Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı Ömer Cihad Vardan, 28 Şubat sürecinde dindar girişimcinin iş hayatında var olamayacağı gibi bir algının oluşturulduğunu, şirket maliklerinin ürkütüldüğünü aktardı. Vardan, “O dönemde MÜSİAD üyeliğinden istifa eden işadamları da oldu. 1997 ortalarında 2 bin 823 üyeyle dönemin en fazla üye sayısına varırken, istifaların ardından üye sayımız bin 800’e kadar gerilemişti. Ancak derneğin 28 Şubat döneminde sayısal olarak küçülmesi esasında üyeleri kenetledi ve derneği güçlendirdi, bu süreç üyeler nezdindeki dayanışma ruhunu, mücadele gücünü arttırdı.” ifadelerini kullandı.
Cihad Vardan, konu ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada sürecin ‘dini olmaktan çok, ekonomik, siyasi ve sosyal temelli’ olduğunun anlaşıldığını ve sorgulandığını ifade etti. Aradan geçen 15 seneye rağmen belleklerde yerini koruyan dönem için “Türkiye’nin yarınlarını ipotek altına alacak, karartacak kararlar alındı.” dedi.
28 Şubat’ta toplumda hayali kaygılar ve korkular oluşturulduğuna işaret eden Vardan, şu görüşleri dile getirdi:
“Ülkede senelerdir ekonomide, bürokraside, askeriyede, yargıda ve hatta medyada hakim olmuş tabakalar, yeni bir dönemin başlangıcının kendi mevcut durumlarını kaybettireceği endişesiyle topluma hayal ürünü korku salmışlardır. Sözde bir tehdit havası oluşturularak, ülkenin geleceğinin kararacağı iletisini vermeye çalışmışlardır. Hâlbuki dönemin hükümeti, 18 Haziran 1997’de istifa edene kadar ekonomide toparlanma başlamış ve iş dünyasında da olumlu bir gelişme söz konusu olmuştu. Ancak buna tahammül edemeyenler ve iktidarlarının ellerinden gideceğini düşünenler tarafından başlatılan süreç marifetiyle, her an bir darbe oldu-olacak korkutmaları ve paranoyası ile toplumda bir teyakkuz hali yerleştirilmeye çalışıldı. Özellikle medya tarafından kasti olarak uygulanan dezenformasyon sonucunda, insanlarda bir korku hali oluşturuldu.
Bilahare, bir gazetede çıkan ‘Ordudan yeşil sermayeye ambargo’ haberi özellikle iş dünyası üzerine bir baskı oluşturulmaya başladığının net göstergesiydi. Akabinde kimi şirketlere bankaların teminat mektubu veya çek defteri vermeme gibi adımlara kadar uzanan yıldırma harekâtı ile karşı karşıya kalınmıştı. Sermayenin renklere boyandığı, bunlar içinde de yeşil sermaye diye adlandırılan kesimin gazetelerde boy boy isimleri verilerek boykota davet edildiği o günler, ülkemiz adına talihsiz günlerdi. Sadece 9-10 dindar arkadaşın bir araya gelip şirket kurmalarının ardından ‘gizli hesapları var’ denilerek ve gecenin 2’sinde 3’ünde evlerine çilingir marifetiyle girilerek yataklarından kaldırılıp sorgulamaya götürüldüğü ve günlerce kimsenin haber alınmasının engellendiği utanç dolu günler hala belleklerde.
Hatırlamak dahi istemediğimiz bu olaylar silsilesinin sonuçlarını bu ülke insanı her alanda çok pahalı ödedi. 28 Şubat sürecinde, ülkemizin yarınlarını ipotek altına alacak, hatta karartacak birçok karara imza atıldı. Öyle ki, banka hortumlamaları, iş hayatında kimi kesimin önü kesilmesi, imtiyazlı kesime sağlanan özel iltimaslar okullarda dindar insan yetişmesinin veya dindar kesimin okumasının engellenmesi gibi atılan adımlar ülkeyi, 2001’de büyük ekonomik bunalıma sürükledi. Sadece bir kesimin önünü kesmek adına ‘katsayı’ garabeti icat edilerek, tüm meslek liselerinin neredeyse kapılarına kilit vuruldu.”
MÜSİAD Başkanı Ömer Cihad Vardan, 28 Şubat sürecinde dindar girişimcinin iş hayatında var olamayacağı gibi bir algının oluşturulduğunu, şirket maliklerinin ürkütüldüğünü aktardı. Vardan, “O dönemde MÜSİAD üyeliğinden istifa eden işadamları da oldu. 1997 ortalarında 2 bin 823 üyeyle dönemin en fazla üye sayısına varırken, istifaların ardından üye sayımız bin 800’e kadar gerilemişti. Ancak derneğin 28 Şubat döneminde sayısal olarak küçülmesi esasında üyeleri kenetledi ve derneği güçlendirdi, bu süreç üyeler nezdindeki dayanışma ruhunu, mücadele gücünü arttırdı.” ifadelerini kullandı.
Vardan, şöyle devam etti:
“28 Şubat lafzı gündeme geldiğinde, üzerinde konuşmak istemediğim, o günleri hatırlamak dahi istemediğim, birçok kişi gibi benim de ülkede tekrar yaşanmasını istemediğim olaylar zinciridir. Seneler sonra, o günlerde yapılanların yavaş yavaş sorgulanmaya başladığı, eski defterlerin açıldığı, karanlık dosyaların aydınlığa kavuşturulmaya başlandığı günümüzde, gerçeklerin çok kısa zamanda tüm halkımızla paylaşılmasını ümit ediyorum.
Bahsettiğim bu olaylar ve buna benzer yüzlerce konunun yeni nesil tarafından çok iyi bilinmesi gerekir. Bugün, Türkiye’de ekonomiden siyasete, sosyal hayattan hukuksal alana kadar birçok reform hayata geçirildi. Anadolu sermayesi artık daha güçlü, tüm dünyaya açılmış ve özgüveninin kazanmış durumda. İşte bu özgüven, Türkiye’nin artık on senelik, on beş senelik büyük hedefler koymasına imkan tanıyor. Umarım artık herkes aynı hedefe kilitlenir ve Türkiye çoktandır hak ettiği seviyelere kısa zamanda gelir.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz