Regner önergesinde, “Laik kamptaki merkez figürler aylarca ya da yıllarca duruşmaları yapılmadan, resmen suçlanmadan ya da bir suç isnad edilmeden tutuklandı, Türk hapisanelerine konuldu ve böylece susturuldu” dedi.
-Regner’in “Avrupa Konseyi’nin AB adayı olan bir ülkede hukuk devletinin bu bariz ihlalleri konusundaki görüşü nedir? Konsey bu konuları Türkiye ile istikbaldeki müzakareler açısından ne şekilde ele alıyor?” gibi sorularına AK’tan, “İnsan Hakları ve temel özgürlükler konuları, Sayın Balbay’ın durumu gibi özel durumlar da dâhil olmak üzere, Müzakere Çerçevesi Katılım Ortaklığı anlaşmaları gereğince izlenmeye devam edilecektir. Türkiye’nin müzakerelerde ilerlemesi, diğerleri yanında bu koşullara dayalı olarak ölçülür” yanıtı geldi.
Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu’nda bir soru önergesine gönderilen yanıtta, “İnsan Hakları ve temel özgürlükler konuları, Sayın Balbay’ın durumu gibi özel durumlar da dâhil olmak üzere, Müzakere Çerçevesi Katılım Ortaklığı anlaşmaları gereğince izlenmeye devam edilecektir. Türkiye’nin müzakerelerde ilerlemesi, diğerleri yanında bu koşullara dayalı olarak ölçülür” denildi.
Avrupa Parlamentosu Üyesi Avrupa Parlamentosu Üyesi Avusturyalı sosyal demokrat Evelyn Regner, Avrupa Konseyi’nin yanıtlaması istemiyle verdiği yazılı soru önergesinde, Türkiye’de gazetecilere yapılan baskılar konusuna yer verdi. “Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü- Mustafa Balbay ve diğerlerinin tutuklanması” başlıklı önergesinde Regner, “AKP hükümeti Türkiye’de iktidara geldiğinde bu yana, ifade ve basın özgürlüğü şiddetli biçimde küçültüldü. AB üyeliğine aday olan Türkiye, sansür ve basınla ilgili düzenlemeler açısından en kötü 50 ülkeden biridir. Türkiye’de sadece 2010 yılının ilk üç ayında hükümeti eleştiren 260 gazeteci ve yazar tutuklandı” dedi. Regner şöyle devam etti:
“Laik kamptaki merkez figürler aylarca ya da yıllarca duruşmaları yapılmadan, resmen suçlanmadan ya da bir suç isnad edilmeden tutuklandı Türk hapishanelerine konuldu ve böylece susturuldu (Türkiye’deki Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı ve temsilci Mustafa Balbay’ın durumunda olduğu gibi.) Tutuklu gazeteciler ve yazarlar bu suçlamalara neden olan açık deliller bulunmadan, anti-terör mevzuatı ve ceza yasasını ihlal etmekle suçlandılar.”
Hükümet aynı zamanda, özellikle kendisini eleştiren gazetecilerin çıkartılması ya da gözden düşürülmesi için gazete sahiplerine baskı uyguladığını da öne süren Regner, AK’a, “Avrupa Konseyi’nin AB adayı olan bir ülkede hukuk devletinin bu bariz ihlalleri konusundaki görüşü nedir. Konsey bu konuları Türkiye ile istikbaldeki müzakereler açısından ne şekilde ele alıyor?” sorularını yöneltti:
-“TÜRKİYE EK İYİLEŞTİRMELER YAPMALI”-
Avrupa Konseyi’nden soru önergesine gönderilen yanıtta AB’nin, ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü dâhil demokrasi ve insan haklarının temel ilkelerine saygı ve bunlara ilişkin taahhütler karşısındaki konumunun çok açık olduğu belirtildi. Bir aday ülke olarak Türkiye’nin, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü teminat altına alan kurumların istikrarının sağlanması dâhil, Kopenhag siyasi kriterlerini karşılamak zorunda olduğunu belirten Avrupa Konseyi yanıtına şöyle devam etti:
“Müzakere Çerçevesi altında Türkiye’nin, reform sürecine devam etmesi ve özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel özgürlüklere uyum ilkelerine saygı gösterilmesi konusunda ek iyileştirmeleri sürdürmesi beklenmektedir. Türkiye’nin ifade özgürlüğüne tam saygı göstermesi, şiddet içermeyen görüş ifadesi nedeniyle cezalandırılan ya da kovuşturulan kişilerin durumuna bir çare bulması ve örgütlenme ve barışçıl toplantı yapma özgürlüğüyle ilgili reformların uygulanmasını sürdürmesi de Türkiye tarafından uygulanacak Katılım Ortaklığında ifadesini bulan kısa vadeli öncelikler olarak sıralanmıştır. 14 Aralık 2010 kararlarında Konsey tarafından özellikle belirtildiği gibi, ifade özgürlüğü, Türkiye’nin yasalarda ve uygulamada temel haklar ve özgürlüklere uymayı daha fazla iyileştirmesi gereken alanlardan biridir.”
AB’nin sözü edilen konulara, Türkiye’de devam eden reform sürecinin bir parçası olarak büyük önem atfettiğini belirten Avrupa Konseyi, bu zeminde ilerlemeyle ilgili değerlendirme ve yakından izlemenin Müzakere Çerçevesi ve Katılım Ortaklığı anlaşmaları gereğince devam edeceğini bildirdi. Özgürlüklerle ilgili konuların Türkiye-AB arasındaki görüşmelerde gündeme getirilmesinin süreceği belirtilen yanıtta, 10 Mayıs 2010’daki AB-Türkiye Katılım Konseyi toplantısına değinildi ve şöyle denildi:
“Bu toplantıda, Kopenhag siyasi kriterlerine saygı gösterilmesinin temin edilmesi ve Katılım Ortaklığında düzenlenen önceliklerin yerine getirilmesi amacıyla, reformların üstlenilmesinin önemi vurgulanmıştı. Türkiye diğerlerinin yanı sıra insan hakları konusunda da mevzuatını tamamen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla uyumlu hale getirmeye çağrılmıştı. İfade özgürlüğü özelinde AB, basın özgürlüğüne tam saygı gösterilmesine elverişli bir ortamın teminat altına alınması gereğini hatırlattı ve Türkiye’yi gazetecilerin, insan hakları aktivistlerinin ve politikacıların şiddet içermeyen görüşlerini ifadelerinden dolayı mahkûmiyet ve kovuşturmalardan korunması için ek yasal iyileştirmeleri benimsemeye davet etti.”
-“İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ MÜZAKERELERİ ETKİLEYECEK”-
Avrupa Konseyi soru önergesini Balbay’ın durumuna da değinerek şöyle bitirdi:
“İnsan Hakları ve temel özgürlükler konuları, Sayın Balbay’ın durumu gibi özel durumlar da dâhil olmak üzere, Müzakere Çerçevesi Katılım Ortaklığı anlaşmaları gereğince izlenmeye devam edilecektir. Türkiye’nin müzakerelerde ilerlemesi, diğerleri yanında bu koşullara dayalı olarak ölçülür. Bu konuların AB tarafından Katılım Konseyi ve Siyasi Diyalog toplantıları çerçevesinde tüm uygun zeminlerde gündeme getirilmesine devam edilecektir.”(ANKA)