Özel MMT Amerikan Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Anıl Özmutlu, obezitenin hayatı olumsuz etkilediğini ve tedavi edilebilir bir kronik rahatsızlık olduğunu kaydetti.
Dünyada en sık görülen kronik rahatsızlıkların başında Obezitenin geldiğini ve bunun göz ardı edildiğini dile getiren Özel MMT Amerikan Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Anıl Özmutlu, “Kronik hastalıklar içinde en sık konuşulan hastalıklar hipertansiyon, şeker (diyabet), kalp hastalıkları, romatizmal hastalıklar olarak göze çarpıyor. Ama aslında dünyada en sık görülen ve ciddi bir hastalık olan obezite göz ardı ediliyor. Hele de karantina günlerinde hareketsizlik ve evde kalma sonucu yeme miktarında ve sıklığındaki artış, obez hasta sayısının ve oranlarının artmasına katkıda bulunduğu da bir gerçek. Obezite sadece fazla kilo alımı anlamına gelmiyor. Genel kullanım olarak vücut kitle indeksinin 35 ve üzeri olması obezite, 40 ve üzeri olması morbid obezite olarak adlandırılıyor. Ama olay sadece fazla kilolardan ibaret değil. Obez hastalarda kalp, şeker, tansiyon hastalıklarının görülme oranı artmaktadır. Hatta obezite ameliyatlarından sonra şeker ve tansiyon hastalıklarının % 80-90 oranlarında ortadan kalktığı ispatlanmış bir gerçektir” dedi.
"Önlenebilir bir hastalıktır"
Obezitenin önlenebilir ve tedavi edilebilir kronik bir hastalık olduğunu belirterek sözlerine devam eden Dr. Anıl Özmutlu, “Uzman bir destekle çok kolaylıkla tedavi olmak mümkün. Buradaki amaç zayıflamak değil, “sağlıklı zayıflamak” tır. Diyetisyen kontrolünde diyet ve egzersizlerinizi yapabiliyorsanız, herhangi bir müdahaleye ve ek girişime gerek olmadan ideal kiloya da ulaşılabilir. Ancak bu yöntemle kilo vermek mümkün olmuyorsa o zaman ameliyatsız ve ameliyatlı yöntemlerle destek alınması gerekir. Ameliyatsız yöntemler aslında bir zayıflama yöntemi değildir. Zayıflamaya yardımcı yöntemler olarak nitelendirilirler. Diyetisyen kontrolü, diyet ve egzersiz uygulanmadığı sürece hiçbir etkileri yoktur. Etki süresi sonrasında yeniden kilo alma ihtimali vardır” şeklinde konuştu.
Ameliyatsız yöntemler
Ameliyatsız zayıflamanın iki yöntemi olduğunu dile getiren Özel MMT Amerikan Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Anıl Özmutlu, bunların mide balonu ve mide botoksu olduğunu söyledi. İlk olarak Mide Botoksu ile ilgili bilgi veren Dr. Anıl Özmutlu, “Midenin ilk 1/3 ve son 1/3’lük kısmına botoks enjekte edilmesi şeklinde uygulanır. Endoskopik olarak uygulanır. Yaklaşık 15-20 dakikalık bir işlem olup işlem sonrası hasta normal hayatına devam edebilir. Mideden salgılanan açlık hormonu (Ghrelin) salgılanmasını baskılayarak ve midenin boşalma süresini uzatarak etki gösterir. Etki süresi 6 aydır. Yaklaşık 10 - 15 kg vermek için uygulanır. Diğer yöntem ise Mide Balonu. Endoskopik yöntemle mideye silikon bir balon yerleştirilmesi işlemidir. İşlem sonrası hasta normal hayatına geri dönebilir. Balon midenin 1/3’lük kısmını kaplar. Mide kapasitesini azaltarak ve boşalma süresini uzatarak etki gösterir. 6 -12 aylık balonlar mevcuttur. Süresi dolduğu zaman endoskopik olarak çıkarılır. Yaklaşık 20-25 kg vermek için kullanılır” dedi.
Cerrahi işlem ile zayıflama
Ameliyatlı zayıflama yöntemlerinin kesin ve kalıcı çözüm sağladığını belirterek sözlerini tamamlayan Özel MMT Amerikan Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Opr. D. Anıl Özmutlu, “Ameliyat sonrası diyetisyen kontrolü dengeli beslenebilme amacıyla önemlidir. Kapalı yöntemle (Laparoskopik) yapılırlar. Ameliyat sonrası 1. Gün kaçak testi yapılır ve hastalar diyetleri düzenlenerek taburcu edilirler. İlk olarak Tüp Mide ameliyatından bahsetmek istiyorum. Tüp mide (sleeve gastrektomi): Obezite cerrahisinde en sık tercih edilen ve uygulanan yöntemdir. Midenin yüzde 80’lik kısmının, mide tüp şeklinde kalacak şekilde kesilerek çıkarılmasıdır. Midenin kapasitesi azalır ve alınabilen gıda miktarı azalır. Yanı sıra midedeki açlık hormonunun salgılandığı fundus bölgesi de çıkarıldığı için açlık hissi ortadan kalkar. Böylece etkili kilo verme sağlanabilir. Bir diğer yöntem ise Gastrik By-Pass. Midenin büyük kısmının devre dışı bırakılması ve ince bağırsakların yaklaşık yarısına bağlanması ile olur. Bu nedenlerden dolay kapasitenin azalması ile karşımıza çıkmaktadır. Daha çok şeker hastalarında uygulanmaktadır. Bahsetmiş olduğum tedavi yöntemlerinde en önemli kısımlar, doğru hastaya, doğru zamanda, doğru prosedürün uygulanmasıdır. Böylece oluşabilecek komplikasyonlar ve riskler en aza indirilerek daha güvenli bir cerrahi ve daha yüz güldürücü sonuçlar alabilmekteyiz” diye konuştu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz