"Büyük takımda forma giymek gerçekten çok farklıymış. Kayserispor'daki maçlarımı izliyorum; 'Meğer ne kadar az koşuyormuşum' diyorum. Çok eksiğim varmış. Fenerbahçe'de her gün yeni bir şey öğreniyorum."
Türkiye'de, 3 büyükler ile Anadolu kulüpleri arasındaki farkı en iyi bilenlerden biridir Mehmet Topuz... 5 yıl formasını giydiği Kayserispor'dan ayrılma vakti geldiğinde Türkiye'de yer yerinden oynadı. Çünkü, 3 büyüklerin 2'si (Fenerbahçe ve Beşiktaş) kendisini ısrarla istiyordu. "Hangisine gidecek?" tartışması günlerce sürdü. Sadece Fenerlisi ya da Beşiktaşlısı değil, tüm Türkiye günlerce onu konuştu. En sonunda, kulübüyle işi bitiren Fenerbahçe, Mehmet'i renklerine bağladı. Bu arada Beşiktaşlılar'ın kara listesine girdi ve 3 büyüklere transfer olmanın bile büyük bir olay olduğunu daha ilk günden anladı.
Ve sonrası... Fenerbahçe, Mehmet Topuz için 9 milyon Euro artı 1 milyon Euro değerindeki Gökhan Emreciksin'i verince, bu futbolcudan beklentiler çok büyük oldu. Mehmet, sezonun ilk yarısında 14 Süper Lig, 6 Avrupa Ligi, 1 de Ziraat Türkiye Kupası maçı oynarken, 2 gol atıp, 3 de asist yaptı. Fenerbahçe'ye transfer olduğu günden sonra hiçbir özel medya kuruluşuna konuşmayan milli futbolcunun neler hissettiğini öğrenmek istedik. En yakınlarına sorduk. Ve bakın hangi bilgilere ulaştık.
İşte Mehmet Topuz'un söyledikleri...
"F.Bahçe de oynamaktan çok mutluyum. Herkes benden daha büyük işler bekliyor ancak büyük takımda oynamanın çok farklı bir şey olduğunu herkesin bilmesi lazım. Evet, Kayseri'de bir yıldızdım. Maçın kaderini etkileyen oyuncuydum. Ama inanın F.Bahçe'de, Kayseri'de koştuğumun üç kat fazlasını koşuyorum. Bunu size net rakamlarla söyleyemem ama gerçek bu. Eski ve yeni maçlarımın kasetlerini izliyorum; "Ben Kayseri'de ne kadar az koşuyormuşum" diyorum. F.Bahçe'de, Kayseri'de koştuğumun 3 katı fazlasını koşmama rağmen, yetmiyor.
Semih ve Bekir'in yeri başka
Futbolda öğrenmenin yaşı yoktur. Jübile yapma yaşına gelen bir futbolcunun dahi mutlaka öğrenmesi gereken çok şeyler vardır. Ben de Fenerbahçe'de birçok eksiğim olduğunu gördüm ve bunları gidermek için var gücümle çalışıyorum. Burada her gün yeni bir şey öğreniyorum.
Fenerbahçe'ye adaptasyon dönemini atlattım. Sağolsunlar, bütün takım arkadaşlarım, geldiğim ilk günden itibaren bana büyük yakınlık gösterdi. Emre ağabey olsun, Alex olsun, tüm futbolcularla arkadaşlığım çok iyi. Hepsini çok seviyorum ancak Ümit Milli Takım'dan beri yakın dostluk içinde olduğum Semih ve Bekir'in bendeki yeri başka.
Bizde herkes bağırır
Teknik direktörümüz Daum bizden sürekli saha içinde konuşmamızı, bağırmamızı ve kendimizi göstermemizi istiyor. Her maça çıkarken bu konuda sıkı sıkı tembihliyor. Bu yüzden bizde herkes sahada bağırır. Bilakis sessiz olunduğu zaman problem çıkar.
Emre, takımda futbolu en iyi bilenlerden biri. Uzun yıllar Avrupa'da oynamak ona çok şey katmış. İİleride iyi bir teknik direktör olacağına yüzde yüz eminim. Zaten kendisinin diploması da olduğu için, bence bugün bile teknik direktörlük yapabilecek düzeyde.
Arkadaşlarımın çoğu tatillerini yurt dışında geçiriyor. Bense, Kayseri'ye giderek ailemle vakit geçirmeyi seviyorum. Tabii ki bir de Kangal köpeklerimle... Beni en çok rahatlatan şey, köpeklerimle oynamak.
Fenerbahçe'de herkes hamal herkes general
"KAYSERİSPOR'da iken bütün yük benim omuzlarımdaydı. Bütün takım, taraftarlar ve yöneticiler ayağıma bakıyordu. Ama Fenerbahçe'de yükü paylaşıyoruz. Bazen ben hamallık yapıyorum Alex işi bitiriyor, bazen bir başka arkadaşım hamallık yapıyor ben bitiriyorum, bazen Emre bitiriyor, bazen Semih, bazen de Güiza işi bitiriyor. Fenerbahçe gerçek anlamda büyük bir kulüp. Burada herkes hamal, herkes general."