"Naim Süleymanoğlu büyük bir insan hakları savaşçısıydı"

"Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu" filmini vizyona girdiği cuma gününden bu yana yaklaşık 300 bin kişi izledi - Filmin yönetmeni Özer Feyzioğlu: - "Naim Süleymanoğlu büyük bir insan hakları savaşçısıydı. Annesini, babasını, ülkesini, sahip olduğu tüm maddi varlıklarını bırakıp Bulgaristan'dan kaçmasının arkasında yatan şey de tam olarak insan hakları mücadelesiydi" - "Naim Süleymanoğlu, Demir Perde'nin üzerinden halteriyle zıplayıp öbür tarafa ulaşan ve orada yaşanan ızdırabı, zulmü dünyaya duyurmayı spor aracılığıyla başaran bir kişidir" - Naim Süleymanoğlu'nu canlandıran oyuncu Hayat Van Eck: - "İnternet üzerinden binbir türlü videosunu izledim. Okuyabildiğim tüm kaynaklardan bilgi edindim. Belgesellerini izledim. Duygularını, nasıl düşündüğünü, o anki motivasyonunu, adım atışındaki ritmik hareketler, küçük tikleri, dudağını yalaması gibi şeylerin üzerine çalışarak role hazırlandım" - Oyuncu Yetkin Dikinciler: - "Naim'in belki de anlatmaya çalışıp da kolayca dürüstlüğünden, vicdanından dolayı anlatamadığı şeyleri filmde izleyiciye aktarmaya çalışıyoruz"

İSTANBUL (AA) - AİŞE HÜMEYRA BULOVALI - Türk spor tarihine damga vuran Naim Süleymanoğlu'nun hayatına odaklanan "Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu" filmi, vizyona girdiği cuma gününden bu yana yaklaşık 300 bin kişi tarafından izlendi.

Biyografik türdeki film, Uluslararası Halter Basın Komisyonu tarafından 1992'de "Dünyanın en iyi sporcusu" seçilen ve kariyerinde 47 dünya rekoruna, 6 Avrupa ile 7 dünya şampiyonluğuna imza atan Naim Süleymanoğlu'nun sıra dışı hikayesini anlatıyor.

Süleymanoğlu'nun yaşadığı sıkıntılı dönemlerle, başarı merdivenlerini ilk tırmanmaya başladığı günlerde Türkiye'ye zorlu biçimde geliş sürecini konu edinen filmin yapımcılığını Mustafa Uslu üstleniyor.

Filmin yönetmeni Özer Feyzioğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Naim Süleymanoğlu'nun ay yıldızlı mayoyu gururla tüm dünyada taşıdığını belirterek, "Bizim bugünlerde unuttuğumuz, genç kuşakların da çok bilmediği başka bir özelliği daha var. O da Naim Süleymanoğlu büyük bir insan hakları savaşçısıydı. Annesini, babasını, ülkesini, sahip olduğu tüm maddi varlıklarını bırakıp Bulgaristan'dan kaçmasının arkasında yatan şey de tam olarak insan hakları mücadelesiydi." dedi.

Bulgaristan'da 1984'ten itibaren Türk azınlıklarına uygulanan asimile politikasına işaret eden Feyzioğlu, şöyle devam etti:

"1980'lerin başında Bulgaristan'daki yönetim Türklere kimlik değiştirme sürecini başlattığında Naim Süleymanoğlu, 'Bir dakika durun, bu böyle değil ve ben bunu dünyaya duyuracağım.' dedi. Bugünlerde unutmaya başladığımız bir dünya vardı o zaman. Doğu Bloku, Varşova Paktı ya da Demir Perde... Dünyanın yarısı doğru ya da dolaylı olarak sosyalizimle yönetiliyordu. Sovyetler Birliği diye büyük bir sosyalist ülke vardı ve Bulgaristan da onun neredeyse bir eyaleti gibi davranıyordu. Bunlar şu açıdan önemli. Çünkü insan hakları ihlallerinin Demir Perde'nin ötesine geçip, dünyaya ulaşması bir bilgi olarak mümkün değildi. İşte Naim Süleymanoğlu bu açıdan bir temsilcidir, elçidir, bayrak ve bilgi taşıyıcısıdır. Demir Perde'nin üzerinden halteriyle zıplayıp öbür tarafa ulaşan ve orada yaşanan ızdırabı, zulmü dünyaya duyurmayı spor aracılığıyla başaran bir kişidir. Bizim öykümüz de temel olarak bunu anlatıyor."

- "Bizim için kritik nokta, Mestanlı'da olayları birebir yaşayanlarla karşılaşmak oldu"

Projeye geçen yıl kasım ayında başladıklarını aktaran Özer Feyzioğlu, filmin araştırma sürecinden bahsederek, "Önce kağıt üzerinden bir takım ansiklopedik bilgiler, eski gazeteler ve videoları inceledik. Bizim için kritik nokta, Mestanlı'ya gidip bu olayları birebir yaşayanlarla karşılaşmak oldu. Orada 83 yaşındaki bir hanımefendiyle tanıştım, yolda bizi durdurdu ve yaşadıklarını anlattı. Kocası sadece Türkçe konuştuğu için Belene Adası'na atılmış ve 5 yıl orada yaşamış. Kendisi de iş yerinde Türkçe konuştuğu için sürgüne gönderilmiş. Teyze önce bize bunları anlatıp, sonra da 'Bunların duyulmasını sağlayan Naim Süleymanoğlu'dur' dediğinde zaten bu filmin misyonu, öyküsü ortaya çıkmıştı." diye konuştu.

Feyzioğlu, filmde Naim Süleymanoğlu'nu canlandıran Hayat Van Eck'in de çok büyük bir sorumluluğu başardığına dikkati çekerek, şunları anlattı:

"Hayat'ın sırtında, omuzlarında kaldırdığı 190 kiloluk halter kadar çok büyük bir sorumluluk vardı. O da Naim Süleymanoğlu'na dönüşmesi gerektiğiydi. Her şey çok yakın, kamera burnunun dibinde, 190 kiloyu kaldırıyor. O duyguları taşıyor, o güzel insan olmak zorunda. Hem bir sporcu olarak hem de karakter olarak o performansa ulaşmak zorunda, o yüzden de Hayat çok çalıştı. Yetkin Dikinciler ve Selen Öztürk'le birlikte gerçek bir aile oldular orada. Duygusal olarak söylemiyorum bunu gerçekten. Bulgaristan'da 2-3 aylıktı çekim sürecimiz. Mestanlı'da ise Süleymanoğlu ailesiyle 2,5 hafta civarında bir süre geçirdik. Bu süre içerisinde aile oldular. Garip bir şekilde transformasyon yaşandı. O topraklarda olmak bütün oyunculara çok iyi geldi."

Bu durumun hem oyuncuların performanslarına hem de çekimlere yansıdığını aktaran Feyzioğlu, "Bazı sahneleri çekerken halk yanımızdaydı. O olayları yaşamış olanlar bir yandan ağlayarak, bir yandan da bilgiler ve düzeltmeler vererek bize yardımcı oluyorlardı. Bu inanılmaz bir şeydi. Hangi araştırma bundan daha güçlü olabilir?" ifadelerini kullandı.

- "Fiziksel ve haltere hazırlık süreci çekimler boyunca da devam etti"

Hayat Van Eck de çekimler öncesinde fiziksel olarak 7 aylık bir hazırlanma süreci geçirdiği bilgisini vererek, "Naim Süleymanoğlu'nun motivasyonunu, azmini, niye bunları başardığını, neden bu sorumlulukların altına girdiğini, niye hayatını ve çevresindekileri riske attığını öğrenmiş oldum. Ayrıca fiziksel ve haltere hazırlık süreci çekimler boyunca da devam etti." dedi.

Süleymanoğlu'nun özverisi ve azminin kendisi için de büyük bir ilham kaynağı olduğunu vurgulayan Eck, şöyle konuştu:

"Naim Süleymanoğlu'nun ailesinden bir tek ağabeyi Muharrem Süleymanoğlu ve onu Bulgaristan'dan kaçıranla tanıştım. Sıra arkadaşı, spor arkadaşı gibi bir sürü insanla, mahallesindeki insanlarla tanışıp, hatıralarını öğrendikçe bu durum onu daha iyi anlamam ve daha iyi sunmam için bana yardımcı oldu. İnternet üzerinden binbir türlü videosunu izledim. Okuyabildiğim tüm kaynaklardan bilgi edindim. Belgesellerini izledim. Duygularını, nasıl düşündüğünü, o anki motivasyonunu, adım atışındaki ritmik hareketler, küçük tikleri, dudağını yalaması gibi şeylerin üzerine çalışarak role hazırlandım."

- "O ölümsüz biri"

Usta haltercinin babası Süleyman Süleymanoğlu'nu oynayan Yetkin Dikinciler, filmin kendileri için de birçok etkileyici unsur taşıdığının altını çizerek, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Naim'in belki de anlatmaya çalışıp da kolayca dürüstlüğünden, vicdanından dolayı anlatamadığı şeyleri, filmde izleyiciye aktarmaya çalışıyoruz. 'Gelin sorun bakalım 190 kiloyu kaldırdım ama onu kaldırmak için hayatımda neleri geride bıraktım?' Biz filmde buralara eşlik etmeye çalışıyoruz. Her araştıran tabii ki filmde bilgilere, görüntülere ya da tanıklıklara şahit olacaktır. Ama herkes her şeyi kolayca söyleyemez, satır araları çok önemlidir. Buralarda seyirciyi 190 kiloyu kaldırmadan önce Naim Seul'de, Bulgaristan'dan Türkiye'ye geçerken neler yaşamış? Oradaki soydaşlarımız neler yaşamış ve Naim onlar için ne yapmış? Bir insan bunları kolay kolay söylemez. O ölümsüz biri ve yaptığı işi o kadar iyi yaptı ki spor aracılığıyla, halteri o kadar iyi kaldır ki onu kaldırdıktan sonra da işinin bittiğini düşünmedi, asıl orada işinin başladığını düşündü."

- "Bir kahramanın hikayesi"

Süleymanoğlu'nun annesi Hatice Süleymanoğlu'nu canlandıran Selen Öztürk ise filmin hasret ve vuslat üzerine kurulu bir hikaye olduğunu söyleyerek, hikayenin genç izleyicilere ilham kaynağı olması temennisinde bulundu.

Naim Süleymanoğlu'nun halter kaldırma yeteneğini fark eden ve onu dünya spor arenasına taşıyan ilk antrenörü Enver Türkileri'yi oynayan Gürkan Uygun ise filmin içerisinde çok fazla anlatılacak duygu olduğunu ifade ederek, hem sporcu hem de insan hakları savunucusu kimliğiyle seyircilerin bir kahramanın hikayesine tanık olacağını dile getirdi.

Barış Pirhasan'ın senaryosunu kaleme aldığı, Dijital Sanatlar'ın yapımcılığında çekilen filmde ayrıca Levent Ülgen, Renan Bilek, Barış Kıralioğlu, Bülent Alkış, Kemal Başar, Maria Rumenava Sotirova, Mehmet Esen, Evren Erler, Mustafa Kırantepe, Uğur Güneş ve İsmail Hacıoğlu rol alıyor.

Filmin müziklerinde Fahir Atakoğlu, görüntü yönetiminde ise Martin Szecsanov imzası bulunuyor.