Nehir annesinin kolları arasında veda etti

1,5 yaşındayken ‘en saldırgan’ sinir sistemi tümörü olarak bilinen ‘NöroBlastom’ teşhisi konulan Nehir, ABD’de hayatını kaybetti.

Nehir’in tedavi masrafı için internette yürütülen kampanyaya 48 ülkeden destek gelmişti
Nehir Bayazıt, 12 Mart 2007’de Zeynep ve Mahmut’un kızı, Leyla’nın kardeşi olarak dünyaya geldi. Annesi Zeynep’in anlatımıyla; emziklerine, kendi deyimiyle ‘attın’larına, çok düşkündü. Aynı anda en az dört tanesinin yanında olmasını isterdi. Müzik dinlemeyi, dansetmeyi, şarkı söylemeyi çok severdi. En sevdiği şarkı ‘tinkıl tinkıl litıl sta’ydı. Annesine, ‘Zeyneeep’ diye seslenir, babasına zaman zaman “Mahmuutçuum” deyiverirdi. Ablasının robotundan, ani yüksek seslerden, komşu evlerin köpekleri Zeytin ve Baron’dan korkar, ‘Korktum’ derdi.
Nehir’e Kasım 2008’de, genellikle çocuklarda görülen, en saldırgan ve tehlikeli sinir sistemi tümörü olarak bilinen “NöroBlastom” teşhisi koyuldu. Daha 1,5 yaşındaydı. Kader bazen fazla acıtır: Hastalığın baş harfleri, isminin de başharfleriydi... Küçük kıza Türkiye’de yüzde 20 yaşam şansı verildi. Ancak akademisyen ailesi rakamlarla hayatı aynı satıra yerleştirmeyi içine sindirmedi. Tedavi için Amerika’nın yolunu tuttular. Nehir, Houston’daki Texas Children’s Hospital’da tedavi altına alındı, karnındaki ve kemiğindeki tümör temizlendi. Ancak sinsi hastalık peşlerini bırakmadı. Hastalık beyinde nüksetti. New York’taki tecrübeli kanser merkezlerinden Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi’nin kapısındaydı bu kez. Ancak Türkiye’de verilmeyen umudu veren hastane tedavi için 350 bin dolar, cerrahi müdahale için ise 120 bin dolar ücret talep ediyordu. Ailenin sağlık sigortaları yurtdışındaki bu tedavileri karşılamıyordu, devlet de “deneysel tedaviler”in ücretini ödemiyordu. Sonuçta anne Zeynep Bayazıt, “Kızımı yaşatmak için başka şansım yok, Sloan Kettering’in paracı bir merkez olduğunu anladım ama kızım bu şansı kullanmalı” diyerek, **http://nehir-im.blogspot.com** adıyla bir blog açtı ve “NB, NB’ye karşı” diyerek destek aramaya başladı. Anne Bayazıt, 20 Aralık 2008’de ilk yazdığı yazıda, “Sakınan göze çöp batar gibi vurdu bizi. Adını hiç bilmediğimiz, bir çocuk kanseri türü dediler. Şimdi yeni yıla yaklaşırken, hâlâ bilmemek çok zor, sadece günü yaşayarak devam etmek zorundayız. İşte ben bu yaşadıklarımızla ilgili değilim, kafam hep sonrasında. Allah tüm çocukları annelerine ve babalarına bağışlasın” diyordu.
**Adını dünya duydu**
Nehir’in yaşam mücadelesi tüm detaylarıyla yer almaya başladı internette ve destek ve borç bulunarak bir araya getirilen parayla tedavisi başlatılabildi. 48 ülkenin vatandaşı bu sürece maddi ve manevi destek oldu. Tedavi, cerrahi müdahalenin yetersiz kalması nedeniyle, önce ameliyat, sonra radyoterapi ve kemoterapi, ardından da Sloan’un geliştirmiş olduğu beyne yönelik antikor tedavisiyle devam ediyordu. Nehir, tedavi sürecinde bazen hiç konuşmuyor, yemek yemiyor, bir tarafına felç iniyordu. Birkaç gün geçince ise aniden vücudu toparlanıyor, yürüyor, arkadaşları ile oynuyor, etrafa gülücükler saçıyordu. Aile, geçen aylar boyunca Houston-New York-İstanbul hattında inanılmaz bir mücadele verdi. Bu sürede hastalıkla ilgili tüm detaylar en ince ayrıntısına kadar blog aracılığıyla anlatılıyordu. Annesi, 2008 Aralık ayında “Nehir’im, canımın içi daha iyi. Karnı küçüldü, henüz CT’ye girmedik ama, tümörün küçüldüğü anlaşılıyor” derken, “Kilo ve boyu durdu. Artık gelişim grafiğinde kiloda geri düştü” diyordu.
Ardından “Şükrediyorum. Buraya gelmiş olduğumuz için. Nehir iyi başladığı için. Nehir’e sahip olduğum için” diye umut verirken, bazen “Bilmeyenlere not, bu işin ortaya çıkışı, ciğer dinlemesiyle oldu” diye uyarıyordu. Bugünlerde Nehir oyuncak çay setiyle misafirlerini ağırlıyor, ilk doz aşının vurulacağı gün ağlayarak uyanıyordu.
**‘Nehir yaşayacak’**
2008’i zor geçirdiler ama 2009’daki ilk yazılarında “Nehir’imiz yaşayacak. Nehir sağlıklı ve mutlu, ablasıyla yanımda yatıyor. Bu kez ‘shot’un da etkisiyle belki, tam yatmadan önce yapmak zorunda kaldık çünkü iki teşebbüsten sonra yanımıza geldi. Anne mutlu, kızları yanında. Allah tüm çocuklara yardım etsin. Çocuklar acı çekmesin” diye mesaj veriyorlardı.
Geçen yıl testler, tümörün yayılması, beş ayrı kemoterapi derken zor bir yıl geçirdiler. Ancak, 2009’un son günü şöyle yazıyordu annesi blogunda: “Yeni yıla girerken iliklerimize kadar temiziz. Nehir tedaviden temiz çıktı. Keyfimiz iyi. Keyfimizin balık sırtında bir keyif olduğunu bilmek beni zorluyor. Bununla birlikte yaşamayı öğrenmek gerek ama bu çok zor.”
Mart ayında ise, Nehir öylesine iyiye gidiyordu ki, ailesi “nazar değmesin” diye yazılarına dahi bir süre ara verdi, 3’üncü doğumgünü de kalp şeklinde bir pastayla kutlandı. Aile testler ve bazı tedaviler için halen ABD-Türkiye hattında yaşam sürüyordu.
23 Haziran’da kötü haber iyi bir maskeyle geldi, yeni tümör yoktu ancak mevcut olan ve kanama yapan kitlenin ameliyat ile alınması gerekiyordu. Yeni bir kemoterapi sürecine girildi. Ateşler, yorgunluklar, ağlamalar, acılar yeniden başladı.
Ve 1 Ağustos’ta hastalık Nehir’in gücünü elinden tamamen almaya başladı. Makineye bağlandı, ciğerlerinde su birikince ise tedavi zorlaşmaya başladı. Annesi ise bloğundan “Hadi Nehir’im, hadi bir tanem, yapabilirsin. Yapıyorsun. Güzel güzel şu suları, fazlalıkları at üzerinden! Seni çok seviyorum” diye yazıyordu.
**‘Eve dönüyoruz’**
Zeynep Bayazıt, 4 Eylül’de mücadelenin sona erdiğini, kızının ölüm haberini ise şöyle duyurdu: “Nehirim, borularından kurtulmak üzere, her şeyi çok güzel yaptı. Annesinin, babasının, ablasının bir tanesi. Sizleri yanıltmak istemedim ama nasıl yazacağımı da bilemedim. Nehir bu akşam halası, babası, Cengiz Amcası ve benim yanımda, kollarımda, kucağımda bize veda etti. Çok mücadele etti. Biz de, o da. Ama bedeni artık yoruldu. Kederi de sevgisi de sonsuz kalbimde...”
DHA