Arkeolog Mustafa Eryaman yaptığı açıklamada, Göllüdağ’ın sönmüş bir volkanik olduğunu söyledi. Tabal Krallığı ve çevresinde yaşayan halkların odacıklar halinde olan tarihi kalıntılar drone ile görüntülendi. Dağın adını, volkanizma sonucu oluşan gölcüklerden aldığını belirten Eryaman, "Burada milattan önce yaklaşık 8. yüzyılda geç Hitit dönemine ait uygarlık yaşamış. Onun eserlerini burada görebiliyoruz" dedi.
Eryaman, bölgedeki kazıların 1934 yılında başladığını, Tabal Krallığına ait çıkarılan en önemli eser olan "çift aslan" heykelinin Niğde Müzesinde sergilendiğini söyledi. Bölgenin çok önemli bir yer olduğuna dikkati çeken Eryaman, “Melendiz Göllüdağ’da bulunmaktayız. Göllüdağ ismini üzerinde bulunan krater gölünden almaktadır. Göllüdağ’ın bir özelliği Geç Hitit dönemine ait. Kentin ortaya çıkması 1932 yılında oluyor. Kömürcü köyünde Civan Ali burayı görüyor ve 1933 yılında Remzi Oğuz Arık tarafından ilk bilimsel arkeolojik kazılar başlıyor. Göllüdağ denizden ortalama 2172 metre yüksekliğinde sönmüş volkanik dağ. Geç Hiti dönemine ait bölgemize hakim olan bir şehir devleti var. Bunun ismi Tabal Krallığı. Osmaniye’den Malatya’ya kadar olan bir sınırı var. Bu devletin belki de en önemli şehrinde bulunuyoruz. Şehir dıştan bir sur sistemiyle çerçevelenmiş. Gölü de içerisine alan bir sur yapılmış. Sur sisteminde 3 metre genişliğinde 5 metre yüksekliğinde ve 3 tane de ana kapısı var. Kentin içerisinde özellikle ortada bulunan taşların oluştuğu yer tapınaktır” dedi.
Kazılarda kaya taşlarından yapılan aslanların bulunduğu ifade eden Arkeolog Mustafa Eryaman, "Yerleşke M.Ö. 8. yüzyıl sonlarına tarihlenmektedir. Kalıntılar, sönmüş volkanın krater gölünün kenarındadır. Surla çevrili yerleşkede çeşitli yapı grupları mevcuttur. Kazılarda eser olarak iki adet çift başlı aslan, iki kapı aslanı, iki sfenks ve aslan dekorlu sütun kaideleri bulunmuştur. Hepsi yerleşkenin en yüksek noktasına kurulmuş olan ve saray veya tapınak olduğu düşünülen 112x228 metre boyutlarındaki yapının güney tarafındaki girişe aittir.” dedi.
Bölgede bulunan tarihi kalıntılar hakkında bilgi veren Eryaman, “Dış kapıdaki kolonları destekleyen çifte kapı aslanları beyaz andezit taştan işlenmiştir ve yaklaşık 1,5 metre yüksekliğinde ve 2 metre uzunluğundadır. Batı kanadına ait aslanlar 1933 yılında Kayseri Müzesine gönderilmiş, 2018 yılında ise Niğde Müzesine nakledilmiştir. Doğu kanadına ait aslanların sadece alt yarısını oluşturan iki blok bulunuştur. Bunlardan ayrı olarak gene dış kapı bölgesinde baş kısımları tam gövdeleri ise dörtgen bloğun yanlarına kabartma olarak işlenmiş 0,88 metre yüksekliğinde ve 1 metre uzunluğunda iki adet kapı aslanı bulunmuştur. Bunların biri Kayseri Müzesinde diğeri Niğde Müzesindedir. İç kapıya ait yarı işlenmiş sfenksler ve biri bu kapıya yakın bir yerde diğeri şehrin güney kapısı yakınlarında bulunmuş iki adet kırık aslan başı da Niğde Müzesindedir. Dış kapıya ait çömelmiş pozdaki dört aslanla süslenmiş iki adet sütun kaidesinin biri Kayseri Müzesinde diğeri halen Göllüdağ’dadır” diye konuştu.
(İHA)