O Issız adam'a gidemiyor

23 yıl birlikteydik, bir kere bile "Ne zaman evleneceğiz?" demedi... Birçok insan, "Issız Adam"ın marşı haline gelen "Anlamazdın" şarkısını, filmden çok daha önce keşfediyor. Bu şarkı bana 10-15 yaşlarından aklımda kalan bir hikayeyi hatırlattı. İzmir'de, 80'li yıllarda yaşamış çoğu kişinin bildiği bir hikayeydi bu. Şarkısıyla adeta filmin anlatıcısı olan Ayla Dikmen ve neredeyse 23 yıl nişanlı kaldığı Enis Berki aşkının hikayesi...

"Yalnızca Ayla Dikmen'i konuşalım" diyorsunuz. Aşkınızı, yaşadıklarınızı anlatmak konusunda hassasiyetiniz neden bu kadar fazla?

Reklam
Reklam

Ne yapardı, ne ederdi, albümleri nasıldı? Umumiyetle bu konular işlensin istiyorum. Onun özelliklerini öne çıkarmak önemli. Benim ya da onunla bizim yaşadıklarımızı değil. Ben? Gördüğünüz gibi halen yaşıyorum, hayattayım Allah'a şükür. Ama o vefat etti. Onu anlatmak lazım diye düşünüyorum. Bir de insanlar yanlış anlamasın, kendi reklamını yapıyor diye... Bunlara da dikkat ediyorum. Yoksa benim sakin, monoton bir hayatım var.

Nasıl bir monoton hayat?

Çok geç yatarım, gençliğimden beri öyle. Öğleden sonra 3-4 civarında kalkarım, biraz evde oyalandıktan sonra akşam yemeği için Kültürpark Tenis Kulübü'ne giderim. Eskiden orada tenis de oynardım ama birkaç yıldır bıraktım. Orada arkadaşlarla yemek yerim, sohbet ederiz. Bu kadar. O yüzden Ayla ile ilgili konuşmak istiyorum.

"Ailesinden korktuğu için takma adla şarkı söylerdi"

Onun hayatına geçelim o zaman.

1944 yılında Kütahya'da doğmuş. Babası sigorta müdürü. Tayin oluyor Aydın'a ve orada uzun yıllar yaşıyorlar. Lise tahsiline kadar Aydın'da. Sonra Ankara'ya, Ticari İlimler Akademisi'ne geçiyor. Aydın'dayken devamlı müzikle uğraşıyor. Okulda müsamerelerde hep rol alıyor. Hep bahsettiği bir hocası vardı, İhsan Ünaldı. O da türküler toplarmış. Ve Ayla'yı da kabiliyetli bulduğu için müsamerelerde hep ona okutuyor. Ayla da çok hevesli ama anne ve babasının tahakkümünden korkuyor.

Reklam
Reklam

Sanat dünyasına girişinin ilginç bir hikayesi varmış, değil mi?

Ankara'da fakülteye gittiği zaman İlham Gencer ve orkestrası bir çayda çalarken Ayla da o çaya gidiyor. O kız arkadaşlarından biri İlham Gencer'i tanıyor ve diyor ki "Bizim çok iyi bir arkadaşımız var şarkı söyleyen, bir dinler misin?" İlham Gencer "Şimdi sırası değil" falan derken "Haydi çıksın bir şarkı söylesin" deniyor ve çıkıyor söylüyor. Sonra İlham Gencer "Çok büyük bir yetenek. Enteresan bir ses. Radyoya çıkaralım" teklifinde bulunuyor. Ama radyoya çıkması mümkün değil çünkü anne-baba korkusu var ve o zamanlar 1960'lar, tek olduğu için herkes radyo dinliyor. O da Parla Nur ismiyle çıkıyor. Bir müddet hep "Parla Nur'dan Şarkılar" diye programları oluyor. Ankara ve İstanbul radyolarında çıkmaya başlayıp hep bu şekilde biliniyor.

Ne zaman gerçek ismini, Ayla Dikmen'i kullanmaya başlamış?

Onun da hikayesi çok ilginç. Bir akşam evde annesi, babası ve ablası radyo dinliyor. Bir cumartesi Ayla çıktığında ablası babasına, "Bak bu sesi dinle, ne kadar güzel" diyor. Babası da "Bizim kızda da böyle ses olsa çıksın" diye takılınca ablası da "Baba o Ayla Dikmen" yanıtını veriyor. Babası duygulanıp "Tamam" diyor. Ondan sonra kendi ismiyle yani Ayla Dikmen'le devam ediyor.

Reklam
Reklam

Üne kavuştuğu yıllar?

Sonra 65-66 yıllarında Balkan Müzik Festivali'ne Milli Orkestra ile gidiyorlar. Orada birinci oluyorlar. Ondan sonra da tanınmaya başlıyor. İlk "Niksar'ın Fidanları" diye bir plak çıkarıyor. O plak muazzam satıyor Türkiye'de. Arkadan bir plak daha yapıyor o da çok satıyor. Ondan sonra da müzik hayatında tanınmaya başlıyor.

Siz ne zaman tanıştınız?

Biz 14 Nisan 1968'de İstanbul'da tanıştık. O tarihten sonra Ayla'yla plak, müzik çalışmaları için bir İstanbul'a bir Ankara'ya hep birlikte gittik geldik. İzmir'de yaşıyorduk ama bir ayağımız İstanbul'daydı. İstanbul'da çok güzel bir otel odamız vardı. Gittiğimizde hep orada kalırdık. Hep yanında olurdum, şarkıları birlikte seçerdik. "Anlamazdın"dan çok önce başladı birlikteliğimiz. Yanlış hatırlamıyorsam 1976 senesinde yaptığı bir albümdeydi. Ta o zamandan yani 32 sene sonra şarkı yeniden dillerde.

Sizinki ilk görüşte aşk mıydı?

Hayır. Tanıştık, o zamanlarda olduğu gibi bir süreç içinde yavaş yavaş büyüyen bir aşktı.

"Filmi izleyemedim, duygulanırım diye korkuyorum"

Reklam
Reklam

Ayla Dikmen'in şarkısının "Issız Adam"ın müziği olduğunu ne zaman öğrendiniz?

Bir köşe yazısı dikkatimi çekti, "Anlamazdın anlamazdın" diye. Hemen altına baktım. Bizim "Anlamazdın"ın sözleri.

Filmi izlediniz mi?

İzleyemedim. Arkadaşlar "Kötü olursun" dedi. Duygulanıyorum. DVD'sinin çıkmasını bekleyeceğim. Evimizde oturup izleyeceğim. Sinemada da duygulanırım diye korkuyorum. Bir de insanların beni öyle görüp yanlış şeyler düşünmesini de istemiyorum. Filmi izlemedim ama Selim İleri'nin bir programında "Anlamazdın" ve Ayla Dikmen'in filmin üçüncü kişisi olduğunu söylediğini duydum. Hakan Eren, dinlesin diye Çağan Irmak'a vermiş "Anlamazdın"ı. Bence de Çağan Irmak çok anlamlı bir yerde kullandı. Bu yüzden de bu kadar tamamladılar birbirlerini.

(Enis Berki bu yanıtı verdikten 10-15 dakika sonra yakın bir arkadaşı arıyor. İzmir'in en eski sinemalarından birinin sahibi olan arkadaşlarının önerisini iletiyor: "Dilediğin zaman, dilediğin insanlarla ya da tek başına sinema sana açık.")

"Tedavi için önce Amerika'ya sonra İstanbul'a gittik"

Reklam
Reklam

Ayla Dikmen 1980'lerde müziğe küstü.

O dönemde neler yaptı? Popüler olmuş bir sanatçı için kenara çekilmek zor olmadı mı?

Beste yapamıyordu. Belki öyle bir yeteneği vardı ama kullanamamıştı. Ama çok güzel nakış, incik boncuk işleme, el işi, tığ işi yapardı. Evde onlarla uğraşırdı. Kazak örmek gibi... Bunlara bayılıyordu. Çok güzel yemek yapardı. Ben o zamanlar evden çıkmazdım. Çok kabiliyetliydi.

Sonra da rahatsızlığını öğrendiniz... O süreç nasıldı?

1989'da rahim kanseri olduğunu öğrenir öğrenmez Amerika'ya gittik. Amerika'daki tedavi ve ameliyat sonrasında sorun sıfırlandı diye döndük. Ancak beş ay sonra yeniden rahatsızlandı. Biyopsi alınıp Amerika'ya gönderildi. "Maalesef durum kötü" dendi. Radyoterapi dışında yapacak bir şey kalmadığını söylediler. Tedavi İstanbul'da yapıldı. Ardından kemoterapi... Kemoterapi onu çok yıprattı, saçları döküldü. Ondan sonra da doktorlar tamamen ümidi kestiler. Ben artık aldım İzmir'e getirdim. 15 gün sonra vefat etti.

"Anlamazdın' şarkısının adını ben önerdim"

Reklam
Reklam

"Anlamazdın"ın bir hikayesi var mı?

Bizimle bir ilgili bir hikayesi yok. Fikret Şeneş hanımefendinin sözlerini yazdığı bir şarkı. Belki Fikret hanımda vardır. Ancak Ayla o zamanlar hep şarkı arardı. Kendisi söz beste yazmazdı ama çok araştırırdı. Bu da yabancı bir parçaydı. Fransızca olabilir. Ayla çok beğenmişti. Fikret hanım söz yazdı. Önce bir 45'liğin içinde çıktı. Ve o zaman adı "Sevilirken Bilmedin mi?" idi. Fakat biz konuşurken ben "Bu anlaşılmaz. Bunu ‘Anlamazdın' yapalım" dedim. Ve o da aynı şeyi düşündüğünü söyledi. LP'de "Anlamazdın" diye çıktı.

1976'da değil de bugün bu kadar dinlenmesinin filmle örtüşmesinin dışında bir nedeni olabilir mi? "Anlamazdın"ın sözleri bugünün aşklarına daha çok şey mi anlatıyor?

Olabilir. O zamanın aşkları ile bugünküler çok farklı.

Sizin aşkınızın ya da geçmişteki aşkların şimdikilerle arasındaki farklılık sizce ne?

Eskiden arada bu kadar çok beklenti, çıkar yoktu. Bir beklenti olmadan sadece severdi insanlar birbirini. 23 yıl boyunca birlikteydik Ayla'yla. Bana bir kere bile "Ne zaman evleneceğiz?" diye sormadı 23 yıl boyunca.

Reklam
Reklam

1990'da henüz 46 yaşındayken hayatını kaybetti. Şimdi her yerde onun sesi var. Ne hissediyorsunuz?

Elbette duygulanıyorum. Gurur duyuyorum onun şahsında. Keşke yaşasaydı da o görebilseydi demekten başka çare yok. Tabii bitti, öldü, geri gelmesi mümkün değil diye düşündüğünüzde de birden bir hüzün oluyor.

"Kıyafetlerim ve eşyalarım konusunda çok tutucuyum"

Geçmişe bağlılıktan mı ya da özlemden mi ya da neden bilmiyorum. Giyiminiz, evinizdeki eşyalar, arabanız farklı, geçmişe ait... Bu durumunuzdan yola çıkarsak...

Geçmişten bir şarkı çıktı geldi yeniden hayatınıza. Bunu bağlı kaldığınız geçmişin, yılların bir hediyesi gibi bir şey diye düşünebilir miyiz?

Ben eskiden beri böyleyim. Çocukluktan beri böyle. Giyimim, eşyalarım benim eskiden bu yana gelen hasletim diyebiliriz. Tutucuyum bu konuda. Ayla da böyle olmayı severdi. Bugün olanlara da Allah'ın işi diyorum. Ne diyebilirim ki... Yukarısı... Yukarısı hesabı şaşırmaz. O bilir işini... Ama keşke hayatta olsaydı da o da görebilseydi...

Hâlâ aynı evde yaşıyor

Reklam
Reklam

Enis Berki hâlâ Ayla Dikmen'le son altı yıllarını geçirdikleri evde yaşıyor. Eşyaların çoğunu birlikte seçmişler. Salondaki havuzu da birlikte düşünmüşler. İkisinin de güzel sanatlara, heykel ve resme ilgisi var. Duvarda hâlâ asılı duran karakalem tablo, Dikmen'in yaşadığı günlerde bir gazino afişindeki fotoğrafına bakılarak yapılmış. Berki yapanı da tarihi de hatırlamadığını söylüyor.