Nazmi Arıkan ve şoförü cinayete kurban gitmişti... Ufuk Akçekaya için istenen ceza belli oldu! İddianamede korkunç detaylar

Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinde Fen Bilimleri Eğitim Kurumları'nın kurucusu Nazmi Arıkan (69) ile şoförü Şerif Eker'in (46) öldürülmesi ile ilgili tutuklanan Tokatspor Kulubü Başkanı Ufuk Akçekaya hakkında iddianame hazırlandı. Savcı, Akçekaya hakkında için iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi. Korkunç olayın tüm detaylarının yer aldığı iddianamede, Akçekaya'nın evi yakmaya ve delilleri yok etmeye çalıştığına dikkat çekildi. İşte olayın tüm detayları...

Fen Bilimleri Eğitim Kurumları kurucusu evli ve 2 çocuk babası Nazmi Arıkan, şoförü Şerif Eker ile bayram tatili için Gelibolu'nun Karainebeyli köyünde küçük ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapılan çiftliğine geldi. Çiftlik çalışanları, 13 Temmuz günü öğle saatlerine kadar Arıkan ve Eker'i göremeyince şüphelendi. Telefonla da ulaşılamayınca kontrol için çiftlik evine giren çalışanlar, Arıkan ile Eker'i kanlar içerisinde buldu. İhbarla çiftliğe jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Sağlık ekipleri, Arıkan ve Eker'in çok sayıda bıçak darbesiyle öldürüldüğünü belirledi. Yapılan otopsinin ardından cenazeler, 15 Temmuz'da İstanbul'da toprağa verildi.

Reklam
Reklam

Başlatılan soruşturma kapsamında çifte cinayetin şüphelisinin Tokatspor Kulüp Başkanı Ufuk Akçekaya olduğu belirlendi. İstanbul'da yakalanan Akçekaya, gözaltına alındı. Akçekaya'nın gözaltına alınmadan önce sosyal medya hesabından canlı yayın yaparak, Nazmi Arıkan ile aralarında geçen yıl yaşanan olayları anlattığı tespit edildi. Jandarmadaki işlemlerin ardından adliyeye sevk edilen Akçekaya, ifadesinde Nazmi Arıkan ile şoförü Şerif Eker'i kendisinin öldürmediğini, çiftlik evine ise alacağı olduğunu öne sürdüğü parayı almaya gittiğini söyledi. Akçekaya tutuklanarak cezaevine gönderildi.

SORUŞTURMA TAMAMLANDI

Nazmi Arıkan ve şoförü Şerif Eker'in öldürüldüğü cinayetle ilgili soruşturma tamamlanıp, iddianame hazırlandı. İddianamede, 11 Temmuz'da A.K.'nin kullandığı taksiyle çiftliğe giden Akçekaya'nın araçtan inmeyerek Gelibolu Otogarı'na gittiği ve buradan İstanbul'a geldiği belirtildi. Bir gün sonra Akçekaya'nın Eceabat'a geldiği, yine aynı taksiyle çiftliğe gittiği, ancak çiftliğe yaklaşık 3 kilometre mesafede indiği ifade edildi. Sanığın burada ayçiçeği tarlalarından geçip çiftliğe geldiği iddianamede yer aldı. Ufuk Akçekaya'nın çiftlikteki misafirlerin gitmesini beklediği, ardından da kapısı kilitli olmayan arka balkon kapısından içeriye girip Arıkan'ın yanına geldiği, bu sırada Arıkan'ın telefonla Şerif Eker'den yardım istediği belirtildi. Akçekaya'nın bıçak darbeleriyle Nazmi Arıkan'ı öldürdüğü, yardım için gelen Eker'i de sırtından çok defa bıçakladığına vurgu yapıldı.

Reklam
Reklam

'HTS KAYITLARINA GÖRE OLAY 14 DAKİKA 12 SANİYE SÜRMÜŞ'

İddianamede, Ufuk Akçekaya'nın çiftliğe gelirken ayakkabılarını çıkardığı, elinde de eldiven olduğu belirtildi. İddianamede, Akçekaya ifadesinde her ne kadar yaralılara yardım etmeye çalıştığını belirtse de yaptırılan yer gösterme işleminde olay yerine ayakkabılarını çıkarıp tarla içerisinden ayakkabısız şekilde gittiğini beyan etmediği, evde yapılan aramada ise fayans kaplı balkonda çıplak ayak izi ya da çorap izine rastlanılmadığının altı çizildi. Akçekaya'nın ifadesinde evde yüzü maskeli siyah giyimli birini görüp, bir el ateş ettiğini söylemesine rağmen, herhangi bir mermi izine rastlanılmadığına da vurgu yapıldı. Nazmi Arıkan ile Şerif Eker'in olay gecesi 23:27:53'te görüşme yaptıkları, bu şekilde hayatta olduklarının anlaşıldığı, Akçekaya'nın HTS kayıtlarının incelenmesinde 23.42.05'te kendisini çiftliğe bırakan taksiciyi aradığı ve kendisini alması gerektiğini söylediği de iddianamede yer aldı.

ARIKAN'DA 47 BIÇAK, ŞOFÖRÜ EKER'DE 66 KESİCİ VE DELİCİ ALET YARASI

İddianamede Nazmi Arıkan'da 12'si öldürücü 47, şoförü Şerif Eker'de ise 27'si öldürücü 66 kesici ve delici alet yarası bulunduğu belirtilip, ölümün iç organ harabiyeti nedeniyle gelişen iç kanamadan kaynaklandığı kaydedildi.

Reklam
Reklam

'KİMYA FAKÜLTESİ MEZUNU BİRİ ATEŞİ SÖNDÜRMEK İÇİN RAKI DÖKMEZ'

İddianamede, Ufuk Akçekaya'nın savcılıktaki savunmasında "Şerif'in nefes alamadığını düşünerek onu sırt üzeri yatırdım. Odada gaz kokusu olduğunu ve ortada da yanmakta olan evraklar bulunduğu için doğrudan fırına gittim ve kapağını kapatıp ve gaz düğmelerini kapatmak için çevirdim. Daha sonra kapanıp, kapanmadığını anlamak için fırın kapağını tekrar açtım. Ortada yanmakta bulunan ateşi söndürmek için dolapta bulunan bir sıvıyı aldım. Söndürmek için ateşe döktüm. Ateş ne söndü ne harlandı. O sırada üzerinde rakı yazdığını fark edince bıraktım. Rakıyı aldığım mutfakta yerdeki 19 litrelik damacanayı ve duvardaki iki musluğunu görmedim. Bu nedenle dolabı açarak bir sıvı alma ihtiyacı duydum" ifadeleri üzerine sanığın kimya fakültesi mezunu olduğu da dikkate alındığında ateşin üzerine döktüğü rakının yangın başlatıcı özelliğini bilmediğinin düşünülmesinin mümkün görünmediğinin altı çizildi.

Bunun yanı sıra yangın söndürülmesi için konutun salonla birleşik olan mutfak kısmında 19 litrelik damacana içerisinde su bulunduğu, ayrıca mutfak kısmındaki çeşmelerin akar durumda olduğu ve istenildiğinde su dökmeye yarayacak çeşitli kapların göz önünde bulunduğu belirtildi. Sanığın, ateş üzerine rakı dökerek yanan ateşi hızlandırmayı ve fırını açık şekilde bırakıp gaz ocağının düğmelerini açmak suretiyle konutu yakmayı amaçladığına da vurgu yapıldı. Akçekaya'nın çiftlikte iki yaralıyı görmüş olduğunu beyan etmesine rağmen herhangi bir kolluk birimine ihbarda bulunmaması, paniğe kapılıp olay yerinden uzaklaşmamasına dikkat çekilip; aksine suç mahalline gidip, birden fazla eylemde bulunduğunun altı çizildi. Sanığın verdiği ifadenin suçtan kurtulmaya yönelik olduğu değerlendirildi.

Reklam
Reklam

'ARIKAN'IN ARACINDAN ALINAN NUMUNELER UYUMLU'

Akçekaya'nın, Şerif Eker'i öldürmesinin ardından konutta başka biri olup olmadığını kontrol etmek maksadıyla odaları dolaştığı, bu sırada üzerine bulaşan Eker'in kanının nevresim takımına bulaştığına da iddianamede dikkat çekildi. Akçekaya’nın, evde başka kimsenin olmadığından emin olduktan sonra Nazmi Arıkan'ın aracıyla kaçmak istediği, anahtarın araç üzerinde olmadığını fark etmesi üzerine yaya olarak arazi üzerinden olay yerinden ayrıldığı da belirtildi. Araçtan alınan numunelerin de Akçekaya'nın DNA'sıyla uyumlu olduğu belirlendi. Bunun üzerine sanığın çiftlik evinden yürüyerek kaçtığının saptandığı ifade edildi.

İddianamede Akçekaya'nın ifadelerine de yer verildi. Arıkan'ın 2015 yılından beri tanıdığını belirten Akçekaya, "Aramızda ticari ilişki mevcuttu. Arıkan'ın isim sahibi olduğu eğitim kurumlarının isim hakkını 10 yıl süreyle almıştım. Anlaşmanın üçüncü yılının sonunda anlaşmaya aykırı şekilde benim ismimi kötü şekilde reklam ederek anlaşmayı sona erdirdi. Bu süreçten sonra benim ticari ilişkilerimle ilgili büyük bir kaos meydana geldi. Veliler ve diğer alacaklılar tarafından çok fazla sıkıştırıldım, ücret iadesi ve iptaller gerçekleşti. Bu kaos neticesinde itibari olarak maddi manevi zarar gördüm" dedi.

Reklam
Reklam

Ufuk Akçekaya, Arıkan'dan 5 milyon dolar, Beykent Kolejleri'nden ise 8 milyon 800 bin dolar alacağı olduğunu belirtip, "F.C. beni 10 Temmuz ünü sosyal medya üzerinden arayarak Nazmi Arıkan'ın Gelibolu'daki çiftliğinde bana 10 milyon dolar değerinde altın ve nakit para vereceğini, Nazmi'nin beni beklediğini, bayramın üçüncü günü olan 11 Temmuz günü yanına gitmemi söyledi. Bu tarihten 10 gün kadar önce F.C. beni arayıp bu konu ile ilgili anlaşma sağlanabileceğini, kendisinin Nazmi ile görüşeceğini söylemişti. Ben bunun üzerine Beykent'te yetkili olan F.G. ile irtibat kurdum. Kendisi de bana bu durumu teyit ederek sana denilen şekilde hareket et parayı Nazmi'den alacaksın, biz de ödeme yapacağız dedi. F.C.'yi katıldığımız ortak toplantılarda tanımıştım. Bundan iki sene önce kendisi ile ortaklaşa biçimde borsaya şirketlerin arzı işiyle uğraştık, 2015 yılından beri tanırım. Sonrasında F.C.'nin benim bilgim dışında hareket ederek bu şirketlere mali danışmanlık yaptığını öğrenince aramızda soğukluk meydana geldi. Kendisi ile en son 7 Temmuz 2021 günü görüştüm. O tarihten sonra bir daha yüz yüze görüşmem olmadı" ifadelerini kullandı.

Reklam
Reklam

'5 MİLYON DOLAR ALACAĞIMI İSTEDİM, BANA 2 MİLYON TL TEKLİF ETTİ'

10 Temmuz günü F.C. ile görüştükten sonra, İstanbul Etiler'deki evine geçtiğini, burada 1-2 saat kaldıktan sonra şehirlerarası yolcu taşımacılığı firması ile Gelibolu'ya gelerek otogarda indiğini ifade eden Akçekaya, "Otogardan bulduğum taksiye bindim ve Karainebeyli köyüne gideceğimi söyledim. Arıkan'ın orada o köyde çiftliği olduğunu 2-3 yıldan beri biliyordum. 13 Kasım 2021'de oraya gitmiştim. Köy meydanında birine yerini sorup, çiftliğe gittim. Oraya gittiğimde Nazmi Arıkan'ın 5- 10 kişiyle birlikte zeytin topladıklarını gördüm. Orada 15- 20 dakika boyunca Nazmi ile görüştüm. Bahsettiğim kişiler işitme mesafesinde yanımızda duruyordu. Ben araçtan indiğim esnada Nazmi bana ilk olarak, 'Sen bıçaklanmışsın, nasıl yürüyorsun' diye sordu. Ben bu soru karşısında çok şaşırdım, çünkü bıçaklandığım hususunu eşim dahil kimseye anlatmamıştım. Ben de buna cevaben 'O zaman beni sen bıçaklattın' dedim. Bana 'Olabilir' diye, gülerek cevap verdi ve sonrasında ise konuyu değiştirdi. Kendisinden alacağım olan 5 milyon doları vermesini istedim. Bana 2 milyon TL verebileceğini söyledi. Ben de bu durumu kabul etmedim. 'Hocam borcunu öde yoksa bu iş kötüye gidiyor' dedim. Daha sonra oradan çıkacağım sırada 5-6 kişi aracımı kaput bölgesine vurarak durdurmaya çalıştıklarını gördüm ancak ben durmayıp hızla devam ettim ve oradan ayrıldım" dedi.

Reklam
Reklam

'GÖVDESİNİN SOL KISMINDA BIÇAK SAPLIYDI, BANA, UFUK YARDIM ET DİYE SESLENDİ'

'İstanbul'a döndükten sonra, F.C.'nin 12 Temmuz günü sabah saatlerinde kendisini tekrar sosyal medya üzerinden aradığını ve 'Önceki gün gitmemişsin, bugün git ki hepimiz para alalım' dediğini söyleyen Akçekaya, ifadesinde ayrıca şu ifadelere yer verdi:

"Kendisine kuşkulandığım şeyler olduğunu, bu nedenle çiftliğe girmediğimi söyledim. Bana, korkacak herhangi bir şey olmadığını, kendilerinin her şeyi hallettiğini, merak etmememi, herkesin nemalanacağını söyledi. Bunun üzerine 'Tamam giderim' dedim. Esenler Otogarı'ndan 14.30'da otobüse bindim ve Gelibolu'ya geldim. Geldiğimde saat 18.30 civarındaydı. Köye taksiyle geçtim. Taksici bana niye geldiğimi sorunca arazi için geldiğimi, burada arkadaşım olduğunu yanına gittiğimi söyledim. Oraya gittiğimde asfalttan çiftliğe dönülen toprak yol ayrımında ineceğimi söyledim. Taksici bana çiftliğe kadar bırakabileceğini söyledi. 'Gerek yok, yürürüm' diye cevap verdim. Taksiden indiğim sırada saat 20.15 sıralarındaydı. Taksici ayrıldıktan sonra ayakkabılarımı çıkarıp, çantaya koydum ve çoraplarımla yürümeye başladım. Bunu yapmamdaki amacım yaz günü olduğu içtin toprağa basmaktı. Toprak yoldan bu şekilde bir süre yürüdükten sonra araziye girdim ve havanın kararması için 45 dakika kadar ağaç dibinde bekledim. Beklediğim yer, çiftliğe gelen, giden olduğunda görülemeyecek bir yerdeydi. Daha sonra hava kararınca beklediğim yerden çıktım ve eve yakın yerdeki diğer ayçiçeği tarlasına geçtim. Burada da tahmini 15-20 dakika kadar bekledim. Kolumda saat olmadığı ve telefonumu da taksideyken kapattığım için saatin tam olarak kaç olduğunu hatırlamıyorum. Taksiden indikten sonra eve girene kadar beklemiş olduğum toplam süre yaklaşık olarak 1,5- 2 saat civarındaydı. Oturduğum yerden ikametin perdesi olmadığı gördüm, ışıkta bir kısım görüntüler ve sesler duyulmaktaydı. Ancak, görüntülerden kimin kim olduğunu, seslerin de içeriğini tam olarak seçemiyordum. Yukarıda bahsettim gibi 15-20 dakika kadar bekledikten sonra içeride bulunan 3 kişinin evin önündeki koyu renkli aracı binerek ayrıldığını gördüm. Onlar oradan ayrıldıktan sonra evde sesler kesildi. Bu sırada ben 15 dakika kadar daha bulunduğum yerde bekledim. Daha sonra içeri girmeye karar verdim. Evin bana göre sağ tarafından arka balkona tırmandım ve balkon kapısından içeriye baktım. Baktığımda Nazmi Arıkan'ı yerde sırt üstü yatar vaziyette ayakları mutfak kısmına doğru olacak şekilde olduğunu gördüm. Doğrudan kilitli olmayan balkon kapısından içeriye girdim. İçeri girdiğimde kavga olur, diye düşünüp, yanımda getirmiş olduğum uçları açık yumruk kısmı sert biçimde olan bir çift eldiveni giydim. Tüm olay boyunca ayakkabımı hiç giymedim. Nazmi bana, 'Ufuk yardım et' diye seslendi. Ben de orada bulunan beyaz renkteki yastığı tampon yapmak amacıyla elime aldım. Nazmi'ye tampon yapmak için eğildiğimde tam olarak hatırlamamakla birlikte gövdesinin sol kısmına saplı bir bıçak olduğunu gördüm. Bıçağı çıkarıp, kenara doğru fırlattım. Daha sonra elimdeki yastıkla tampon yaptım. Nazmi'nin yanında ismini sonradan öğrendiğim Şerif Eker'in de yüz üstü yattığını gördüm. Şerif'in nefes alamadığını düşünerek onu sırt üstü yatırdım. Odada gaz kokusu olduğu ve ortada da yanmakta olan evraklar bulunduğu için doğrudan fırına gittim ve kapağını kapatıp ve gaz düğmelerini kapatmak için çevirdim. Daha sonra kapanıp kapanmadığını anlamak için fırın kapağını tekrar açtım. Ortada yanmakta bulunan ateşi söndürmek için dolapta bulunan bir sıvıyı aldım. Söndürmek için ateşe döktüm. Ateş ne söndü ne harlandı. O sırada üzerinde rakı yazdığını fark edince bıraktım. Ben rakıyı aldığım mutfakta yerde bulunan 19 litrelik damacana şişesini ve duvarda bulunan iki ayrı mutfak musluğunu görmedim. Bu nedenle dolabı açarak bir sıvı alma ihtiyacı duydum. Bu sırada, 1,70 yüzü maskeli, birinin elinde telefonla çekim yaptığını gördüm. Bir masanın üzerindeki ucunda susturucu takılı silahla ateş ettim ve bu kişi kaçtı. Evde, yaklaşık 20 dakika kadar bu şekilde bekledim. Silahı ayçiçeği tarlasına asına attım. Evden çıkıp taksi çağırdım ve anayolda taksiye bindim."

Reklam
Reklam

'F.C.'Yİ ARAYARAK, 'BANA KUMPAS KURDUNUZ' DEDİM'

Kıyafetlerindeki kan lekesi çıkmadığını, hava sıcak olduğu için kıyafetlerini değiştirdiğini de belirten Akçekaya, otobüsle evine dönüp, F.C.'yi arayarak, 'Bana kumpas kurdunuz' dediğini söyledi. 'F.C.'ye bana niye böyle yaptın' diye sorduğunu belirten Akçekaya, "Bana, 'Seni bıçaklattığı ekip Nazmi'den normalde hapis cezası almayacakları garantisi aldıklarını fakat buna rağmen 5 yıl hapis cezası aldıklarını söyledi. Bunun çözülmesinin gerektiğini, çünkü başka yatarları olduğunu da belirtti. Bu nedenle Nazmi Arıkan'ı ortadan kaldırarak seni de dolaylı olarak ortadan kaldırmış olarak bunu hallettik' dedi. Sonra birbirimize karşı bağırınca F.C. telefonu kapattı. Ben o gün akşam sosyal medya hesabımdan canlı yayın yaparak birkaç yüzeysel bilgi verdim" dedi.

'AYRI AYRI AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS İSTENDİ'

Ufuk Akçekaya'nın Nazmi Arıkan'ı öldüreceğini ya da öldürülmesi amacıyla tetikçi tutacağını söylediği bir tanığın ifadesi de iddianamede yer aldı.

Tanık beyanları ve HTS kayıtları dikkate alındığında Akçekaya'nın öldürme eylemine önceden karar verdiği, karar verdikten sonra keşif yaptığına vurgu yapıldı. Sanığın, Arıkan'a yönelik olan kasten öldürme eylemini tasarlayarak gerçekleştirdiği belirtildi. Ufuk Akçekaya'nın, Nazmi Arıkan'ı öldürdükten sonra bu durumun ortaya çıkmasını engellemek amacıyla Arıkan'dan telefonla haber alan şoför Şerif Eker'in gelmesini beklediği, Eker'i de suçun ortaya çıkmasını engellemek amacıyla öldürdüğünün altı çizildi.

İddianamede sanığın Arıkan ve Eker'e yönelik olarak canavarca hisle kasten öldürme suçunu Arıkan'a yönelik olarak 'tasarlayarak', Eker'e yönelik olarak da suçu gizlemek ve ortaya çıkmasını engellemek amacıyla işlediği belirtildi.
Alınan ifadeler ve toplanan deliller ışığında savcı, sanık Ufuk Akçekaya için Nazmi Arıkan yönünden 'tasarlayarak canavarca hisle veya eziyet çektirerek kasten öldürme', Şerif Eker yönünden ise 'canavarca hisle veya eziyet çektirerek bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla kasten öldürme suçundan' ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis talebinde bulundu.

NAZMİ ARIKAN KİMDİR?

Nazmi Arıkan, Yozgat'ın Sorgun ilçesi Salur köyünde doğdu. Salur köyünde ilkokul ve ortaokulu okudu. Tokat Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra sınıf öğretmeni oldu. Gazi Eğitim Enstitüsü’nde okuyarak fizik öğretmenliği diplomasını aldı. MEF Dershanesi’nde öğretmenlik yaparken, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Makine Mühendisliği bölümünde okudu. Bolu Öğretmen Okulu’nda bir yıl öğretmenlik yaptı ve ardından özel dershaneciliğe geçti. 1997 yılında Fen Bilimleri Merkezi Dershanesi’ni devraldı. Tek şube olarak aldığı dershane 2012 yılında İstanbul’da 25, Türkiye genelinde ise 80 şubeye ulaştı. 2011 yılında Fen Bilimleri Okulları’nı açtı.

DHA

Anahtar Kelimeler: