Okul önü şiddeti yarın büyük olaylara yol açabilir

RİZE (İHA) - Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Şuayip Özcan, AB'nin ana dilde eğitim dayatmasına boyun eğilmeyeceğini belirterek, "AB bizden ana dilde eğitim isterken, kendi ülkelerinde Türkçe'yi yasaklıyor" dedi.

Karadeniz gezisini sürdüren Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Şuayip Özcan, Rize'de düzenlediği basın toplantısında okul önlerinde artan şiddet olaylarını ve AB'nin ana dilde eğitim dayatmasını değerlendirdi. Rize'de 'Dağmaran' adlı işletmede basın mensuplarıyla bir araya gelen Özcan, AB'nin dayatmalarına boyun eğilmeyeceğini belirterek, "Takip edebildiğimiz kadarıyla Avrupa eğitim konusunda karşımıza dayatmalarla çıkmaktadır. Bu dayatmalardan bir tanesi ana dilde eğitim olarak karşımıza çıkmaktadır. Bize ülkemizin değişik bölgelerinde yaşayıp değişik şive kullanan insanların eğitime dillerini yansıtmamız istenirken, ne yazık ki kendi ülkelerinde Türkçe eğitim yasaklanmaya başlamıştır" dedi.

Reklam
Reklam

Gerek Almanya'da, gerek Hollanda'da şu an itibariyle Türkçe'nin yasaklandığını iddia eden Özcan, "Daha da ileri gidilerek o ülkenin vatandaşı olmak isteyenlere vicdanı test uygulaması, okullarda Almanca bilmeyenlerin okullara alınmayacağı, öğrenmemede ısrar edilmesi halinde sınır dışı edilecekleri açıklanmıştır. Kendi ülkelerinde istemediklerinin bize demokratik haklar gibi dayatılmasını kabul etmiyoruz. Türk Eğitim Sendikası olarak ülkemizin dilinin Türkçe olduğuna inanan bir kurumuz. Çalışanlarımız itibariyle baktığımız zaman Avrupa Birliği'nde öğretmenler yıllık 40 bin dolar alırken, bizde 6ı bin dolar almaktadır. AB'deki meslektaşlarımız grevli toplu sözleşme hakkı olan sendikalara sahipken biz bu haklardan yoksunuz. AB'de okul öncesi eğitim yüzde 80'lere ulaşırken bizde yüzde 14'lerde olduğunu görüyoruz. Eğitime ayrılan paya bakarsak maalesef bu yapın ülkemizde Afrika ülkelerinden geri olduğunu görüyoruz" şeklinde konuştu.

Şuayip Özcan, eğitimde özelleştirmeye karşı olmadıklarını ancak düşünülen uygulamayı desteklemediklerini ifade ederek, "Ülkemizde özel okullara bakıldığında bir öğrencinin 8 bin ila 35 bin YTL arasında bir ödeme yaptığını görüyoruz. Durum böyle olunca devlet okullarında 650 YTL'ye tekabül etmektedir. Siz çiftçinin, işçinin ve memurun 8-35 bin YTL vererek öğrencisini özel okullara göndereceğine inanıyorsanız yanılıyorsunuz. O vereceğiniz bin YTL'de hiçbir mana ifade etmeyecektir. Öyleyse bu vereceğiniz bin YTL'yi devlet okullarına vererek sokaktaki bu çocuklarımızı; ayakkabı boyayan, kapkaç yapan, bali çeken bu çocuklarımızı öğretime alırsak hizmet etmiş oluruz" dedi.

Reklam
Reklam

Milli Eğitim Bakanlığı'nın asgari ücretin altında öğretmen çalıştırmasını eleştiren Özcan, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlere biran önce kadro verilmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:

"Devlet hiç asgari ücretin altında çocuk çalıştırabilir mi? Maalesef bunlar çalıştırmaya devam etmektedir. Öbür tarafa bakınca yüz binlerce gencimiz eğitim fakültelerini bitirmiş, öğretmen olacağı günü beklemektedir. Bu ümitle evlenmiş, yuva kurmuş ama bir bardak çay için ailesinden harçlık almaktadır. Bu insanları değerlendirmemiz gerekmektedir. AB standartlarını yakalamak için öğretmen sayımızın 1 milyon 150 bin olması gerekmektedir. Ama Milli Eğitim Bakanlığı 160 bin öğretmenle problemi çözeceğini zannetmektedir. Farz edelim 160 bin öğretmen olsun. Bu öğretmenlerin 30 bin tanesinin sözleşmeli ve ücretli çalıştırılmasının yeterli olmadığını görmekteyiz. Bu arkadaşlarımız yeteri kadar katkı sağlayamıyorlar. Gelecekleri karanlık, durumları belli değildir. Bu arkadaşlarımızın bir an önce kadrolu öğretmenliğe atanmaları gerekmektedir."

Reklam
Reklam

Okul önlerinde artan şiddet olaylarını da değerlendiren Özcan, olayların siyasallaşarak büyümesinden endişelendiklerini ifade ederek, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Her gün insanlar ölüyor okullarda. Dün Artvin'den gelirken çok üzüldüm. Artvin gibi küçük bir yerde öğrencilerin öldürürcesine birbirine saldırdıklarını gördüm. Demek ki küçük büyük demeden bir saldırıyla karşı karşıyayız. Bu yarın siyasi nedenlere dönüşecek. Büyük olaylar yaşanacak diye endişe etmekteyiz. Geçmişte Eruh'ta bölücü örgüt mensupları baskın yaptıkları zaman üç beş çapulcu denmiş ama bugün bir isyana dönüşmüştür. Öyle çocuklarımız okullara geliyor ki, açlıktan sabahları sınıflarda baygınlık geçiriyor, kendinden küçük olan çocukların imkanlarından zorla faydalanmaya çalışıyorlar. Medyamızın bir kısım yanlış davranışları o çocukları yönlendirmektedir. Görsel medyamızda özellikle şiddet içerikli filmlerdeki kahramanları çocuklar örnek almakta, onlar gibi davranmaktadırlar."