Nick Cave'in oğlu Arthur Cave hayatını kaybetti

Avustralyalı rock nüzisyeni Nick Cave'in oğlu Arthur Cave hayatını kaybetti. 15 yaşındaki Arthur Cave'nin ölümünün ardından Nick Cave ve Susie Cave basına açıklama yaptı.

Dünyaca ünlü Avustralyalı rock müzisyeni Nick Cave'in 15 yaşındaki oğlu Arthur Cave 14 Temmuz’da Sussex polisi tarafından bulundu. BBC 'nin haberine göre Arthur Brighton'daki Royal Sussex County Hastanesi'ne ulaştırıldı ancak aldığı yaralar neticesinde yaşamını yitirdi. Brighton’da kayalıklardan düşerek öldüğü tahmin edilen Arthur Cave’in ölümü polisler tarafından araştırılmaya başlandı.

Arthur'un babası Nick ve annesi Susie Cave yaptıkları açıklamada "Oğlumuz Arthur salı akşamı yaşamını yitirdi. O bizim güzel, mutlu, sevgi dolu oğlumuzdu. Ailemizin yas tuttuğu bu zor dönemde, mahremiyetimize saygı duyulmasını talep ediyoruz" dedi.

Reklam
Reklam

Arthur Cave, Nicke Cave’in Susie Bick’ten olan iki oğlundan birisiydi. Arthur, Nick Cave'in 2014 yapımı '20,000 Days On Earth' belgesel filminde yer almıştı.

NİCK CAVE KİMDİR?

Nicholas Edward Cave, (d. 22 Eylül 1957) Avustralya'lı bir rock müzisyeni, şarkı yazarı, kitap yazarı, senaryo yazarıdır; çok yoğun olmasa da bir aktörlük kariyeri de vardır. Nick Cave, en çok rock'n'roll grubu Nick Cave and the Bad Seeds ile ve Amerikan müziğine ve onun köklerine duyduğu büyük ilgiyle tanınır. Şu an Birleşik Krallık'ta ikâmet etmektedir. Cave, Dawn ve Collin Cave'in çocuğu, Tim (d. 1952), Peter (d. 1954) ve Julie'nin (d. 1959) kardeşi olarak küçük Avustralya kasabası Warracknabeal'da doğdu.

Nick Cave çocukluğunda, Cave ilkin Warracknabeal'da ve sonra da Wangaratta'da olmak üzere Avustralya'nın kırsal Victoria bölgesinde yaşadı. Babası bir İngiliz Dili ve Edebiyatı öğretmeni, annesi ise kütüphaneciydi. Bir Anglikan olarak yetiştirildi ve Wangaratta Katedrali'nin çocuk korosu'nda şarkı söyledi. Yerel okulundaki idareyle başı sürekli derde girdiğinden ailesi 1970 senesinde onu okumak üzere Melbourne'deki Caulfield Grammar School'a yatılı olarak gönderdi. Ertesi yıl ailesinin Melbourne'ün bir banliyösü olan Murrumbeena'ya taşınmasıyla beraber bir "sabahçı" oldu. Evlerinde bir piyano vardı ve Cave, koro şefi Norman Kaye'in gözetimindeki okul korosuna katıldı.

Reklam
Reklam

Nick Cave ayrıca Wim Wenders'ın filminde rol aldı: "Wings Of Desire" (1987), ardından bir hapishane mahkumunu güçlü bir oyunculuk ile sunduğu Avustralya yapımı "Ghosts Of The Civil Dead" isimli filmde oynadı(1989). Müzik cephesinde de emin adımlarla ilerliyordu, "Henry's Dream" 1992'de geldi. Albümdeki "Papa Won't Leave You, Henry" radyolarda en çok çalınan parça oluverdi. Onu canlı sunumlarının ve yine Wenders'in filmi "Faraway, So Close!"a yaptığı parçaların toplandığı bir albüm izledi. Bir başka derin albüm, "Let Love In" Cave'in kişisel yaşamının çok dalgalı ve düzensiz bir kısmında kaydedildi, belki bu nedenle, belki de buna rağmen, çıkardığı en iyi işlerden kabul edildi. Özellikle "Do You Love Me" parçası klasikleşti.

İlk albümleri "From Her To Eternity" bir Elvis Presley klasiği "In the Ghetto" ile süslenmişti, ve Cave'in müziğine hüzünlü bir gerilim verme yeteneğinden hiç bir şey kaybetmediğini gözler önüne koyuyordu. "The First Born Is Dead" bir yıl sonra geldi. Çok beğenilen "Tupelo" bu albümdeydi, ama Bad Seeds "Kicking Against The Pricks" ile 1986 yazında yaptı asıl çıkışını. "The Singer" çok ilgi gördü, listelerde ilk sıralarda oynadı. 1995'te Nick Cave & The Bad Seeds Carl Dreyer'in 1928 sessiz film klasiği "La Passion De Jeanne d'Arc" için müzik hazırladı. Bu arada şaşırtan bir deneme geldi, Kylie Minogue ile yapılan düet "Where The Wild Roses Grow" ticari açıdan başarılıydı. Bu olay sonradan "Murder Ballads"ın çıkmasını da beraberinde getirdi.

Reklam
Reklam