Müsiad'dan 2013 Değerlendirmesi 2014 Beklentileri

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), üyeleri ile yapılan “ 2013 değerlendirmesi ve 2014 beklentileri”...

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), üyeleri ile yapılan “ 2013 değerlendirmesi ve 2014 beklentileri” anket sonuçları ve 2023 hedeflerine ulaşılabilmesi için MÜSİAD tarafından gerekli görülen önerileri açıkladı.Anket sonucunda şu ifadelere yer verildi; "2008 yılının 2.ci yarısında, ABD’de ortaya çıkan ekonomik kriz, özellikle ve öncelikle, finansal geçişkenliğin ve bağımlılığın kuvvetli olduğu gelişmiş ülke ekonomilerini etkisi altına almış ve dış ticaret kanalıyla da, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere sıçramıştı. 5.ci yılını geride bıraktığımız krizin etkilerini, gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkelere göre, daha hızla 2009 yılında, dünya GSYH’sı yüzde 0,4 daralmış; takip eden yıllardaysa, gelişmekte olan ülkelerin katkısıyla, büyümesini sürdürmüştür. Bununla birlikte, 2010-14 dönemi için, Dünya büyümesinin, 2013 yılında dip yaptığı ve 2014ten itibaren, ekonomik belirsizliğin aşılacağına yönelik beklentiler, ağırlık kazanmaktadır. Özellikle Avro Bölgesinde, 2013 yılı nihai rakamları henüz açıklanmasa da, 2014 yılında, büyüme beklentisi hakimdir. Avrupa’nın ekonomik belirsizliğini gidermesi, özellikle dış ticaret kanalıyla, ülkemiz ekonomisini olumlu etkileyecektir. Bu çerçevede, gerek Orta Vadeli Plan kapsamında, gerek uluslararası kuruluşlar nezdinde ve gerekse MÜSİAD beklentisi olarak, Türkiye’nin 2014 yılı büyüme beklentisinin, 2013 yılı üzerinde olacağını öngörebilirizÜlkemiz, 3.cü çeyrekte yüzde 4,4 büyüyerek, 2013 yılı ilk 3 çeyreği sonunda, yüzde 4’lük ortalamayla kapatmıştır. Böylece, 3.cü çeyrekteki büyüme oranına göre, G20 ülkeleri içinde 4.cü, OECD ülkeleri içinde, 2.ci en çok büyüyen ülke olmuş; Avro Bölgesi ülkelerinin ise, hepsinden daha yüksek oranda büyümüştür. Böylece Türkiye, 16 çeyrektir büyümesini aralıksız sürdürmüştür. 2012de, iç talep biraz daraltıldığı için, MÜSİAD olarak eleştiride bulunmuştuk. 2013 yılında bu dengeye dikkat edilmiştir.Bunların yanısıra, özel sektör yatırım harcamalarında olumlu bir gelişme de yaşandı. Büyümeyi, son 6 çeyrektir negatif yönde etkileyen Özel Sektör Yatırım harcamaları, 3.cü çeyrekte yüzde 5,3 artmıştır. Gezi olayları ve FED merkezli, iç ve dış şoklara rağmen, bu yatırım harcamalarındaki artışın, özel sektörün piyasaya olan güvenini göstermesi bakımından, güçlü bir mesaj olduğuna inanıyoruz.Bu gelişmelere paralel olarak, 2008 krizinden bugüne kadar, ülkemizde 5 milyon yeni istihdam sağlanmış ve Türkiye, işsizlik oranıyla, kriz öncesi seviyesinden daha düşük seviyeyi yakalayan, nadir ülkeler arasında, yerini almıştır.Küresel ekonomik krizin 5.ci yılında, gelişmiş ülkeler, dış ticaretlerinde, kriz öncesi seviyesine ulaşamazken, Ülkemiz, gerek ürün ve gerekse pazar çeşitlemesiyle, büyük oranda ihracat yaptığı gelişmiş ülkelerdeki Pazar kaybına rağmen, dış ticaretini de arttırmıştır.Bununla birlikte, ara malı ithalatına bağımlılığımız ve ihracatımızın ithalatımızla yüksek oranlı doğrudan ilişkisi, daha sağlıklı büyümemizin önünde, bir pranga olmaya devam etmektedir.Bunlara bağlı olarak, Cari Açık sorunumuz da, gündemdeki yerini korumaktadır. Ekim sonu, yıllık cari açık 61 milyar dolar, 2013 yılı 10 aylık cari açığı ise, 51,9 milyar dolar seviyesindedir.2013 Yılında Üyelerimizin yüzde 80’i, ya mevcut konumlarını korumuş, ya da firmalarını geliştirmişlerdir".2013 DEĞERLENDİRMESİ 2014 BEKLENTİLERİ anketiMÜSİAD’tan yapılan yazılı açıklamaya göre 868 MÜSİAD Üyesine uygulanan ankette çıkan sonuçlar şöyle; "868 üyemizle gerçekleştirdiğimiz anketimize, her yıl olduğu gibi, 2013 yılını nasıl değerlendirdiklerini sorarak başladık. Bu soruya, üyelerimizin yüzde 42’si, 2013 yılının firması için daha iyi geçtiği cevabını verirken; sadece yüzde 20’si, 2013 yılını firması için daha kötü olarak değerlendirmiştir. Bu da göstermektedir ki, üyelerimizin yüzde 80’i, ya mevcut konumlarını korumuş, ya da firmalarını geliştirmişlerdir.Yıl içerisinde iç piyasanın canlanmasına paralel olarak, üyelerimizin yüzde 54’ü yurtiçi satışlarının arttığını ifade ederken, yurtiçi satışlarının düştüğünü bildiren üyelerimizin oranı, sadece yüzde 18 olmuştur. yüzde 28inin iç piyasa satışları aynı kalmıştır.Yurtdışı satışlarınız nasıl değişti, sorusuna aldığımız cevaplara baktığımızda; üyelerimizin yüzde 30’u, 2013 yılında, yurtdışı satışlarını arttırdıklarını ifade etmiş; yüzde 13’ü ise, ihracatlarında azalma olduğunu kaydetmişlerdir. Dolayısıyla, 2013 yılında, dış talep düşmüş olmasına rağmen, üyelerimizin yüzde 87’si, dış pazarlarını korumuş veya arttırmıştır.Türk Lirası, son 1 yılda, dolar karşısında, yaklaşık yüzde 20 değer kaybetmiştir. Döviz kurunda yaşanan bu kaybın, üyelerimize etkisini sorduğumuzda, üyelerimizin yüzde 59’u, olumsuz etkiledi diye cevap verirken, sadece yüzde 12’si, kurdaki dalgalanmanın firmasını olumlu etkilediğini söylemiştir. yüzde 29'u bundan etkilenmemiştir.2013 yılının ilk 3 çeyreğinde, özel sektör yatırımlarının azalmış olmasına karşılık, üyelerimizin yüzde 53’ü, yeni yatırım yaptığını, üyelerimizin yüzde 30’u ise, mevcut kapasitelerini koruduklarını belirtmiştir.2013 yılında, çalışan sayınız ne yönde değişti sorusuna, yatırım ve satışlara paralel olarak, üyelerimizin yüzde 45’i, çalışan sayısını arttırdığını belirtip, istihdam artışına destek vermişlerdir. yüzde 37’si, çalışan sayısının değişmediğini, yüzde 18’i ise düştüğünü ifade etmiştir.2013 yılı, teşviklerin çok konuşulduğu bir yıl oldu. Bu çerçevede, üyelerimize, geçtiğimiz yıl her hangi bir teşvikten yararlanıp yararlanmadıklarını sorduğumuzda, yüzde 79’u yararlanmadığını, sadece, yüzde 21’i yararlandığını belirtmiştir. Teşviklerin daha etkin kullanımıyla ilgili önerilerimizi, daha önce çeşitli vesilelerle paylaşmıştık.2014 BEKLENTİLERİ2014 yılında, yatırımlarınız ne yönde değişim gösterecek sorumuza; üyelerimizin yüzde 64’ü artacak şeklinde cevap verirken; yüzde 26’sı aynı kalacağını belirtmiştir. 2013 yılı 3.cü çeyreğinde pozitife dönen özel sektör yatırımları, 2014 yılında da, artış seyrini devam ettirecektir.Diğer yandan, 2013 yılında olduğu gibi, 2014 yılında da, üyelerimiz, ülkemizin istihdam artışına destek vermeye devam edeceklerdir. Üyelerimizin yüzde 60’ı, 2014’te çalışan sayısının artacağını ifade ederken; sadece yüzde 7’si, istihdamında bir azalma olacağını öngörmektedir. yüzde 33'ü, aynı kadroyla devam edecektir.Ve son olarak, üyelerimize, 2014 yılının, 2013 yılına kıyasla, nasıl geçmesini bekliyorsunuz diye sorduk. Üyelerimizin yüzde 66’sı, 2014 yılının daha iyi geçeceğini, yüzde 21’i, ise benzer geçeceğini ifade etmiştir. Üyelerimizin 2014 yılına ilişkin beklentileri, olumlu yöndedir. 2013 yılında yaşadığımız tüm iç ve dış şoklara rağmen, geride bıraktığımız 11 yılda, ülkemiz, ekonomik açıdan gücünü arttırmış ve dış politikada etkinlik alanını genişletmiştir.2014 ÖNERİLERİMÜSİAD ‘ın 2014 yılı özelinde, gelecek projeksiyonuna dair önerileri; Ekonomik performansımızı olumsuz etkileyen cari açık ve bunun başlıca sebeplerinden, enerji bağımlılığımız, önemli sorunlarımızın başında gelmektedir. 2013 yılı ilk 10 aylık enerji ithalatımızın 46 milyar dolar ve cari açığımızın 51,9 milyar dolar olduğu, birlikte değerlendirildiğinde, enerji bağımlılığımızın boyutu ve etkisi ortadadır. Enerji bağımlılığımızı düşürmek için, Nükleer dahil, alternatif enerji kaynakları çalısmasını, ucuz petrol ve doğalgaza erişim çalışmalarını, Enerji Borsasıyla ilgili gelişmeleri, takdirle karşılıyoruz.Ekonomik performansımızı arttırmak için, iç talebin canlandırılması ve ihracatın artırılması odaklı bir yaklaşım ön plandadır. Bu iki olgunun öneminin yanında, üretim tarafının da göz ardı edilmemesi gerekir.Küresel ekonominin son 5 yılı değerlendirildiğinde ve kriz belirsizliğini nispeten kolay atlatan, büyümeyi başarabilen ve istihdam oluşturabilen ülkelere bakıldığında, imalat sanayinin GSYH içerisinde önemli bir yer tuttuğu; buna karşılık, kriz belirsizliğini aşamayan ülkelerde, hizmet sektörünün payının yüzde 80’leri geçtiği görülmektedir.Bu sebeple, patriot/vatanperver sektörlere öncelik verilmesi gerekmektedir. İktisat literatüründe kabul gören genel yaklaşıma göre, sürdürülebilir büyümeyi sağlayabilmek için; imalat, inşaat ve tarım sektörlerinin GSYH’daki payları, belli bir düzeyin üstünde olmalıdır. İmalat sektörünün yüzde 25, inşaat sektörünün yüzde 7 ve tarım sektörünün yüzde 10’un üzerinde olması, yani, bu 3 vatanperver sektörün GSYH içindeki payının, toplamda en az, yüzde 42 düzeyinde olması, önemlidir.Ülkemize baktığımızda, vatanperver sektörlerin, GSYH içerisindeki payının, yaklaşık yüzde 30 ile, yetersiz kaldığı görülmektedir. Buna, bir de, imalat sanayinin erimesini ve yabancılara satışla, sektörden çıkışları eklediğimizde, ülkemizin, Orta Gelir Tuzağını sağlıklı bir şekilde atlatamama riski karşımıza çıkmaktadır.Sanayi tarafı zayıf, hizmet sektörü ağırlıklı bir ekonomi hedef olmamalı. Özetle, sanayi tarafı zayıf, hizmet sektörü ağırlıklı bir ekonomi, hedefimiz olmamalıdır. Aksi halde, ekonomik gelişme sürdürülebilir olmaktan çıkar ve şoklara karşı, daha kırılgan hale gelir. Bunun kötü bir örneği, İspanya’dır ve ekonomik durumu, herkesçe malumdur.Küresel belirsizliğin azaldığı ve büyüme beklentilerinin olumluya döndüğü şu ortamda, Tarım Politikamız da, Endüstriyel Tarım yaklaşımıyla yeniden değerlendirilmelidir. Böyle bir ortamda, dış girdi oranı minimum olan ve cari açığımızı kapatmamıza yardımcı olacak, Endüstriyel Tarım Üretimi politikasına ağırlık verilmesi, önemlidir.2012de, çalışan nüfusumuzun 4'te 1'i, 60 milyar dolarlık tarımsal üretim yaptı. Yani, toplam üretimimizin yüzde 8’ini, çalışan nüfusumuzun yüzde 25’i ile gerçekleştirdik. Sizce, burada bir gariplik yok mu? Toplam alanımızın yüzde 30’u ekilebilir araziden oluşuyor. Mesela Hollanda. Nüfusu, bizim nüfusumuzun 5’te 1’i. 2012 ihracatı, 281 milyar dolar. Tarımsal nüfusu, bizim 10’da 1’imiz. Peki, 2012 tarım ihracatı ne kadar? 60 milyar dolar. Bu üretim için, ne kadar su kullanıyor? Bizim kullandığımız toplam suyun yüzde 0,2’si kadar. Bu verilere baktığımızda, tarımsal üretimimizde, ciddi bir verimsizlik söz konusu. Endüstriyel tarım yaygınlaştırılmalı, verimsiz üretimin önüne geçilmeli, ihracatımıza olumlu katkı sağlanmalıdır. Bu, aynı zamanda, verimsizliğe bağlı yurt içi göç azaltacak, bölgesel gelir ve üretim dağılımının, daha dengeli olmasını sağlayacaktır.Bununla birlikte, stratejik yatırım alanlarıyla ilgili yatırım destek limitlerinin düşürülmesi, ülkemizin şirket profili dikkate alındığında, önem arz etmektedir. Patent ve uluslararası marka tescillerinde, desteklerin, 2-3 yıl süren tescil sürecinin bitiminde değil, belirli bir miktarının, kabul sürecinde verilmesi gerekir. Zira, yurtdışı marka tescilini yapamayan şirketler, kendi markalarıyla ihracat yapamazlar.KOBİ’lerin, kaliteli finansmana kolay erişiminin sağlanması, önemli ve acildir.Cari Açığı çokça konuştuğumuz şu günlerde, 2012 yılında, ihracatın yüzde 62,6’sını ve ithalatın yüzde 38,5’ini, KOBİ'ler gerçekleştirmiştir. İronik bir ifadeyle, KOBİ'ler, büyük işletmelerin Cari Açığını kapatmışlardır. Benzer durum, İSO 2012 verilerinde de geçerlidir. İSO ilk 500’ün ihracatı, yüzde 0,6 artmışken, ikinci 500, ihracatını yüzde 4,6 arttırmıştır. Bu da, büyük işletmeleri göz ardı etmeden KOBİ`lerin etkinliğinin bir göstergesidir. Bu noktada, Cari Açığın çözümünde, ihracat ve büyümenin lokomotifi KOBİ’lerin, kaliteli finansmana kolay erişiminin sağlanması, önemli ve acildir.Enflasyonist dönemlerden kalan bir tedbir olan, Geçici Verginin, bugünkü koşullarda, kaldırılması gerektiğine inanıyoruz. Bunun yanı sıra, KDV ödemelerinin de, tahsilat vadesiyle uyumlu olacak şekilde yapılması önerimizi, tekrarlamak istiyoruz. Ayrıca, vadeli ithalatta uygulanan yüzde 6 oranındaki KKDF uygulaması, en azından, Türkiye’de üretilmeyen ürünler, yatırım malı ve ara malı ithalatında kaldırılmalıdır. Bu uygulamalar, işletmelere ciddi finansal yükler getirmektedir.MÜSİAD olarak, büyümenin finansmanının niteliğini ve biçimini çok önemsiyoruz ve görüşlerimizi, kapsamlı bir şekilde 2013 yılı Ekonomi Raporumuzda işlemiş ve kamuoyu ile paylaşmıştık.Uzun zamandır dile getirdiğimiz gibi, bankacılık sisteminde yeni düzenlemelere ihtiyaç vardır. Mevcut sistemde, işletmeler, krediye ihtiyacı olmadığını ispat etmeleri halinde ve neredeyse sadece teminat karşılığında krediye ulaşabilmektedirler. Bankalar, adeta bir postacı gibi çalışmaktadır. Makul teminatlar da alınarak, gelir-gider dengesi doğru biçimlendirilmiş, bilançosunu şeffafça ortaya koyan projelerin desteklenmesi, ciddi bir şekilde, acilen gündeme alınmalıdır.Diğer yandan, klasik Bankacılık finansmanı haricinde, özellikle, Risk Sermayesi, Melek Yatırımcı ve Girişim Sermayesi mekanizmalarının, ülkemizde yaygınlaşması için getirilen teşviklerin, artırılarak devam etmesi de, çok önemlidir. Bu noktada, geçtiğimiz yıl kabul edilen, Bireysel Katılım Sermayesi hakkındaki mevzuatı, takdirle karşılamaktayız.Bildiğiniz üzere, eğer kamunun iki yakası bir araya geliyorsa, ekonomik istikrar sürdürülebiliyor. Bu noktada, bugüne kadar uygulanan mali politikalardaki başarıyı da, takdirle izliyoruz.Son birkaç hafta içindeyse, kurda ciddi dalgalanmalar yaşadık. Bu dalgalanmalar, gerek proje maliyetlerini artırıcı yönü, gerekse özel sektörün 170 milyar dolar civarındaki açık pozisyonu sebebiyle, önemli maliyet artışlarına sebep oldu. Merkez Bankası, bu dalgalanmaları, döviz satım ihaleleri yoluyla azaltmaya çalışıyor. Doğal ekonomik konjonktür sonucu olmayan bu dalgalanma sürecinde, Merkez Bankası’nın, başka araçlarla da para politikasını güçlendirmesinin doğru olabileceğini düşünüyoruz. Merkez, döviz satım ihaleleri yanında, 'dealing' sistemiyle satış yapmayı ve overnight TL piyasasını fonlamada, cimri davranmayı da değerlendirmeli, manipülasyon kaynaklı dalgalanmalar, olabildiğince önlenmelidir".

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: