yakın yaşadıkça mutlu olabilen bir varlık. Çünkü, insan, yeşille bir arada olduğu zaman huzur bulabilen bir varlık. Bundan dolayı şehirlerimizi binalarıyla, çarşılarıyla, meydanlarıyla, Üniversiteleriyle merkezinde insan alacak şekilde inşa ediyor, koruyor ve dönüştürüyoruz. En büyük kültürel ve sosyolojik hedefimiz bu. Yapmış olduğumuz her yatırımda, her hizmette, her üretimde bunu öncelemeye devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Nüfus artışına da değinen Kurum, “Dünya nüfusu son yüzyıl içerisinde 5 kat arttı. 2050 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun 9,7 milyar olacağı öngörülüyor. Yine yapılan araştırmalar 2050 yılına ulaşıldığında dünyanın 2 derece daha ısınacağını gösteriyor. Bugün etkilerini fazlasıyla yaşadığımız deprem, sel, yangın, kuraklık gibi felaketler yakın gelecekte de şiddetini artırarak sürdürecek, şehirlerimizi ve yaşamlarımızı tehdit etmeye devam edecek. Bu risklere karşı hem dirençli bir toplum hem de dirençli şehirler inşa etmek artık hayati bir mesele haline gelmiştir. İşte bu noktada Sürdürülebilir Şehircilik tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de önemli bir kavrama dönüşmüştür. Sürdürülebilirliği kesintisiz bir hale getirebilmek için şehirlerimizi, jeopolitik istikrarsızlıklara, siber güvenliğe, enerji ve bulaşıcı hastalık risklerine, iklim krizine bağlı düzensiz göçe, su kıtlığına karşı hazırlamalıyız. Kendi kendine yeten şehirler, kendi kendine yeten yeşil binalar inşa etmeliyiz. Doğaya yük değil, doğanın nefes almasını sağlayan bir şehirleşme modelini kurmalıyız. Bu büyük hedef doğrultusunda bakanlık yaptığım dönemde, bilim insanlarımızla sık sık bir araya gelerek, ortak akıl ortak karar mekanizmasını çalıştırarak önemli adımlar attık. Bir taraftan yeşil sanayi tesislerinin kurulmasına öncülük ederken, diğer taraftan da yeşil binaların hayata geçmesini sağlayacak teşvikler oluşturduk.” dedi.
Ülkemizde son yıllarda yaşanan büyük afetlere ve deprem gerçeğine vurgu yapan Kurum, “Elâzığ ve İzmir’de yaşadığımız depremlere, Antalya ve Muğla’da iklim krizine bağlı büyük yangınlara, yine Kastamonu, Sinop ve Bartın’da iklim krizine bağlı yıkıcı sellere, Marmara Denizi’ndeki müsilaj gibi daha önce hiç yaşamadığımız afetlere maruz kaldık. Yine 6 Şubat’ta milletimizi derin bir yasa boğan, canımızı yakan Kahramanmaraş depremleri ile de asrın felaketini yaşadık. Deprem, ülkemizin en büyük gerçeklerinin başında geliyor. Anadolu coğrafyası dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde. Daha dün Marmara’da hepimizin yüreğini ağzına getiren bir deprem yaşadık. Ülkemizin yüzde 70’inden fazlası ne yazık ki deprem riskiyle karşı karşıya.” diyerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2012 yılında “Türkiye’nin Her Yerinde Kentsel Dönüşüm” hedefiyle başlattığı kentsel dönüşüm seferberliğine değindi.
Seferberlik sayesinde bugüne kadar 3 milyon konutun dönüşümünün tamamlandığını belirten Kurum, “Şehirlerimizi dirençli hale getirebilmek için önümüzdeki 20 yıl içinde; toplam 6.7 milyon sağlıksız konutun dönüşümü tamamlamak için çalışmalarımıza devam ediyoruz. İzmir, Elazığ, Kahramanmaraş depremlerinin, Giresun, Kastamonu sel felaketlerinin ilk anından itibaren milletimizin zor zamanında yanında olan bir kardeşiniz olarak söylüyorum. Hayatım boyunca unutamayacağım acılara, enkaz başında umutla bekleyen annelerin çaresiz bakışlarına, evlerini kaybeden insanlarımızın yıkılmışlıklarına şahit oldum. Devletimiz kısa sürede tüm imkanlarını seferber etti, dünyada eşi benzeri olmayan bir beraberlikle yaraların izlerini hep birlikte sildik. Bu seferberlik içerisinde siz gençlerimizin yaptıklarını da bu milletimizin asla unutmayacak. Bu millet ne zaman dara düşse hep yanında gençleri buldu. Her birinizden Allah razı olsun. Haftalarca felaketlerin yaşandığı şehirlerde kaldım, bir yıl gibi kısa sürede sağlıklı, güvenli yuvalarımızı vatandaşlarımıza teslim ettik.” dedi.
Asrın felaketinin yaşandığı 11 ilimizin inşa ve ihya sürecinde bölgeyi bilimsel, hızlı ve güçlü bir şekilde ayağa kaldırmak için tüm bilimsel veriler ışığında süratle çalışmalara başlandığını belirten Kurum, “Yerleşime açılacak alanlarda; deprem, heyelan, taşkın, kaya düşmesi ve diğer afet risklerinin tespitini yaptık. Yeni yerleşim yeri seçimi, yıkılan ve ağır hasar gören mevcut yerleşim alanlarının morfolojik, jeolojik, jeofizik, jeoteknik, hidrojeolojik, sismotektonik, arazi kullanımı ve afet risk durumunu inceledik. Güvenli bir yerleşim alanı, “Dirençli Şehirler” için ihtiyaç duyulan planlama ve tasarım süreçlerini yürüttük. Bu anlamda mikro-bölgeleme olarak tarif edilen zeminin depreme dayanıklılığını ortaya koyan, bölgedeki toprak yapısını etüt eden çalışmalarımızı 7/24 aralıksız sürdürdük. Deprem sürecinde en çok gündeme gelen konu olan, radye temel üzerine tünel kalıp sistemini tüm yapılarımızda titizlikle uygulama kararı aldık. Yerleşim alanlarımızı, ovadan dağlara doğru yerleşim tipinde olacak şekilde birçok alanda yıkıma sebep olan zemindeki sıvılaşmanın olmayacağı yerlerde inşa sürecine başladık. Kalıcı konutlarımızı da Allah izin verirse yol sonunda vatandaşlarımıza teslim etmeye başlayacağız.” dedi.
İstanbul’un deprem tehdidiyle karşı karşıya olduğuna değinen Kurum, “Tarihin emaneti ve medeniyetimizin en büyük eseri olan İstanbul’umuz büyük bir deprem tehdidiyle ne yazık ki karşı karşıya. İstanbul’da 1.2 milyon bina ve 6 milyon konut var. Riskli konut sayısı ise 1.5 milyon. 600 bin bağımsız bölümün acil dönüşmesi gerekiyor. 2012 yılından bu yana 39 ilçede 800 bin konutun dönüşümünü tamamladık. 170 bin 941 konutun dönüşümü ise 188 farklı alanda devam ediyor. Son yirmi yılda; İstanbul’un acil dönüşümü ve afetlere karşı dirençli hale gelebilmesi için tarihi adımlar attık. Gerek bakanlık yaptığım dönemde gerekse İstanbul milletvekili olarak, gönlüm de gündemim de hep bu aziz şehir oldu.” ifadelerini kullandı.
Depremle mücadelede kentsel dönüşümün önemini belirten Kurum, “Tarihin emaneti ve medeniyetimizin en büyük eseri olan İstanbul’umuz büyük bir deprem tehdidiyle ne yazık ki karşı karşıya. İstanbul’da 1.2 milyon bina ve 6 milyon konut var. Riskli konut sayısı ise 1.5 milyon. 600 bin bağımsız bölümün acil dönüşmesi gerekiyor. 2012 yılından bu yana 39 ilçede 800 bin konutun dönüşümünü tamamladık. 170 bin 941 konutun dönüşümü ise 188 farklı alanda devam ediyor. Son yirmi yılda; İstanbul’un acil dönüşümü ve afetlere karşı dirençli hale gelebilmesi için tarihi adımlar attık. Gerek bakanlık yaptığım dönemde gerekse İstanbul milletvekili olarak, gönlüm de gündemim de hep bu aziz şehir oldu. İstanbul’da yaşanması olası bu büyük depremle mücadele etmenin tek bir yolu var; o da kentsel dönüşüm. Onun için her birinizden ayrı ayrı rica ediyorum, İstanbul’un bir deprem şehri olduğunu unutmayın, unutturmayın. Dün olduğu gibi bugün de insanlarımızın evlerine huzurla girebilmeleri için, başlarını yastığa güvenle koyabilmeleri için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Ve şuna tüm kalbimle inanıyorum, hep birlikte İstanbul’u afetlere ve felaketlere karşı dirençli hale getireceğiz. Fethin 600. yıl dönümünde, 2053 yılında İstanbul finansıyla, kültürüyle, turizmiyle, sürdürülebilirliğiyle tüm dünyaya model şehir olacaktır.” ifadelerini kullandı.
İklim değişikliğinin etkilerine ve iklim krizine değinen Kurum, “İklim değişikliği ve küresel ısınma durdurulamazsa ne yazık ki dünyanın bir geleceği olmayacak, gelecek nesiller açlık, kıtlık, kuraklık, susuzluk ve ölümcül hastalıklar yüzünden hayatta kalma mücadelesi verecek. Ülkemiz dünyayı en az kirleten ülkeler arasında yer almasına rağmen tüm insanlığı ilgilendiren diğer konularda olduğu gibi iklim kriziyle mücadelede sürdürülebilir şehirciliği kurma noktasında tarihi bir duyarlılıkla hareket ediyor. Çünkü içinde bulunduğumuz 10 yıl, dünyanın geleceğini belirleyecek. Çünkü insan ve doğa yaşamını güvence altına alabilecek son nesil biziz. Bu farkındalıkla hareket eden ülkemiz, sahip olduğu medeniyetin kadim değerlerinden ve kültürel birikiminden yola çıkarak, iklim krizine karşı ve sürdürülebilir şehirciliği güvence altına alacak büyük bir hedef ortaya koydu. İşte 2053 Net Sıfır Emisyon hedefimize ulaşmak için tüm Bakanlıklarımızla birlikte hiç kimsenin geride bırakılmadığı bir anlayışla çalışmalarımızı başlattık. Yerel ve Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planlarımızla her alanda kendine yeten bir ülke olma hedefiyle; kendi enerjisini üreten, mikro-mobiliteyi önceleyen, tarımda, turizmde, sanayide her alanda çalışmalarımızı yürütmeye başladık.” diyerek Sıfır Atık Projesine işaret etti.
Emine Erdoğan'ın öncülüğünde geliştirilen ve hayata geçirilen Sıfır Atık Hareketinin, bugün tüm çevre sorunlarına umut olduğunu belirten Kurum, “Bir model haline geldi. Kamusal faaliyetleri ve sanayi üretimlerini çevrecilik esasıyla düzenledik. Sıfır Atık felsefesiyle; çevreciliği ev ve sosyal yaşama kadar indirdik.
Bugün Sıfır Atık, sadece ülkemizde değil Birleşmiş Milletlerin kararıyla da dünyada önemli bir yere sahip olmuş, küresel bir iyilik hareketine dönüştü. Sıfır Atık Hareketi’nin özünde ve temelinde israfla mücadele vardır. İsraf, sadece tüketimin sınırlandırılması değil, insanın doğa ve şehirle olan ilişkisini de belirliyor. Yapılan her israf ise dünyanın ömrünü biraz daha kısaltmakta, iklim krizini derinleştirmekte, gelecek nesillerin yaşamını tehlikeye atmakta. Sıfır Atıkla israfı önlüyoruz, kaynakları verimli kullanıyoruz, geri dönüşümü yaygınlaştırıyoruz, ayrım yapmadan tüm canlıları önceliyor, kimseyi geride bırakmamanın mücadelesini veriyoruz.” dedi.
“Her birinizin nasıl birer çevreci olduğunu, şehirlerin doğayı tehdit etmeden gelişmesi gerektiğine inanan gençler olduğunuzu biliyorum. Türkiye Yüzyılında şehirler, doğa için tehdit değil bir fırsat olacak. Hiç kimse, hiçbir canlı geride kalmayacak. Umut oldukça, umut yaşadıkça kazanan gelecek olacak.” diyen Kurum, Dünya Şehircilik Günü’nü kutlayarak, programın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.
Kurum’un açılış konuşmasının ardından Prof. Dr. Naci Görür, Prof. Dr. Ömer Akgiray ve Yoshinori Moriwaki, Gazeteci Mehmet Akif Ersoy’un moderatörlüğünde dirençli şehirler konusunu ele aldı.
Panelde deprem konusunda ayrıntılı bir sunum yapan Prof. Dr. Naci Görür, Türkiye’deki deprem gerçekliğiyle ilgili bilgi verdi. Prof. Dr. Görür, “Dünya yaşadığı için deprem var, deprem dünyanın yaşadığını gösteren nabzıdır. Deprem dursa dünyanın sonu demektir. Onun için depremlere kızmayalım, depremlere hazırlıklı olalım.” ifadelerini kullandı.