Dün ilköğretim okulları açıldı; ve milyonlarca çocuk dersbaşı yaptı. Kimi çocuklar sekiz yıllık eğitimi bitirip liseye başladılar; kimisi okul değişikliği ile yeni bir okula, kimisi öğretmen değişikliği nedeni ile yeni bir öğretmenle, kimisi önceki yıldaki öğretmenleri ile kimiside ilk kez okula başladı.
Kuşkusuz, okula başlamak çocuklar için olumlu veya olumsuz duygular yaratabilecek bir durumdur. Okula başlamanın heyecanını en çok hissedecek öğrenciler birinci sınıfa başlayan öğrencilerdir.Kimisi daha önce kreşe, ana sınıfına gitmiş, kimiside ilk kez annesinden ayrılmaktadır. Genel olarak birinci sınıf öğrencileri her bakımdan en hassas grubu oluşturmaktadır.Aile yapılarına, yetiştirilme tarzlarına, daha önce kreşe, ana sınıfına gidip gitmemelerine ve öğretmenin tutumuna göre çeşitli sorunlar yaşamaktadırlar. Okula başlama ile ortaya çıkan önemli bir sorun seperasyon anksiyetesidir(okul fobisi). Bu anksiyeteyi yaşayan çocuklar annelerinden ayrılmak istemezler, ağlarlar, bulantı, kusma vb. belirtiler gösterirler ve sınıfa girmezler.Anneler haftalarca sınıfta, okul önünde beklemek zorunda kalırlar.Fiziksel semptomlar nedeni ile çocuk birçok muayene ve tetkikten geçirilmesine rağmen birşey bulunmayınca çocuk suçlanabilir. Bazı öğretmenler bu durumun çocuğun şımarıklığından kaynaklandığını düşünerek sert davranışların sorunu çözeceğini düşünürler. Bazı öğretmenlerde çocuğun okula hazır olmadığını, bir yıl sonra okula gelmesinin daha uygun olacağını söyleyebilirler. Böyle bir çocuk aileden kopamadığı için bu anlamda okula hazır değildir; ancak zihinsel gelişim bakımından diğer çocuklardan bir farkı yoktur. Okula bir yıl geç başlaması sorunu çözmeyecektir. Bu sorunun çözümüde okul ile birlikte olacaktır. Aileler ve öğretmenler böyle bir sorunla karşılaştıklarında bunun psikolojik bir sorun olabileceğini ve tedavi gerektirdiğini bilmeli ve böyle bir çocuğun korkutma ile veya sert tutumlarla bu korkusunu yenemeyeceğini bilmelidirler
Çocukların okula uyumunu ve öğrenmelerini etkileyecek zihinsel gelişim sorunları ve fiziksel sorunlarıda olabilir. Bu sorunlar, görme ile ilgili, duyma ile ilgili, metabolic, fiziksel hastalıklar ile ilgili, ruhsal hastalıklar ile ilgili veya zihinsel gelişimde gerilik ile ilgili olabilir.Öğretmenler bu sorunların çocuğun okul eğitimi ve uyumu üzerindeki olumsuz etkileri konusunda bilgi sahibi olmalıdırlar.Aileler bu sorunları farketmemiş de olabilirler.Böyle bir sorun şüphesi olduğunda öğretmenler ve rehber öğretmenler aileleri uyarmalı ve tedaviye yönlendirmelidirler.
Okula yeni başlayan çocuklar için en önemli şey okulu sevip sevmmeleri ve uyumlu olup olmamalarıdır. Bu konuda en büyük görev öğretmenlerindir.Çünkü öğretmenin tutum ve davranışları, gözlemleri, becerisi çocukların okulu sevmelerinde, zihinsel kapasitelerini ortaya koymalarında ve geliştirmelerinde çok önemlidir. Öğretmenlerin çocukların öğrenme yöntemlerini ve psikolojik yapılarını bilmeleri gerekir.Sert, cezalandırıcı, çocukları kapasitelerinin üstünde zorlayıcı öğretmen tutumlarıda, aşırı gevşek tutumlarda çocuklarda okula ve öğrenmeye karşı isteksizlik yaratacak tutumlardır.
Öğretmenlerin, çocukların okula ve öğrenmeye isteklerini arttırmaları, onları iyi gözlemleyerek yaşadıkları fiziksel ve ruhsal sorunları tespit etmeleri, bu konularda aileleri uyarmaları ve işbirliği yapmaları önemlidir. Birinci sınıf öğrencileri için öğretmenlerin tutum ve davranışları, gözlemleri, aile ile iş birliği yapmaları çocukların başarılarında ve uyumlarında en önemli etkendir. Ailelerinde okul öncesi eğitime önem vermeleri, çocuklarını aşırı koruyucu, kollayıcı tutumda olmamaları, zorlamadan öğrenmeye teşvik etmeleri,onlara güvenmeleri ve öğretmenle işbirliği yapmaları gerekir.
Dr. Mazlum Çöpür
Çocuk Psikiyatrisi Uzmanı
mazlum.copur@mynet.com
www.nirvanacocuk.com