"Öğretmen yetiştirme süreci değişmeli"

TEDMEM Direktörü Prof. Dr. Emin Karip: - "Öğretmen yetiştirme sürecinde bir değişikliğe gidilmeli. Bir arz talep dengesizliği var ve burası bir krize doğru gidiyor. Her çocuğun öğretmen olarak atanabilme niteliğine sahip, atanmış bir öğretmenden eğitim alması gerekiyor" - "(97 bin öğretmen ihtiyacı) Bu öğretmen açığı hemen kapatılabilir. Mevcut yıllık öğretmen alım sayısıyla devam edilirse 4 yılda bu açık kapanır ama özellikle ücretli öğretmen gibi görevlendirme yoluyla bu eksiğin giderilmesine başvurulduğunu düşünürsek bu açığın hemen kapatılması gerekir" - "(MEB'in İlkokullarda Yetiştirme Programı) Pilot uygulama esnasında yapılan çalışmalarda programa katılan öğrencilerin matematik dersinde yaklaşık yüzde 87'si, Türkçe dersinde ise yüzde 79'unun başarılı olduğu rapor edilmiş. Bu tür desteklerin sağlanması gerekiyor" - "Okul öncesi eğitimle ilgili 2008'de yüzde 42 olan bir okullaşma oranı var. Bu oranın geldiğimiz noktada yüzde 67 civarında olduğunu görüyoruz. Bu ciddi bir artış. Fakat eğitimin kalitesini artırmak istiyorsak hala okul öncesi eğitimden başlamak ve 5 yaş grubu için okul öncesi eğitimi tüm nüfusa yaygınlaştırmak zorundayız"

BURCU ÇALIK - Türk Eğitim Derneğinin (TED) düşünce kuruluşu TEDMEM Direktörü Prof. Dr. Emin Karip, "Öğretmen yetiştirme sürecinde bir değişikliğe gidilmeli. Bir arz talep dengesizliği var ve burası bir krize doğru gidiyor. Her çocuğun öğretmen olarak atanabilme niteliğine sahip, atanmış bir öğretmenden eğitim alması gerekiyor." dedi.

Karip, AA muhabirine, TEDMEM tarafından 5'incisi hazırlanan 2018 Eğitim Değerlendirme Raporu'na ilişkin açıklama yaptı.

Raporun Türkiye'de eğitim alanında bir yıl içerisinde yaşanan gelişmelerin değerlendirilmesi, sorun alanlarının ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla hazırlandığının altını çizen Karip, "Bir sivil toplum örgütü olarak sadece eğitimciler değil aynı zamanda kamuoyunu bilgilendirme amaçlı bir çalışma yapıyoruz. Doğrudan doğruya eğitim siyaseti ve bürokrasisi içerisinde hem sorunları hem de çözümlerini bir arada değerlendirerek katkı sağlamaya çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.

Reklam
Reklam

Raporda yer alan ana tespitler ve çözüm önerilerine yönelik bilgileri paylaşan Karip, kullanılan verilerin MEB ile çeşitli kuruluşlardan alınan resmi veriler olduğunu kaydetti.

Karip, rapordaki "Türkiye'de eğitimde nitelik arttırmaya yönelik politikalara ağırlık verilmesi gerektiği" tespitine ilişkin, 2023 Eğitim Vizyonu'nda da eğitimin niteliğini artırmaya dönük pek çok hedefin ortaya konulduğuna işaret etti.

Özellikle okullar arası başarı farklarının azaltılması, okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması gibi hedeflerin bulunduğunu anımsatan Karip, "Biraz geriye dönerek bir değerlendirme yapacak olursak, örneğin okul öncesi eğitimle ilgili 2008'de yüzde 42 olan bir okullaşma oranı var. Bu oranın geldiğimiz noktada yüzde 67 civarında olduğunu görüyoruz. Bu ciddi bir artış. Fakat eğitimin kalitesini artırmak istiyorsak hala okul öncesi eğitimden başlamak ve 5 yaş grubu için okul öncesi eğitimi tüm nüfusa yaygınlaştırmak zorundayız." diye konuştu.

Hem bütçe değerleri hem fiziki kapasite açısından değerlendirildiğinde bu hedefi gerçekleştirmenin gerisinde kalındığını vurgulayan Karip, "Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi içerisinde yaklaşık yüzde 8'lik bir payın yatırım harcamalarına ayrıldığını görüyoruz. Oysa Bakanlığın belirlediği hedeflere baktığımızda en azından orta vadede yatırım bütçesinin, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi içerisindeki payının yüzde 15'lerin üzerinde bir süre devam etmesi gerektiği kanaatindeyiz." dedi.

Reklam
Reklam

- İlkokul öğrencileri İYEP ile başarıyı yakalıyor

Prof. Dr. Karip, aynı zamanda okullar arası farklılıklar, başarı farklılıkları ve devamsızlık gibi sorunların bulunduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu sorunların çözümü aslında nicelikten çok niteliğe odaklanmamız gerektiğini gösteriyor. Bunun için öncelikle okullar arası başarı farklılıklarını azaltmaya yönelik politikaların desteklenmesi gerekiyor. Dar gelirli ailelerin eğitiminin daha çok desteklenmesi gerekiyor. Özel harcamalara baktığımızda ailelerin eğitim için yaptığı harcamaların toplamı içinde alt yüzde 40'lık gelir dilimindeki aileler sadece yüzde 8'lik harcama payına sahip. Diğer taraftan üst yüzde 20'lik gelir grubuna baktığımızda, bu grup da özel harcamaların yüzde 66'sını gerçekleştiriyor. Dolayısıyla özellikle dezavantajlı gruplar açısından ciddi bir desteğe ihtiyaç var."

MEB'in İlkokullarda Yetiştirme Programı'nın (İYEP) öğrenme eksiği olan çocukların özellikle matematik ve Türkçe derslerindeki eksikliğinin giderilmesini amaçladığına işaret eden Karip, "Bu, sınava yönelik bir uygulama değil, belki de sevindirici tarafı burası. Pilot uygulama esnasında yapılan çalışmalarda programa katılan öğrencilerin matematik dersinde yaklaşık yüzde 87'si, Türkçe dersinde ise yüzde 79'unun başarılı olduğu ve diğer çocukların seviyesine erişme düzeyinde önemli bir gelişme görüldüğü rapor edilmiş. Bu tür desteklerin sağlanması gerekiyor." değerlendirmesini yaptı.

Reklam
Reklam

- "Öğretmen yetiştirme sürecinde bir değişikliğe gidilmesi gerekiyor"

TEDMEM Direktörü Karip, rapordaki Türkiye'nin öğretmen açığının kapatılmasına yönelik çözüm önerilerine de değinerek, "Milli Eğitim Bakanlığının 2018 yılı verilerine göre, 97 bin civarında öğretmen açığı var. Aslında bu öğretmen açığı hemen kapatılabilir. Raporumuzda da yer verdiğimiz, mevcut yıllık öğretmen alım sayısıyla devam edilirse 4 yılda bu açık kapanır ama 97 bin öğretmenin eksik olduğunu, bunların yerine özellikle ücretli öğretmen gibi görevlendirme yoluyla bu eksiğin giderilmesine başvurulduğunu düşünürsek bu açığın hemen kapatılması gerekir." değerlendirmesinde bulundu.

Karip, şöyle devam etti:

"Sınava giren ve KPSS puanı olan 417 bin aday, diğer taraftan eğitim fakülteleri ve eğitim bilimleri fakültelerinde hali hazırda 217 bin civarında öğrenci var. Bu rakamlara bir de pedagojik formasyon programları yoluyla öğretmen yetiştirmeyi ilave etmemiz gerekiyor. Şu anda yıllık 50 binin üzerinde bir rakam da oradan geliyor. Bu yönüyle baktığımızda bir arz talep dengesizliği var ve burası bir krize doğru gidiyor. Öğretmen yetiştirme sürecinde bir değişikliğe gidilmesi gerekiyor.

Reklam
Reklam

Burada bir düzenlemeye ihtiyacımız var ama öğretmen açığı açısından değerlendirdiğimizde öncelikle her çocuğun kaliteli eğitim hakkının güvence altına alabilmek açısından bizim mutlaka öğretmen açığını kısa vadede kapatmamız gerekiyor. Her çocuğun öğretmen olarak atanabilme niteliğine sahip, atanmış bir öğretmenden eğitim alması gerekiyor."

- "Ücretli öğretmenlik uygulaması sona erdirilmeli"

Ücretli öğretmenlik uygulamasının yarattığı sıkıntılara dikkati çeken Karip, "Ücretli öğretmenlik uygulamasıyla ilgili verilere baktığımızda, yaklaşık 90 bin civarında da ücretli öğretmen olduğunu, ücretli öğretmenlerin bir kısmının öğretmen olarak atanabilme niteliğine dahi sahip olmadığını görüyoruz. Ücretli öğretmenlik uygulamasının aslında tamamen sona erdirilmesi gerekiyor. Bu nedenle de 97 bin öğretmen ihtiyacının ivedilikle karşılanması gerekiyor ki TEDMEM olarak görüşümüz, Türkiye Cumhuriyeti 97 bin öğretmenin atamasını yapamayacak bir durumda değil. Bunu kolaylıkla yapabilir." diye konuştu.

Karip, ücretli öğretmenliğin istisnai bir uygulama olması gerektiğini vurgulayarak, "Bütün norm kadro karşılığı öğretmenler atanır ama yıl içinde sağlık veya başka bir nedenle bir ayrılma olduğunda kadrolu öğretmenle bu ihtiyaç karşılanamazsa ücretli öğretmenlik sadece bu koşullarda devreye sokulabilecek bir uygulama olabilir." açıklamasında bulundu.

Reklam
Reklam

- "Arz talep dengesini gözeterek bir planlamaya ihtiyacımız var"

Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK'ün eğitim fakültelerindeki kontenjanların azaltılmasına yönelik yaklaşımlarını doğru bulduklarını belirten Karip, şunları kaydetti:

"Arz talep dengesini gözeterek bir planlamaya ihtiyacımız var. Çünkü 97 bin öğretmen açığını kapattığımız zaman yani hali hazırda açık olan bütün normlara öğretmen ataması yaptığımızda geriye kalan dönemde yıllık yaklaşık 10-13 bin civarında emekli olan ya da öğretmenlik mesleğinden ayrılan öğretmenler sebebiyle ilave istihdam gerçekleştireceğiz. Bizim bunu göz önünde bulundurarak bir planlama yapmamız gerekiyor. Öğretmen yetiştirme sürecinde aslında buradaki sayıyı azaltarak daha nitelikli bir eğitim verme imkanına da sahip olabiliriz. Çünkü yıllık 50 bin civarında bir kontenjana öğrenci almaktansa ihtiyacı gözeterek öğrenci aldığımızda hem uygulama imkanları hem de fiziki alt yapıyı kullanma açısından niteliği artırmamız mümkün olabilir."

Anahtar Kelimeler: