Birleşik Krallık’taki Durham Üniversitesi'nden bir grup bilim insanı, ölüleri duyduğunu öne süren insanların gizemini çözdüklerini iddia ediyor.
65 medyumun ve 145 sıradan insanın katıldığı yeni çalışma, sipiritualistlerin yaratıcı faaliyetlere ve değişken bilinç durumlarına daha yatkın olduğu, yaşamlarının ilk dönemlerinde alışılmadık işitsel deneyimler yaşadıklarını ortaya koydu.
Dunham Üniversitesi’nden baş araştırmacı Adam Powell, “Bulgularımız öğrenme ve arzuya dair çok şey anlatıyor” dedi ve ekledi:
Spiritüalizmin öğretileri, katılımcılarımız açısından, hem sıradışı çocukluk deneyimlerini hem de medyumluk yaparken sıkça deneyimledikleri işitsel fenomenleri anlamlandırıyor gibi görünüyor.
Genel kanıya göre, ruhları duyabildiğini söyleyen kişiler, durugörü (gaipten bir şeyler görmek) veya duruhis (gaipten bir şeyler hissetmek) gibi iletişim biçimlerinden ziyade duruişiti (gaipten sesler duymak) yöntemini deneyimliyor.
Powell’a göre tüm bu deneyimler, kişilerin yeterince çabaladıklarında ölülerle temas kurabileceğine inanması gibi basit bir durumdan kaynaklanmıyor. Daha ziyade erken yaşlarda belirli eğilimler veya kabiliyetler sergilemesinden ve sonrasında bunları spiritüel inançlarla anlamlandırmasından kaynaklanıyor.
Ruhlarla iletişim kurduğunu söyleyen pek çok kişi, bu benzersiz deneyimlerinin anlamını bulmak için ölümden sonra yaşam inancına ve ruhların bir medyum ya da psişik aracılığıyla yaşayanlarla iletişim kurduğu fikrine yöneliyor.
Mental Health, Religion and Culture isimli akademik dergide yayımlanan araştırmada medyumların ruh "seslerini" işitme deneyimleri incelendi ve katılımcıların halüsinasyona yatkınlık, paranormal olaylara inanç ve “(hayallere) dalma” seviyeleri karşılaştırıldı.
Dalma (absoption) ismi verilen kavram, bireylerin zihinsel imgelemine, özellikle de fantezi dünyasına dalmaya eğilim gösterdiği anlamına geliyor. Amerikalı psikolog Auke Tellegen’in araştırmalarına göre bu durum, “fantezi eğilimli kişilik” diye adlandırılan kişilik özelliğiyle yakından ilişkili.
Araştırmanın bulguları da bu işitsel fenomene yönelik yüksek düzeyde dalgınlık ve duyarlılığın, duruişiti denen iletişim biçiminin daha sık deneyimlenmesiyle bağlantılı olduğunu gösterdi.
Katılımcıları hayallere dalma ve doğaüstü olaylara inanç seviyelerine göre derecelendiren araştırmacılar, medyumların, sıradan katılımcılardan çok daha yüksek puanlar aldığını tespit etti.
Bunun yanında, medyumların, başkalarının kendileri hakkında ne düşündüğünü umursama ihtimalinin diğerlerinden daha az olduğu, ancak olağandışı, halüsinasyon benzeri işitsel deneyimlere de daha yatkın olduğu anlaşıldı.
Medyum olmayan kişilerde de hayallere dalmanın, bireylerin doğaüstü olaylara inancıyla bağlantılı olduğu görüldü. Ancak bu kişilerde inanç ve halüsinasyona yatkınlık arasında kayda değer bir ilişki bulunamadı.
Araştırmaya katılan medyumlardan yaklaşık yüzde 80’i, işitsel spiritüel iletişimin gündelik yaşamlarının bir parçası olduğunu söylerken, yaklaşık yarısı da ölülerin seslerini her gün duyduğunu aktardı.
Araştırmaya göre medyumların çoğu (yüzde 65) söz konusu sesleri kafalarının içinde duyduğunu, yaklaşık yüzde 30'u ise hem kafalarının içinde hem de dışında duyduğunu söyledi. Bu tür deneyimlerin ortalama 21-22 yaşlarında başladığı da anlaşıldı.
Northumbria Üniversitesi'nden ve çalışmanın yazarlarından Dr.Peter Moseley şu yorumu yaptı:
Spiritüalistler, yaşamın erken dönemlerinde başlayan ve genellikle daha sonra kontrol edebildikleri, olumlu ve alışılmadık işitsel deneyimleri bildirme eğiliminde. Bunların nasıl geliştiğini anlamak önemli çünkü bu, ıstıraplı veya kontrol edilemeyen deneyimlerini daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.