NEW YORK (ANKA) -"Geleceğin şehri İstanbul" başlıklı kapak dosyasında, "Doğu ve Batının birleştiği yer olan İstanbul, hayranlık uyandıran çok katmanlı ve kompleks geçmişinin yanı sıra geleceğin dünyasının nasıl olacağına dair bir vizyon da sunabiliyor" denildi. National Geographic’e göre Avrupalılar, İstanbul’a Türk olanı görmek ve yaşamak için gelirken, Anadoludakiler ise, uluslararası olanı, seküler olanı yaşamak ve görmek için bu şehre göç ediyor.
National Geographic Grubunun gezi dergisi Traveler Ekim sayısında İstanbul’u kapak yaptı. "Geleceğin şehri İstanbul" başlıklı kapak dosyasında, "Doğu ve Batının birleştiği yer olan İstanbul, hayranlık uyandıran çok katmanlı ve kompleks geçmişinin yanı sıra geleceğin dünyasının nasıl olacağına dair bir vizyon da sunabiliyor" denildi.
Dünyaca ünlü gezi yazılarının yanı sıra, çeşitli konulardaki denemeleri ve romanlarıyla da tanınan İngiliz yazar Pico Iyer, National Geographic Traveler için kaleme aldığı kapak dosyasında, "Yıllardır, artık resmen de Avrupa’nın kültür başkenti olan İstanbul’un kendisini Avrupa’nın en özel şehri olarak tanıttığını duyuyordum. Yüzde 98’i Müslüman bir ülkenin kalbi olan ve aynı zamanda kavunlu martini içkisiyle meşhur bu yer, hiç şüphesiz Avrupa’nın en girift şehirlerinden biri. Sultan Ahmet Camii’nin duvarlarındaki LCD ekranda Paris ve Tokyo’daki zaman gösteriliyor.
Türkiye’nin en kozmopolit şehri İstanbul, New York, Moskova ve Londra’dan sonra dünyada en çok milyarder barındıran şehir. New York’taki arkadaşlarıma ve birçok İstanbulluya göre bu şehir, İslam dünyasının küresel düzenle buluştuğu, ve Avrupa ile Asya arasında metaforik olarak da kelimenin gerçek anlamıyla da köprü bir şehir" diye yazdı.
-"SADECE DOĞU İLE BATI DEĞİL, ESKİ VE YENİ DE BURADA BULUŞUYOR"–
İstanbul’un sadece Doğu ile Batıyı değil, eski ve yeniyi de buluşturduğunu kaydeden Iyer, "Bir sabah tüm camilerden yükselen ezanla uyanıyorum ve çıktığım sokaklarda Hip Müzik nağmeleri yankılanıyor. Uyumaya gittiğimde de geceme bu farklı ikilinin düeti eşlik ediyor" yorumunda bulundu.
-OBAMA’NIN 3’NCÜ AYINDA BU ŞEHRİ ZİYARET ETMESİ SÜRPRİZ DEĞİL-
İngiltere’de Hintli bir aileden dünyaya gelip, Kaliforniya’da büyüyen ve şimdilerde Japonya’da yaşayan biri olarak kendisini hep küresel bir insan gibi gördüğünü dile getiren Iyer şunları yazdı:
"Hayatımın büyük bölümünde kültür ve kimliklerin birleştiği küresel yerleri dikkate aldım. İstanbul birçoklarına katmanlı ve girift geçmişi, camileri, mezarlıkları ve çarşılarıyla çekici geliyor ama bana geleceğin fotoğrafı olarak büyüleyici geliyor. Başkan Obama’nın başkanlığa başladıktan 3 ay sonra bu şehri ziyaret etmesine bu nedenle hiç şaşırmadım."
20 yıl sonra geri geldiği İstanbul’da daha birinci dakikada, bu şehri dünyanın en çekici yerlerinden biri yapan modern heyacanı hissedebildiğini ifade eden Iyer, şehrin vaatkar ve kendinden emin havasında, tarihte 3 kez dünyanın merkezi olması gerçeğinin yattığını vurgulayarak, "Yüzyıllarca, kuzeyde Rusya ile doğuda İran ve Orta Asya ile ve her tarafında Avrupa ile nasıl ticaret yapılacağının ve konuşulacağını bilen bir şehir. Dubai’den ya da Abu Dabi’den farklı olarak, güçlü bir geçmiş duygusu var. Ve kültürel ve tarihsel daireler hakkında böylesi bir tecrübeye dayalı bilgeliğiyle geleceğe kesinlikle ayak uydurabilir" diye yazdı.
-AVRUPALILAR TÜRKİYE’Yİ YAŞAMAK İÇİN, ANADOLU HALKI AVRUPA’YI YAŞAMAK İÇİN İSTANBUL’A GELİYOR-
Isparta’da bir Türk öğrencinin kendisine İstanbul’u, "Doğu’nun en batı ucu ve Batı’nın en doğu ucu" diye tanıttığını belirten Iyer, Avrupa’dan insanların İstanbul’a Türk olanı görmek yaşamak için geldiklerini, Anadolu’dan ise uluslararası olanı kozmopolit olanı yaşamak görmek için geldiğini kaydediyor.
Pico Iyer, boğazda vapurlarla bir uçtan bir uca seyahat ederken, sahil boyunca dizilmiş yalıları gördüğünde, şehri 1850 yılında ziyaret eden Gustave Flaubert’in 100 yıl önceden bu şehrin dünyanın başkenti olacağını söylediğini hatırladığını da ekliyor.
-BOĞAZDAKİ VAPURLAR GİBİ KÜLTÜRDEN KÜLTÜRE GEÇİLİYOR–
Türkiye’de devam eden değişim tartışmalarına, dini azınlıklar ve yazaların ifade hürriyeti konusundaki tartışmalara işaret edilen yazıda şöyle deniyor:
"Robinson Crusoe Kitabevi’ne girdiğimde raflarda Sunset Bulvar’da bir kiatpçıya girmişsçesine zengin İngilizce kitap koleksiyonuyla karşılaşıyorum. Fatih’te küçük bir tekkede oturduğumda ise şeyhlerinin etrafına toplanmış ‘Allah Allah’ diye zikreden Sufileri görüyorum. O zaman bu şehrin asıl gücünün bir sonra ne ile karşılaşacağınızı bilmemenizden kaynaklandığını hissediyorum. İstanbul’un gerçek doğası, tıpkı Boğazda bir o yana bir bu yana giden vapurlar gibi bu gidiş gelişlerinde görünüyor."(ANKA)