ANKARA (İHA) - Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, hem İslam dünyası açısından bir özeleştiri yaptı hem de batıyı adaletli olmaya çağırdı.
"Bugün içinde bulunduğumuz dünya büyük kargaşalar belirsizlikler çatışmalar içindedir" diyen Müşerref, "Bizler son derece zor bir küresel değişim sürecinden geçmekteyiz. Bu değişim sürecini alıp içerisine daha detaylı baktığımız zaman, İslam dünyasının pozisyonuna baktığımız zaman hem Türkiye hem Pakistan bu dünyanın içerisinde bulunmaktadır, her iki ülkenin de reddedilemeyecek kadar önemli bir unsur oluşturduğunu görüyoruz. Teröristler dünya üzerinde pek çok yeri hedef olarak seçmişlerdir ve özellikle müslüman dünyasını hedef olarak seçmişlerdir. Son dönemde de hem Türkiye hem de Pakistan hedefler arasında yer almıştır. Bizler teröristlerin şer hedefleri için toplumu rehin almalarına izin vermemeliyiz. Bu teröristler islamın adını da kötüye çıkarmışlardır. Halbuki İslam beraber yaşamanın ve barışın dinidir. Terörizmi reddetmekteyiz, aşırılıkları da reddetmekteyiz. Her türlü formunda ve ortaya çıkış biçiminde bunları reddetmekteyiz. Dünyamız artık üzerinde yaşamak için son derece tehlikeli bir yer haline gelmiştir. Batı ve islam dünyşasındaki yanlış anlaşmazlık boşluğu mesafesi gittikçe büyümekte ve artmaktadır. Bu da son derece ve tehlyikeli olan medeniyetler çatışması gibi teorileri destekleyenlerin sayısını artırmaktadır ve aynı zamanda farklı anlamalar ıortaya çıkmaktadır. Yanlış algılamalar müslüman dünyasında da ortaya çıkmaktadır. Yani İslam din olarak hedeflenmektedir diye düşünülmektedir. Diğer yanlış anlaşılma ise batı dünyasında karşımıza çıkmaktadır. İslam, aşırılıkların militanların ve hoşgörüsüzlerin dini gibi algılanmaktadır. Bu algalamalar esasında gerçeklerden kaynaklanmamaktadır. Bugün dünyamızdaki bütün siyasi anlaşmazlıkların içerisinde dolaylı ya da dolaysız olarak müslümanlar bulunmaktadır. Bu yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermektedir. Bugün dünyamızda en biraraya gelemeyen ülkeler, bölgeler müslüman ülkelerdir, en büyük en yoksul ülkeler müslüman olanlardır. OECD ne yazıkki mevcut formunda şu anda karşımızda ulunan zorluklarla başetmek için yeterli olamamaktadır. Bunlar karşı karşıya olduğumuz gerçeklerdir" ifadelerini kullandı.
ABD VE BATIYA ADALET ÇAĞRISI "Pakistan ve Türkiye el ele vermelidir ve kendisi için yararlı olan rolü oynayarak hem kendilerine hem ülkelerine hem de genel anlamda dünyaya barışı getirmek için uğraşmalıdırlar" diyen Müşerref, şöyle konuştu:
"Şu anda tarihte belirleyici bir noktada bulunmaktayız. Bizler ya anı yakalayacağız ve tarihi kendimiz belirler hale geleceğiz ya da bizler bu anın geçmesine izin vereceğiz ve kaderin bizim hayatımızı bir şekilde şekillendirmesine için vereceğiz. Zorlukları fırsatlara çevirmeliyiz. İnanıyorum ki önümüzdeki yol ifade ettiğimiz tarzda aydınlatılmış itidal dönemi olacaktır. Aydınlatılmış itidal iki yönlü bir stratejidir. İki açıdan uygulamamız gerekiyor. Bunlardan birincisi islam dünyasının uygulaması gereken yoldur. Burda aşırılıktan kaçınmalıyız militanlıktan kaçınmalıyız belki ekonomik gelişmemize odaklanmalıyız. Belki vurguyu beşeri kaynaklarımızı geliştirmeye sarfetmeliyiz. İkinci yön ise batı dünyası tarafından gerçekleştirilmelidir. Özellikle AB ve BM tarafından gerçekleştirilmelidir. Onların da yapması gereken adaletle sorunların çözümüne yaklaşmalıdır. Müslümanların da içinde bulunduğu bütün siyasi anlaşmazlıkların çözümünde adaletli yardımcı olmaları ve müslüman dünyasına sosyo-ekonomik kalkınmalarında yardımcı olmaları gerekmeketdir".
İSLAM KONFERANSI YENİDEN YAPILANDIRILMALI "Müslümanlara düşen ayağın tam olarak yerine getirilebilmesi için bizim İslam Konferansı'nı yeniden yapılandırmamız gerekmektedir" diyen Müşerref, bu konudaki görüşlerini son zirvede de dile getiridğini ve bunun da kabul gördüğünü kaydederek, "Bu konu üzerinde çalışmak üzere bir komisyon görevlendirildi bu komisyon da olağanüstü toplantı düzenleyecekler bu yıl içerisinde bu olağansütü toplantı sırasında ele alınacak. Bu çerçevede Türkiye'nin çok önemli bir rolü olacak. Çünkü Türkiye bundan sonraki İslam Konferansı ülkeleri dışişleri bakanları toplantısına İstanbul'da ev sahipliği yapacak ve emenim ki bu süreçte de bir katalizör görevi üstlenecektir.. İslam Konferansını yeniden yapılandırdığımız takdirde Müslüman ümmeti 21. yüzyıla taşır hala gelebileceğiz. Türkiye AB'ye gelecekte birgün mutlaka girecektir. Böylelikle bu Türkiye'ye ilave bir sorumluluk da getirecektir. Çünkü Türkiye müslüman dünya ile Avrupa arasında köprü haline gelen bir ülke olacaktır" diye konuştu.