Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, ekonomik ve siyasi kararlar, sadece devlet aygıtı tarafından alınırsa devletin çok cazip bir yer haline geldiğini belirterek, "Bunu mümkün olduğu kadar halkla paylaşmak, halkın siyasal katılım süreçlerine daha muktedir bir şekilde girebilmesini temin etmek gerekiyor. Bu anlamda Türkiye'de çok şükür büyük mesafeler aldık. Ama yeterli değildir." dedi.
Kurtulmuş, Fox Tv'de katıldığı Çalar Saat programında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
"FETÖ olarak adlandırılan yapı, askere sızmış. Ama devlet kadrolarına baktığınız zaman bizzat yerleştirilmişler. Bu bir eleştiri olarak hükümetin önünde. Bunun için net, somut bir çalışma var mı?" sorusu üzerine Kurtulmuş, şu yanıtı verdi:
"Bu adamlar tarih boyunca bir çok ezoterik grubun olduğu gibi, bir çok batıni unsurun olduğu gibi geniş Müslüman kitlesinin içerisinde sadece kendi çok dar kitlelerini Müslüman olarak tanımladılar, kendi aralarında bir hukuk geliştirdiler ve diğerlerini kendi İslam çerçevelerinin dışında gördüler. En büyük namussuzluk buradaydı, en büyük ihanet buradaydı. Senelerdir bu ihanet görülmedi. Bu anlamda tarih olarak belki Hasan Sabbah örgütünden daha batıni bir örgüttür bu örgüt. Ondan sonra diğer sapıklıklarsa, baştaki kişiyi bir mehdi olarak görmek, onun yaptığı her şeyi masum olarak kabul etmek, bunlar itikadi sapıklıklardır. Ama sosyolojik anlamda en büyük sapkınlığı burada ortaya koydular. Bir başka önemli şey bu topraklardaki İslami geleneğin temel özelliği, açık olmasıdır. Bu topraklardaki açık Müslüman örgütlenmelerin zıttına bu adamlar son derece kapalı, son derece toplumdan uzak ve kamusal alanın dışında kendisine bir alan belirlemiş bir örgütlenme yaptılar. Dolayısıyla cemaat derken bu adamlara ne İslami anlamda, ne de sosyolojik anlamda cemaat diyemeyiz. Bunlar hem İslami cemaat fikrinin köküne kibrit suyu ekmişlerdir hem de sosyolojik olarak cemaati dağıtmışlardır."
Anadolu ve Rumeli topraklarında bir çok dergahın bulunduğunu ve bunların herkese açık olduğunu aktaran Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Burada mühim olan bu yapılanmaların hepsinin bundan sonra açık hale gelmesini sağlamak lazım. Herkes kendi görüşlerini bu toplumda yayabilir ama bunların açık ve denetlenebilir olması şarttır. Maalesef siz bunları yasakladığınız zaman hepsi yer altına gitmiş, iyisi ile kötüsü, sap ile saman birbirine karışmış. Bütün bunlardan kurtulması gerekiyor Türkiye'nin. Benim gibi düşünen adam devlette olsun değil, esas meselemiz ehliyet, liyakat ve millete sadakat olmalıdır. Dini ya da seküler fark etmez, gerçekten ehliyeti, liyakâtı ve millete sadakâtı olan insanlar gelsinler, devletin kadroları içinde yer alsınlar. Ümit ederim ki 15 Temmuz saldırısı böyle bir dönüşüme de vesile olur. Bu anlamda Türkiye büyük hayır sağlamış olur diye düşünüyorum. Bu tarihi meselemizdir. Herkes kendi düşüncesiyle, mezhebiyle, meşrebiyle, siyasi görüşüyle, kendisine bir kariyer imkanını devletin çatısı altında bulabilmelidir. Bu olursa zaten bu örgütlere ihtiyaç yok. "
FETÖ Terör Örgütü'nün askerin içinde nasıl bu kadar odaklandığına değinen Kurtulmuş, 28 Şubat'tan sonra hisleriyle hareket edildiğini, sosyal toplantılar, balolar yapılması yönünde talimatlar verildiğini anlattı.
''İÇKİSİNİ İÇEN DE GELECEK, İÇMEYEN DE...''
Toplumun büyük bir kısmının muhafazakar, geleneksel tarafı olduğunu ifade eden Kurtulmuş, "O tür ailelerden gelen insanların önünü kapatırsanız, FETÖ gibi adamlar da çıkıp diyor ki 'Merak etme ben seni yükseltirim' diyor. Bu sefer bir gizli örgütlenme, paralel bir yapılanmaya zemin hazırlıyorsunuz. İçkisini içen de gelecek, içmeyen de gelecek, hanımı başörtülü olan da gelecek, olmayan da gelecek. Böylesine bir özgürlük ortamını devletin kadroları içinde sağlarsanız, FETÖ'ye ihtiyaç duymayacak kimse. Esas kırmamız gereken şey bu. Hem demokratikleşmeyi sağlayacağız, siyasal katılımda kimsenin önünde engel kalmayacak hem de şeffaflaşmayı sağlayacağız. Devlet 79 milyonun devletidir, kimsenin devleti değil, kimsenin babasının malı değil." ifadelerini kullandı.
"SİYASETİ BELİRLEYEN BÜYÜK ORANDA CUMA CEMAATİDİR"
"İki mayınlı tarla söz konusu. Asker-siyaset ilişkisi, din-siyaset ilişkisi. Türkiye'de merkez sağ partiler, dini bagajlarında taşımışlardı. Milli görüş hareketi geldi, dini siyasetin öznesi yaptı. Milli görüş geleneği bunu doğru mu yaptı?" sorusuna karşılık Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Önceden siyaset tarafından din kullanılıyor, bir rezerv alanı olarak tutuluyor, dinin nasıl anlaşılması gerektiği de siyaset tarafından emrediliyordu. Türkiye'de siyaseti belirleyen büyük oranda cuma cemaatidir. Milli görüş hareketi, bu anlamda milli bir hareket olarak cuma cemaatinin yani geniş toplumsal kitlelerin toplumda adam gibi temsil edilmesinin önünü açtı. Tam tersine milli görüş hareketi, dini bir söylem kullanarak siyasette dini kullanmadı. Toplumda var olan dindarlığın önündeki engellerin açılıp, siyaset alanına taşınabilmesinin mücadelesini verdi.
Sosyolojik olarak o insanların önü kapalıydı. Onlar sadece siyasette kullanılıyorlardı, alet ediliyordu. Ona nerede durması gerektiği söyleniyordu. 'Sen dindarsan, devletin tanımladığı şu din alanında kalacaksın' deniyordu. Milli görüş bunu değiştirmeye çalışıyordu ve değiştirdi. 'Kardeşim sen dindar kimliğinle toplumda var olmak istiyorsan var ol'. Bu anlamda milli görüş hareketi, Türkiye'de önemli bir toplumsal müsemmanın ortaya çıkmasına vesile oldu. Bugün meydanlarda farklı görüşten insanların olması sağlanabiliyorsa, bunda milli görüş hareketinin katkısı vardır. Ben bu anlamda milli bir hareket olarak görüyorum, sosyolojik anlamda birilerinin anladığının tersine Türkiye'de dini siyasete alet etmiş değil, siyasete alet edilen, siyasetin bozuk para gibi kullandığı din alanını, dindarlara özgürleştirerek siyasete taşımayı başarmış bir harekettir."
"DEVLETİ ELE GEÇİRMEYE ÇALIŞILACAK BİR YER OLMAKTAN KURTARMAK GEREKİYOR"
"FETÖ Terör Örgütü'nün ele geçirmeye çalıştığı bir devlet var. Asker de muhtelif ideolojik gruplar da orayı ele geçirmek istiyor. Ele geçirdikleri zaman istedikleri her şeyi yapabilecekleri bir aygıt bu. Devleti böyle bir aygıt olmaktan çıkarmak, bütün bu sorunu çözmek için yeterli değil mi?" sorusu üzerine Kurtulmuş, devleti ele geçirmeye çalışılacak bir yer olmaktan kurtarmak gerektiğini belirtti.
Bunun yolunun kararların merkezi olmasının engellenmesinden geçtiğini aktaran Kurtulmuş, "Ekonomik ve siyasi kararlar, sadece devlet aygıtı tarafından alınırsa devlet çok cazip bir yer haline geliyor. Bunu mümkün olduğu kadar halkla paylaşmak, halkın siyasal katılım süreçlerine daha muktedir bir şekilde girebilmesini temin etmek gerekiyor. Bu anlamda Türkiye'de çok şükür büyük mesafeler aldık. Ama yeterli değildir. Demokratikleşmeyi ve şeffaflaşmayı, bütün unsurlarıyla ortaya koyarsanız, hatta devlet memuriyeti için liyakat esaslı yeni bir yapılanma yaparsanız, devleti ele geçirilecek bir kurum olmaktan kurtarırsınız." diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Devlet adına hareket eden insanlar, hep imtiyazlı sınıf muamelesi görüyorlar. Dokunulmazlar, yargı denetimine tabi değiller. Devlet atına hareket kişilerin verdikleri yanlış kararlar sorgulanamıyor. O yüzden devlet diye kutsal bir kavram ortaya çıkıyor. Yaptıkları şey tartışılmıyor, o yüzden devlet ele geçirilmek isteniyor. Hükümetinizin son dönemde aldığı kararlara baktığımız zaman sanki burası daha bir mutlaklaşıyor." değerlendirmesine karşılık, şunları söyledi:
"Bürokrasinin devlette çok etkin olmasının önüne geçebilecek ciddi adımlar atmaya dikkat ediyoruz. Çok şükür şu o oldu, siyaset çok daha güçlü hale geldi. Bürokrasi niye hep daha etkin oluyordu? Siyaset zayıf olduğu ve karar veremez olduğu zaman, bürokrasi istediği gibi yönlendiriyor. Yine bürokrasinin kendisine has bir alanı var ve bürokratik oligarşi dediğimiz şey, hala belli oranlarda var. Ama sonuçta eskisiyle kıyasladığımızda bürokratik oligarşinin gücü çok azalmış, siyasetin gücü çok daha ağırlıklı hale gelmiştir."
Kurtulmuş, olağanüstü halin ne zaman biteceğine ilişkin soru üzerine, "Elimizi mümkün olduğu kadar çabuk tutup, ihtiyacı bir an evvel bitirmektir. İnşallah bu üç ay içinde bunları bitirmeyi hedefliyoruz." dedi.
(AA)