2005 yılında meslektaşı Ercan Kesal ile dünyaevine giren oyuncu Nazan Kesal, bilinmeyenleri anlattı. Hülya Koçyiğit'in sunduğu 'Film Gibi Hayatlar' programına konuk olan Kesal, küçüklüğünde opera sanatçısı olan amcaları Mehmet Kırılmış ve Yunus Kırılmış’ın ailelerinden çıkan ilk sanatçılar olması sebebiyle hep onları örnek aldığını belirtti. Kesal, "Hep onlar gibi olmak istedim. Aslında şarkıcı olmak isterdim" diyerek opera sınavlarına girdiğini ama kazanamadığını söyledi.
Kesal, konuyla ilgili "Sınavı rahmetli Sevda Ayhan yapmıştı. Büyük opera sanatçısıydı... Yeterince çalışmadığım için kazanamadım. Sesimi çok beğenmişti ama, "Kulağın yok kızım senin" demişti. Bir daha korkudan o sınava girmemiştim" ifadelerini kullandı.
Babasının hep sanatla uğraşmak istediğini ama babasının izin vermediğini söyleyen 51 yaşındaki oyuncu, aslında babasının hayallerini gerçekleştirdiğini söyledi. Kesal, "Belki de onun hayallerini ben gerçekleştiriyorum. Muhtemelen onun ruhu bana geçti. Çünkü birbirimize çok benziyoruz. Belki kimlik olarak sanatçı kimliğini alamadı ama kendi yaşadığı kasabasında çok neşeli, herkesi güldüren, muhabbeti doyumsuz, iyi bir anlatıcı olarak hayatını sürdürüyor şu anda" diyerek ifade etti.
Eşinin de benzer bir durum yaşadığını söyleyen ünlü oyuncu, "Ercan Kesal babası için doktor oldu. Önce Siyasal Bilimler Fakültesi'ni kazanmış, sonra Diş Hekimliği Fakültesi'ni kazanmış, çünkü sevmemiş. Babası 'Ben yaşlanınca kim bakacak bana? Doktor ol' demiş. Bir daha girmiş sınava Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni kazanmış. Ama bugün Ercan hepimiz bildiği iyi bir yönetmen, iyi bir oyuncu oldu bence" dedi.
24 yaşındaki oğlu Poyraz'ın da oyuncu olmak istediğini belirten Nazan Kesal, "Basket tutkusu var ama basket ile beraber bir gün oyuncu olabilmenin hayalini kuruyor. Bize yaptığı taklitler karşısında ağzımız açık kalıyor. İnanılmaz komik şeyler anlatıyor. Gözlemci bir çocuk" ifadelerini kullandı.
Anne-oğul ilişkisinden de bahseden Kesal, "Poyraz şu anda ergen bir çocuk, 24 yaşında. En zor dönemlerini yaşıyoruz anne-oğul olarak. Şunu anladım ki aslında bir çocuğun yetişmesi sadece ailenin içinde olan bir şey değil. Toplum olarak onu büyütüyoruz adam ediyoruz ya da edemiyoruz. O yüzden böyle asi olmaya başladığı bir dönem. Bu dönemde ben onu çoğunlukla babasına devrediyorum" diye konuştu.
Ayrıca konservatuara başladığında okulu bırakmak istediğini söyleyen ünlü oyuncu, sebebini ve nasıl vazgeçtiğini şu şekilde anlatttı:
Benim bırakmaya karar verme sebebim aslında dar bir çevreden büyük şehire gidip, metropolün içinde, hiç tanımadığım dünyaların arasındaki sınıf farkıydı. Bilmediğim bir literatür konuşuluyordu. Asında ben orada bir sosyal sıkıntı yaşadım.
Oyunculuk mesleğini yapmak istiyorum ama bir türlü o sosyal hayatın içinde kendimi var edememiştim. Dayanamadım bir gün Şahika Tekand'ın kapısını çaldım. Bana "Sen gidemezsin, böyle bir şansın yok, hakkın da yok dedi. Çünkü bu kadar insanın arasından geldiysen bunun bir sebebi var. Sabredeceksin, aşacaksın ve bu okulda kalacaksın" dedi. Ona olan inancım doğrultusunda okulu bitirmiş oldum.
17 yaşındaydım. Kasabadan, tütün tarlasından çıkıp, yazları hep aileme yardım ederdim. Aileyi motosikletle tarlaya götürüp getiriyoruz. Gerektiğinde biz işçiyiz, tarlada çalışıyoruz. Oradan çıkıp sahne denen bir yerde başka türlü bir dil konuşuluyor. Shakespeare konuşuluyor, Moliere konuşuluyor. Başka bir jargon vardı. Bir bocalama yaşadım.
Amcalarım opera sanatçısı olmasına rağmen sanatı tükettiğimiz bir aile ortamı olmadı. Herkes amcalarımda dahil ben kendim için de söyleyebilirim kendi var oluşu için mücadele etti. Hiç kimse sen sanatçı ol demedi. Bu kolaylıkları sağlanmadı.