'Nazi kampında unutulduk'

Balyoz davasının hükümlü 48 subayı. Onlar, emekli orgeneraller İlker Başbuğ ve Hasan Iğsız’ın cezaevinden çıkarken, ‘Suçsuz olduğunu bildiğimiz insanları geride bırakarak çıkıyoruz’ dedikleri 48 subay

Binbaşısından, amiraline kadar Balyoz davasında 16 ile 18 yıl arasında hüküm yiyen Hasdal’daki 48 subay, ilk kez bir fotoğraf karesinin içinde. TCG Hasdal-TD 134 gemisinin mürettebatı artık onlar. ‘Hasdal’ ismini koydukları gemilerinin borda numarası ise 134 hükümlü Türk denizcisini içeriyor. Balyoz hükümlüsü subaylar, konuştu. Askeri savcı kapalı görüş için izin veriyor. Ziyaret edeceğim kişi Deniz Kuvvetleri Personel Daire Başkanı iken tutuklanan Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu. 3 yıldır cezaevinde. 18 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Hasdal Cezaevi’ndeki, ‘geride kalan’ 48 muazzaf subaydan sadece biri.

Reklam
Reklam

‘DOKUNAMADAN’ TANIŞMA

Ziyaret mahalindeyim. 8 tane cam bölmenin ayırdığı paravanın arkasından telefonla konuşan hükümlü subaylar ve yakınları. Kısa bir süre sonra Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu gözüküyor. Elinin ayası ile cama sertçe vuruyor. Tokalaşmak yerine, el ayalarımızı cama yapıştırmak zorunda kalıyoruz. Cezaevindeki kapalı görüşlerde ziyaretçilerle kucaklaşmanın ritüelinin bu olduğunu öğreniyoruz. ‘Dokunamamak’ duygusu ile tanışıyoruz. 1 saati aşkın süren görüşmeler sonunda ise bugüne kadar ilk defa hepsini toplu halde görebildiğimiz Hasdal’daki hükümlü 48 muazzaf subayın fotoğrafı ve hükümlü subayların görüşme sonunda hediye olarak verdikleri, ayva yapraklarını kurutarak yaptıkları kitap ayracı ve TCG Hasdal’ın hikâyesi ile dönüyoruz.

BU NASIL DARBE?

Abdullah Gavremoğlu, “Artık 1 dakika bile burada kalacak sabrımız kalmadı” diye söze başlıyor ve devam ediyor: “Ceza alan 237 kişiden 134’ü denizci. Bu nasıl darbe ki, büyük çoğunluğu denizci. Kurguda bile hata var. Ben tutuklandığımda Deniz Kuvvetleri Personel Daire Başkanı’ydım. Bu davalar sonunda 36 amiral cezaevine girdi. Bunlardan 10’u emekliydi. 20 muazzaf amiral tutuklandı. Bu ne demek biliyor musunuz? Deniz Kuvvetleri’nde muharip sınıflarda 45 amiral vardı. Bunlardan 26 tanesi cezaevine girdi. Bu adamlar olası bir savaş durumunda Deniz Kuvvetleri’ni yönetecek, savaşacak adamlardı.” Cezaevinde, telefonla yaptığımız söyleşi devam ederken gazeteci olduğumu öğrenen tutuklu subaylar Gavremoğlu’na rica ederek telefonun diğer ucuna geçiyorlar. Kapalı görüş sırasında bu sayede Tuğamiral Fahri Can Yıldırım, Deniz Kurmay Albay Haluk Baybaş, Deniz Doktor Kurmay Albay Ali Yasin Türker, Deniz Kurmay Albay Hasan Özyurt, Deniz Kurmay Albay Derya Ön, Deniz Kurmay Albay İbrahim Özden Koçer ile de görüşme fırsatı buluyorum. Hepsi tutuklandıkları güne kadar mesleklerinde en önde olan bu isimlerle konuşmaya başlıyorum. Artık söz onlarda:

Reklam
Reklam

FELAKET OLMASIN

Bizi Nazi esir kamplarında unuttular. Tahliye olan insanlar katillerin tahliye olmasından duydukları üzüntüyü dile getiriyor. Kimimiz dijital verilerde, adımız geçen belgelerde, yurtdışında olduğumuzu, kimimiz başka görevlerde olduğumuzu ispatladık. Ancak hâlâ içeride yatıyoruz. Biz ne kadar masun olduğumuzu biliyoruz. Herkes bizim masum olduğumuzu biliyor. Peki, bizi katillerden ayıran husus ne? Onlar neden dışarıda, biz neden içerideyiz ?
Şu an ülkede ulusal güvenlik sorunu var. Deniz Kuvvetleri’ne yapılan bu saldırıdan da bu anlaşılıyor. Tarihe bakılırsa, Osmanlı’da Donanma ne zaman zayıflamışsa Osmanlı toprak kaybetmiştir. Sinop, Navarin ve Çeşme felaketleri ortadadır. Umarız 4’üncü felaket yakın değildir.

PARALEL BİLMEYİZ

Genelkurmay Başkanı 2.5 yıldır görev başında. Hükümetin bile kumpas kurulduğunu yeni yeni söylediği olaylarda bizim suçsuzluğumuzun en başta o farkındaydı. Ama bizim masumiyetimizi anlatamıyorsa, bizi bulunduğumuz durumdan çıkartamıyorsa, kendi kendisine sorması lazım, biz nerede hata yaptık?

Reklam
Reklam

Biz paralel falan bilmeyiz ? Bizi adı cumhuriyet savcıları olan savcılar sorguladı. İfadelerimizi aldı. 1 hâkim tutukladı. 3 hâkim yargıladı. 16-18 yıl ceza verdi. 5 hâkim Yargıtay’da cezamızı onayladı. HSYK bugüne kadar bütün şikâyetlerimize, ‘Hukuksuzluk var’ feryatlarımıza gözlerini kapadı. Soruşturma açmadı. Biz bunları biliriz.

BABALARINIZ HAİNDİ

Adalet bizim çıktığımız gün yerini bulmayacak. Adalet bize bunları yapanların yargılandığı gün yerini bulacak.
Savaşta düşmanınıza bile saygı duyarsınız. Ancak saygı duyulmayan bir kitle varsa onlar hainlerdir. Hainlere kimse saygı duymaz. Kumpasın açığa çıkması için bir an önce bu hainlerin ortaya çıkartılması gerekiyor. Bu olaylar bittikten sonra bizim çocuklarımız o hainlerin çocuklarına, ‘Sizin babalarınız haindi diyecek’
Kurumsal bir sahiplenme olmayışından dolayı kırgınız.
Bu operasyonları başlatanların, bu davaları açanların sadece iç akıl olması mümkün değil. Bunların üstünde dış kaynaklı bir üst akıl olduğu apaçık ortada. (Hürriyet)

Reklam
Reklam