Türk halkı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde tarihin gördüğü en şanlı bir zaferi kazanarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş; bayrak, vatan ve hürriyet aşkını tüm dünyaya göstermiş kahraman bir millettir.
85 yıl önce hayata gözlerini Dolmabahçe Sarayı'nda yuman ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, ardında mateme boğulmuş bir Türk milleti bıraktı. Atatürk'e son görevini ifa etmek isteyen yüz binler, ölümünü takip eden bir hafta boyunca Dolmabahçe Sarayı'na akın etmişti. Öyle ki 17 Kasım tarihinde yaşanan izdihamda 11 kişi hayatını kaybetmişti. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 85. ölüm yıl dönümünde de hiçbir zaman olmayacağı gibi unutulmadı. Her 10 Kasım gibi bu yıl da yurdun çeşitli alanlarında ulu önder Atatürk için törenler düzenlenecek.
Cumhuriyet'in onuncu yıl dönümü Ankara'da coşkuyla kutlanırken Atatürk'ün el yazısıyla kaleme aldığı yedi sayfalık metinde üstünü çizerek törende okumaktan vazgeçtiği kısım: Beni hatırlayınız...
Bu 7 sayfalık metin, "Türk Milleti, Kurtuluş Savaşı'na başladığımızın on beşinci yılındayız. Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır, kutlu olsun." bu cümlelerle başlıyordu.
Ulu önder o meşhur dizelerde şöyle diyordu: "Bu söylediklerim hakikat olduğu gün, senden (Türk Milleti’nden) ve bütün medeni beşeriyetten dileğim şudur: Beni hatırlayınız!"
Bu dizeleri yazdıktan sonra yanındaki Hiket Bayur'un da etkisiyle Atatürk, Cumhuriyet'in onuncu yıl dönümünde böyle bir cümlenin veda olarak algılanacağını düşünüp törende söylemekten vazgeçti.
Mustafa Kemal Atatürk'ün vefat ettiği gün, Ulus Gazetesi'nde Atatürk'ü 150 bin kişinin ziyaret ettiği ifade edilmişti.
Ata'nın vefat ettiği gün İstanbul başta olmak üzere tüm ülkedeki insanların üzerine çöken keder öyle yoğundu ki sokaklarda ve caddedeki binlerce kişi ağlaşıyordu.
Ulu önder Atatürk'ün naaşını görmek isteyen ve son görevini yerine getirmek isteyen 100 binden fazla kişi Dolmabahçe Sarayı'na girmek istemiş ve bir facianın oluşmasına yol açmıştı.
İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu, Atatürk'ün yazısını düzeltirken çok duygulandığı anı şöyle anlattı: Son sayfada, son cümle: "Türk Milleti! Ebediyete akıp giden her on senede bu büyük millet bayramını, daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim. Ne Mutlu Türküm diyene!" sözleriyle bitiyordu. Bu son cümleden önce, Atatürk'ün sesinden duymadığımız, ancak kâğıda yazdığı şu sözler duygu yüklü, hüzünlü bir veda gibiydi: "Bu söylediklerim hakikat olduğu gün, senden (Türk Milleti'nden) ve bütün medeni beşeriyetten (uygar insanlık âleminden) dileğim şudur: Beni hatırlayınız!" Bu cümleye geldiğinde duygulanır. O anda, yanında bulunan Hikmet Bayur'un da etkisiyle, bu mutlu günde milletine veda anlamı vereceğini düşünerek bu cümlenin üzerini çizerek törende okumaktan vazgeçer.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrılışını;
Ulus Gazetesi, "Kurtarıcını ve En Büyük Evladını Kaybettin. Türk Milleti, Sen Sağol",
Tan Gazetesi, "Babamızı Kaybettik",
Cumhuriyet Gazetesi, "Atatürkümüzü Kaybettik",
Kurun Gazetesi, "Atatürk Öldü. Türk Milleti Sen Sağol",
Son Posta Gazetesi, "Türk Milleti Ulu Şefini, İnsanlık Büyük Evladını Kaybetti"
Türk Sözü Gazetesi, "Bir güneş söndü!"
Son Posta Gazetesi, "Onun arkasından yalnız Türk yurdu değil, bütün dünya ağlıyor!"
Münakasa Gazetesi, "Atatürk öldü, var olsun Millet!"
Cumhuriyet GAzetesi, "Büyük milli matemimiz"
Aydın Gazetesi, "Büyük şefimizi ebediyen kaybettik"
Anadolu Gazetesi, "Atatürk'ünü kaybettin. İçin yaralandı sen sağol Türk milleti"
başlıklarıyla haberleştirmişti.