Diyarbakır'da kaybolduktan sonra cesedi bulunan 8 yaşındaki Narin Güran'ın öldürülmesiyle ilgili görülen davanın ikinci duruşmasının ikinci gününde sanıklar adliyeye getirildi. Amca Salim Güran hakimin karşısına çıkarak son savunmasını yaptı. Salim Güran savunmasında medyayı hedef göstererek kendi tutuklanmasını eleştirdi.
Diyarbakır Adliyesi önüne de güvenlik önlemleri kapsamında polis bariyerleri yerleştirildi. Duruşmaya katılanlar, adliye önü ve içerisinde 2 ayrı noktada yapılan aramadan sonra duruşma salonuna alındı.
Baba Arif Güran "müşteki", Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Diyarbakır Barosu avukatları da "müşteki kurum" sıfatıyla duruşma salonunda yerini aldı.
Duruşmada, tutuklu sanıklar anne Yüksel, ağabey Enes ve amca Salim Güran ile Narin'in cansız bedenini Eğertutmaz Deresi'ne sakladığını itiraf eden Nevzat Bahtiyar ve avukatları hazır bulundu.
Kamerayla kayıt altına alınan duruşmada, tutuklu sanık amca Salim Güran savunmasını yaptı.
Muhabir Fırat Yeşilçınar mahkemede Salim Güran'ın, "Bir medya bu kadar kötü olamaz. Bir aileyi yok edemeyiz. Beni neden tutukladılar?" dediğini aktardı. Güran devamında ise, "Cumhurbaşkanı parti başkanlarına sesleniyorum. Kolluk kuvvetlerine geniş çaplı soruşturma açılsın. Biz vatan haini değiliz. DEM Parti’nin yemek arabasını kovdu dediler. Kovdum. Gazetecileri peşine takmış gelmişler." ifadelerini kullandı.
Salim Güran'ın ifadesinin devamı ise şu şekilde;
Savunmasında Nevzat Bahtiyar'ı suçlayan Salim Güran, "Narin’in kaybolduğu saatlerde kızım beni arayıp durumu söyledi. Komutanı aradım ve “Abimin kızı kayıp, ekip gönderin” dedim. Ancak komutan izinde olduğunu söyledi. Bunun üzerine Sabri’ye söyledim, “Okulun kamerasına bakalım, jandarma gelecek” dedim. Samet Hoca duydu. Sabri anahtarı getirdi, jandarmadan bir arkadaş geldi. Kamerayı inceledik, amcamın çocuklarının Narin ile yürüdüğünü ve patikadan yukarı çıktıklarını gördük. O bölgeye gittik, koyunların olduğu yere baktık, ama bir iz bulamadık.
Gün doğmadan önce Barış kardeşimin evine gittik. Barış’ın eşi Yasemin bağırarak, 'Sabahleyin bu vahşiyi gördüm!' dedi. (Nevzat Bahtiyar’ı işaret ediyor.) Bunun üzerine, 'Neden bundan şüphelenmiyorsunuz?” dedim.
Salim Güran'ın ardından konuşmas sırası avukatı Onur Akdağ'a geldi. Akdağ konuşmasında Nevzat Bahtiyar'ı suçlayarak Narin'in ölüm saati üzerine açıklamalarda bulundu.
Gazeteci Emrullah Erdinç'in aktardığına göre Akdağ şu ifadeleri kullandı;
Sayın Başkan, gözaltına alındığında Nevzat iki farklı hikaye anlattı. Daha sonra bu hikayeler giderek çeşitlendi ve çoğaldı. Nevzat bir keresinde, “Arka koltukta değil, bagajda değil, herkesin görebileceği şekilde ön koltuktaydı,” dedi. Bunu neden böyle vurguluyorum? Çünkü soruşturma makamlarının karar verdiği dosyalar, alenen medyaya servis edildi. DNA raporları dahil olmak üzere tüm belgeler çarşaf çarşaf yayımlandı.
Bu cinayetin ne zaman işlendiğine dair yaklaşık bir zaman çizelgesi vardır. Narin, saat 15..15’te narin okul kamerasında son kez görüldü. O yol üzerinde öldürüldüğü belirtiliyor. İçinde ölü olarak taşındığı iddia edilen araç ise saat 15.40’ta bir noktada tespit ediliyor. Yani arada sadece 29 dakikalık bir zaman dilimi var.
Narin’in ölüm anını size söyleyeyim mi? Ölüm anı, saat 15.19 civarında Nevzat’ın evinin bulunduğu cadde üzerinde gerçekleşmiş olmalı. 27 dakikalık bir zaman dilimi söz konusu. Bu süre içinde, eğer çocuğun patikaya çıktığı düşünülüyorsa, bu süre en fazla 19 dakika olarak kalır. Şimdi soruyorum, bu 19 dakika içinde, karmaşık bir olay örgüsüyle bu cinayetin işlendiğini kim mantık ve akılla izah edebilir?
Dolayısıyla kanıtların, olay örgüsünün mümkün olduğunca basit ve mantıklı olması gerekir. Karmaşık ve akıl dışı senaryolar üzerine inşa edilen bir iddianameyle adalet sağlanamaz.
Sayın Başkan, jandarma neden Nevzat’ın evinde bir arama yapmadı? Ya da Narin’in bütün arkadaşları gözaltına alırken, mesela Nevzat’ın karısını da gözaltına almayı düşünmediniz? Bu durumda sorduğunuz sorular çok daha farklı olurdu.
Yahu, bu adam diyor ki, “Ben cesedi eve götürdüm.” Peki, o sırada evde Nevzat’tan başka kimse var mıydı, yok muydu? Bu soru bile sorulmadı. Neden? Çünkü hikaye işinize geldi. En azından, “Evde Nevzat’ın karısı yok muydu?” diye sormanız gerekmez miydi? Neden karısını gözaltına almadınız? O kadar yalan beyan varken bu göz ardı edilebilir mi?
Kaldı ki, Gazal’ın ifadesi size garip gelmiyor mu? Ya Muhammed, bir terlik bulduğu için üç aydır tek kişilik hücrede yatmıyor mu? Gazal potansiyel olarak cesedi gören kişilerden biri olabilir. En azından diyorum, en az. Cinayeti işleyenlerden biri ya da bu cinayeti örtbas etmeye çalışanlardan biri olabilir. Bu konuda çok ciddi şüphelerimiz var, Sayın Başkan. Siz hiç Gazal’dan şüphelenmediniz mi?
Adam diyor ki, “Cesedi eve götürdüm,” ama evde bir arama yapılmadı. Dahası, adamın karısı evden eşya taşırken jandarma eşlik etti. Yahu, cesedin taşınmış olma ihtimalinin olduğu bir evde eşya taşınmasına nasıl izin verilir? Bu nasıl bir mantık? O ev artık bir suç mahallidir. Bu temel bir prosedürdür, ancak burada tamamen göz ardı edilmiştir.
Verilen aranın ardından duruşma, Nevzat Bahtiyar’ın mütalaaya karşı savunmasıyla devam etti. Bahtiyar, Narin’in cenazesini Salim Güran’ın kendisine verdiğini ifade ederek, “Narin’i ben öldürmedim. Ben onu taşıdım. Cezam neyse razıyım. Cesedi Salim kendi elleriyle bana verdi. Yüzüne de söylüyorum. ‘Falan yerde kaybet. Parça parça yap, kaybet’ dedi. Bu suçu benim üzerime yüklemeye çalışıyorlar. Salim’in avukatı bana ‘Papağan’ dedi, ‘Vahşi’ dedi. Terbiyesizlik etti. Ben papağan olsam dağda olurdum. Vahşi de değilim. ‘Ahırın üst kısmından vahşice ahırın içine atmış’ dedi. Arka tarafta yer var. Ben niye yukarıdan atayım? Biri beni görebilir. Ailem güvencede olmadığı için hep yalan söyledim. Ama benim ailem cezaevi görüşüme gelene kadar, İl Jandarma’dan Allah razı olsun, ‘Emniyet altına almışız ne görmüşsen’ söyle dediler. Beni bir gün çağırdılar. Orada hepsini izah ettim. Ben orada tek odada kalıyorum. 3 ay sigara içmedim. Ailem benim yanıma gelene kadar. Ailem geldi, hesabıma para yatırdılar. Odamda ne TV, ne radyo var. Espri olsun diye ‘Patlıcan’ kelimesini avukata dün söyledim, kin olarak bana bunu söyledi. Ben devletten büyük değilim. Büyük olsaydım burada olmazdım. Beni yakalamazlardı. Es geçerlerdi. Sen konuştuğun kelimeleri bilmiyorsun. Benim gibi zavallı bir insan nasıl devletten üstün olabilir?” dedi.
Salim Güran’ın kendisini çağırarak Narin’in cansız bedenini verdiğini ifade eden Bahtiyar, “Salim Güran, araba konusunda yalan konuştu. Salim’e ‘Paran varsa kendine al’ dedim. O da gitti aldı. Nasıl olsa anlaştılar. Aldılar. Arabayı verdiği zaman ‘Araba benimdir’ demedi. Para meselesi çıktı, ev meselesi çıktı. Sıva meselesinde ‘Ben görmeden bir şey diyemem. Hakkı 170 bin TL’ dedim. ‘Ama biz arkadaşız, senin için en son 150 bin yaparız.’ ‘Biri 140 bin TL demiş’ dedi. ‘Beni kurtarmıyor’ dedim. Dedim, ‘Veriyorsan ver.’ Sen beni çağırdın, Narin’i bana teslim ettin. İnkar ediyorsun. Ben aldım. Ben götürdüm. Oraya bıraktım. Cezam neyse razıyım. Sadece cansız bedeni taşıdım. Ben inkar edemem. Benim üzerime atıyorlar. Ben kesinlikle kabul etmiyorum. Ben ne gördüysem onu söylerim” diye konuştu.
Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan amca Salim Güran, anne Yüksel Güran ve ağabey Enes Güran ile cesedi taşıdığı tespit edilen komşu Nevzat Bahtiyar, yeniden hakim karşısına çıktı. Duruşmada, sanık avukatlarının celse arasındaki talepleri doğrultusunda 1'i tutuklu 3 kişi tanık sıfatıyla dinlendi.
Narin'in cesedinin bulunduğu 8 Eylül'den bir gün önce Tavşantepe Mahallesi'nde amca Erhan Güran'ın evinin bahçesinde bazı aile bireylerinin katılımıyla yapılan toplantıya ilişkin kaydedilen görüntüler, mahkeme salonunda izletildi. Aile meclisi toplantısında ifadesi için yönlendirildiği ve darbedildiği iddia edilen çoban Ahmet Akgün, "Beni önce dövdüler, sonra hediye saat aldılar" dedi.
Toplantının yapıldığı evin sahibi Erhan Güran ise Akgün'ü şüpheli davranışları nedeniyle sorguladıklarını belirterek, "Yalan söylediği için birkaç tokat atıldı" ifadesini kullandı. Toplamda 14 saat süren ikinci duruşmanın ilk günü sona erdi.