ANKARA (ANKA) - AB Komisyonu, Ekonomik ve Mali İşler Genel Direktörlüğü Türkiye'nin AB'yle üyelik görüşmeleriyle IMF programının sağladığı dayanak noktasının, Türkiye'ye makroekonomik istikrar getirdiğini belirtti.
2007 mali bildiriminde, AB Mali Standartları (ESA 95) ile tahakkuk etmiş faizlerin daha iyi bir şekilde düzenlenmesi, faiz dışı bütçe dengesinde 2005'te ve 2006'da iyileşme getirdi. Genel Direktörlük, Türkiye'de ücretlerin görece ılımlı arttığını, kamu harcama kesintilerinin "doğrusal" gittiğini, işsizliğin de görece yüksek olduğunu bildirdi, "Türkiye'nin borç dinamikleri üzerinde yapılan etraflı bir değerlendirme, faiz dışı fazlayı ve finansal maliyetlerdeki azalmayı daha ileri noktaya taşımanın artan önemini göstermektedir" dedi.
AB Komisyonu Ekonomik ve Mali İlişkiler Genel Direktörlüğü tarafından hazırlanan, aday ülkeler tarafından sunulan "mali bildirimlerin" incelendiği "Occasional Paper" yayınlandı. Özel çalışmada, Hırvatistan, Makedonya ve Türkiye'deki ekonomik gelişmeler değerlendirildi.
"GÖRÜŞMELER VE IMF İSTİKRAR GETİRDİ"
Raporda, Türkiye'de kamu finansmanının en önemli özelliklerinden birinin yüksek faiz yükü olduğu belirtildi. 2001'den bu yana iç reel faiz oranlarının yüksek seyrettiği, bunun ekonomide görece yüksek belirsizliği ve kısıtlı iç sermaye piyasasını yansıttığı belirtilen çalışmada, "Faiz oranları, döviz oranlarındaki dalgalanmalar ve piyasa duyarlılığındaki değişimlerle de yakından ilgili olmuştur. AB üyelik görüşmelerinin başlaması ve IMF programının sağladığı dayanak noktası makroekonomik istikrarı geliştirmiştir" denildi.
ESKİ "FAİZ DIŞI FAZLALAR" İYİLEŞTİ
"Sonuç olarak, finansman maliyetleri 2006'da tahmin edildiğinden daha hızlı düşmüştür" görüşü belirtilen raporda şöyle denildi:
"2007 mali bildiriminde, AB Mali Standartları (ESA 95) ile tahakkuk etmiş faizlerin daha iyi bir şekilde düzenlenmesi, faiz dışı bütçe dengesinde sırasıyla 2005'te yüzde 0.8 puan, 2006'da da yüzde 1.3 puan iyileşme getirmiştir. Aksine, faiz dışı fazlanın bu yıl yüzde 1 düşmesi beklenmektedir. Bu IMF'yle uzlaşmada hükümetin bağlanmaya devam ettiği GSMH'nin yüzde 6.5'u oranında faiz dışı fazla hedefiyle biraz farklı görünmektedir, fakat kısmen, söz konusu metodolojilerde özelleştirme hasılatlarının değişik şekillerde hesaplanmasıyla açıklanabilir."
ÜCRETLERDE ARTIŞ ILIMLI, İŞSİZLİK GÖRECE YÜKSEK
Çalışmanın Türkiye'nin temel ekonomik eğilimlerinin incelendiği bölümünde, "Ücretlerde görece zayıf büyüme ve görece yüksek işsizliğe karşın, Türk yetkililer önemli ölçüde faiz dışı fazla başarısı sağladılar. Vergi oranlarını yükselterek devlet gelirlerini artırdılar ve kamu harcamalarını, kamu sektörü ücretlerinde mutedil artışlar ve lineer harcama kesintileriyle önemli ölçüde azalttılar. Ancak eğitim ve sağlık bundan ayrıdır. Yine de 2005'ten bu yana reel kamu sektör ücretleri yükselmektedir ve 2006'nın başlarında gelir vergileri düşürülmüştür. Ancak bu önlemlerin genel etkisi hakkında yorum yapmak için erkendir, özellikle de 2007 seçimleri dolayısıyla daha geniş bir izleme tavsiye edilebilir."
SONUÇLAR
Raporun Türkiye'yle ilgili "Sonuçlar" bölümünde, bir önceki yıl olan 2006'da verilen mali bildirimlerin, Türkiye'de 2001'den bu yana mali dengesizliklerin düzeltilmesinde ve mali kontrol kalitesinin artırılmasında başarılı çalışmalar yapıldığını gösterdiği belirtildi. Özellikle 2005 yılına kadar reel iç faizlerde, reel efektif döviz kurlarıyla da uygun olarak hızlı bir düşüş yaşandığı belirtilen çalışmada, düşüşte 2001 mali krizinden kaynaklanan mali yükte önemli azalışın da etkisi olduğu belirtildi.
FİNANSAL MALİYETLER AZALMALI
Türk yetkililerin 2001'den sonra "faiz dışı fazla"da önemli başarı sağladıkları, faiz dışı fazlanın sadece borç rasyosunu azaltmakla kalmadığı, piyasa güvenini güçlendirdiği için faiz oranlarının düşmesine de yardımcı olduğu kaydedilen çalışmada, "Türkiye'nin borç dinamikleri üzerinde yapılan etraflı bir değerlendirme, faiz dışı fazlayı ve finansal maliyetlerdeki azalmayı daha ileri noktaya taşımanın artan önemini göstermektedir" denildi.
Çalışmada Türkiye'nin kısa vadeli ekonomik öngörülerini içeren 2007 mali bildiriminde, 2006 mali bildirimine göre, daha kesin veri elde edilmesine bağlı olarak rakam değişiklikleri bulunduğu yinelenirken şöyle denildi:
"Hala Eurostat (AB istatistik kuruluşu) ile birlikte; genel hükümet sınırlamalarına, özellikle vergiler ve diğer devlet gelir kalemleriyle kayda giren tahakkuklara, teminatların kaydına ve askeri harcamalara ilişkin açıklığa kavuşması gereken metodolojik konular bulunmaktadır. İstatistik tutarsızlıklar azalmıştır ancak daha ileri bir iyileşme umulmaktadır."
AB'ye gönderilecek mali bildirimlerde daha ayrıntılı bilgi beklendiği kaydedilirken "Hükümet gelirleri ve harcamaları, yıllık mali tablolar, genel hükümetin üç aylık mali hesapları konusundaki AB Mali Standartları eksiklikleri, mali verilerin kalitesini değerlendirmede temel olan tutarlılık testlerinin uygulanmasını engellemektedir" denildi.
Çalışmada Türkiye'de kamunun mali tablolamada AB standartlarının temel gereklerini yerine getirdiği, tümüyle uygulamasının yararlı olacağı da kaydedildi. Raporda özetle şu görüşlere yer verildi:
"-Mali bildirim, 2001'de başlayan krizi; 2006'ya kadar süren güçlü mali konsolidasyonun, bu yıl da, 2006 ve 2007'deki bazı çalkantılardan etkilenmiş olan bir istikrarın izlediğini ortaya koymuştur. Genel hükümet bütçe dengesi 2001'de GSYH'nın yaklaşık yüzde 30 açığı konumundan, 2006'da GSYH'nın binde 4'üne doğru hızlı bir iyileşme göstermiştir. Kamu finansının sürdürülebilirliğini iyileştirmek için Türk yetkililer, incelenen dönemin büyük bölümünde GSYH'nın yüzde 6'sı ya da üzerinde önemli faiz dışı fazlalar hedeflemişlerdir. Sadece ekonomik kriz yaşanan 2001'de, devlet bankalarının kayıplarını karşılamaya yönelik büyük harcamalar; geleneksel bütçe açıklarından borç faiz ödemeleri için ayrılan miktarın çıkarılmasıyla bulunan, yani, borç faizlerini içermeyen, kaynak-harcama dengesini ifade eden GSYH'nın yüzde 2.7'si oranında ‘birincil açığa' yol açmıştır.
-2006'da yaşanan mali konsolidasyon temelde, merkezi hükümet içinde tahmin edilenden daha iyi gerçekleşen bütçe dengesinden kaynaklanmaktadır, kısmen reel iç faiz oranlarındaki düşüşe bağlıdır."