Onlarca Nazi bilim adamı Himalayalar'a neden gitti?

Adolf Hitler henüz Almanya'nın başındakyen tüm dünya Nazi yöneticilerinin gizli, gizemli araştırmalarını konuşuyordu. Bu gizli çalışmalardan biri de Alman milletinin eski Arilerle bağlantılı olduğunu kanıtlamaya yönelik araştırmalardı.

Adolf Hitler henüz Almanya'nın başındakyen tüm dünya Nazi yöneticilerinin gizli, gizemli araştırmalarını konuşuyordu. Bu gizli çalışmalardan biri de Alman milletinin eski Arilerle bağlantılı olduğunu kanıtlamaya yönelik araştırmalardı.


Hitler, Almanların Ari ırkından olduğunu kanıtlama niyetindeydi.


Modern etnoğraflar genellikle batı Avrupalıların eski Arilerle herhangi bir bağlılığı olduğuna dair gerçek bir delil olmadığını belirtiler. Ancak Hitler, Almanların bu eski uygarlık ile bir bağlılığının olduğuna dair kanıtları olduğunu öne sürüyordu

Reklam
Reklam

Naziler, bunu tam olarak ispat etmek için büyük bir bilim adamı grubunu Himalaya göndermişlerdi.


Uçakla geldikleri bölgede araştırma yapacakları yere gitmek için haftalarca yaya olarak seyahat ettiler. Bu zorluklar Nazi araştırmacıları hiç de korkutmamıştı.


Özellikle Bhutan'da yapılan araştırmalarda olağanüstü bir ırka ait olduğu öne sürülen bir insana ait kemik kalıntıları bulunduğu öne sürüldü.


Bu kemik kalıntıları kendi morfolojisine göre, insana veya maymuna benzer bir yaratıktı. Kemiklerine bakılarak bu yaratığın insandan çok daha uzun olduğu sonucuna varıldı.


Öyle ki, kabirde bulunan baldır kemiğinin uzunluğunun 1 metreden fazla olduğu öne sürüldü.


Naziler'in kutsal kadeh ve Atlantis'le ilgili araştırmalar için Himalayalar'a gittiği yönünde söylentiler de mevcut.


Naziler ayrıca Antarktika da gizemli araştırma yapmışlardı. Burada elde edilen verilen buzların altında kaldı. Hatta günümüze kadar gelen söylentilere göre Naziler'in Antarktika buzlarının altında özel amaçlı üsleri vardı ve bunlar daha uzun süre faaliyet göstermişlerdi.

Reklam
Reklam

İddiaya göre bu üslerde çalışanlar Hitler'in düştüğünden uzun süre habersiz olarak çalışmalarına devam ettiler.


Birçok devlet, ideolojisini dayatmak için eğitimi kullanmıştır ama bunu Nazi rejimi kadar saldırganca yapanı azdır.

İngiltere'de on beş yıl önce ders kitaplarındaki tarih eğitiminin sorunlarıyla ilgili bir soruşturmaya cevap veren tarihçi Eric Hobsbawm şöyle kestirip atmıştı: "Okullardaki tarih eğitiminin amacı, zaten çocuklara tarih öğretmek değildir. Devlete sadık vatandaşlar yetiştirmektir.”Kaynak: line. do


Nazilerin iktidarı döneminde (1933-1945) Almanya'da ilk ve orta öğretim bunun en gelişmiş örneğiydi. Çocuklara okuma yazma öğrenmeye başladıkları yaştan itibaren dayatılan ders kitapları yeterince ürkütücüydü.


1933'te Naziler iktidara geldikleri andan itibaren eğitime önem verdiler. Hitler'in şu sözleri meşhurdu: "Hiçbir kız veya oğlan çocuk, saf kanın gerekliliği ve önemini tam olarak anlamadan okuldan ayrılmamalıdır.” Böylece, ırk üstünlüğü, "ulusal topluluk” ve önderliğin baş köşeye oturduğu, bireyselliğin tamamen yok sayıldığı Nazi "dünya görüşü” (Weltanschauung) eğitim aracılığıyla çocuklara dayatıldı.

Reklam
Reklam

İlk yıllarda, eski ders kitapları araya gamalı haçlar ve parti sloganları serpiştirilerek yeniden yayınlandı. Ama 1930'ların sonuna doğru, artık Eğitim Bakanlığı ile Nasyonal Sosyalist Öğretmenler Birliği'nin (öğretmenlerin yüzde 97'si buraya üyeydi) yazdığı yeni ders kitapları ortaya çıktı.


Ders kitaplarının başında Hitler'e selam İlkokul okuma kitaplarının ilk sayfası "Heil Hitler” sözcükleriyle başlıyordu. Nazi sembolleri, en sıradan temaların içinde kullanılmaktaydı.


Örneğin 1935tarihli İlk Kitabım adlı okuma kitabında, çocuklar evlerini gamalı haçlı bayrak ve güllerle süsleyen annelerine yardım ediyor, içlerinden biri de gamalı haççiziyordu.


Kadınlara biçilen rol

Kitaplarda, Nazi ideolojisinin bütün öğeleri bulunuyordu. Örneğin 1938 tarihli İlkokul Almanca Okuma kitabında, işsizliği işleyen bir hikâye vardı. Aile öyle yoksul düşmüştü ki sadece patates çorbası içebiliyordu. Baba, I. Dünya Savaşı'nda ayağından vurulmuştu ve işsizdi. Sonunda Nazi rejimi onları kurtarıyordu. Baba bir gün gururla eve dönüyor, 200 kişiyle birlikte yeni bir köprünün inşaatında çalışmaya başlayacağını ailesine müjdeliyordu…

Reklam
Reklam

Nazilerin kadınlara biçtiği en yüce rol olan annelik, kitaplarda sık sık vurgulanıyordu. Bir okul kitabında Anneler Günü için yazılmış bir tiyatro oyunu çok açıklayıcıydı. Dört danışman, anneyi çeşitli görev ve yüklerinden nasıl kurtarabiliriz diye düşünüyorlardı. Tam anneye bir yardımcı ayarlamak gerektiğini düşünürken, bir anne içeri giriyordu. Dört danışman ona ailesine bakıp bakmadığını sorduklarında "Elbette” diye cevap veriyordu. "Sabahın köründen gece yarısına kadar.” Ama, bir yardımcı isteyip istemediği sorulduğunda, anne hemen reddediyordu: Anneler sabahtan akşama ailelerine bakmaktan memnundular, işlerini seviyorlardı…


Nazi kitaplarında matematik soruları

"Akıl hastası bir insana bakmak günde 4 RM'a (Reich Mark) mal oluyor. 300 000 akıl hastası insan var. Bu insanlara bakmak toplam kaç RM'a mal oluyor? Bu parayla 1000 RM'lık kaç evlilik kredisi verilebilir?”"Bir bombardıman uçağı kalkışta her biri 10 kilo ağırlığında 12 düzine bomba taşıyor. Uçak, Yahudiliğin uluslararası merkezi Varşova'ya doğru hareket etti. Şehri bombaladı. Kalkışında bombalarla birlikte 100 kilo da benzin taşıyan uçak 8 ton ağırlığındaydı. Seferden döndüğünde hâlâ 230 kiloluk bomba kalmıştı. Uçak dönüşünde kaç kiloydu?”

Reklam
Reklam

"Gerçek Aile Modeli"

Nazi ideolojisinin özelliklerinden biri de köylülüğü yüceltmesiydi. Kitaplarda bununla ilgili pek çok görüntü ve hikâye yer alıyordu. Köy Halkı ve Tarım İşleri adlı bir okul kitabında (1939), köylü ailesi "gerçek aile modeli” olarak sunuluyordu. Kentleşme, ulusun sonu demekti: Kentli genç çiftler çocuk sayısını azaltmak gibi kötü bir eğilime kapılabiliyorlardı.


Görsel: Bir Nazi ders kitabından alınan görsel. "Yahudi burnunun ucu kıvrıktır; 6 rakamına benzer” konusu işleniyor. Kitaplardaki Irkçılık Aileye verilen önem, büyükanne ve büyükbabaları da kapsıyordu. Nazi ideolojisinde, saf kan çok önemliydi. Bir kitapta, Alman soyunun önemini anlatmak için besteci Johnn Sebastian Bach'ın soyağacı örnek olarak verilmişti. Bach ailesinde en az 34 kişinin müzisyen olduğu vurgulanıyordu. Bach'ın yaşadığı toplumda (18. yüzyılın ilk yarısı), sanat ve zanaatların babadan oğula aktarılan birer aile mesleği olduğundan söz edilmiyordu. Ders kitaplarına göre Bach ailesinin dehası, sadece Alman ırkının kan özelliğinden kaynaklanıyordu.

Reklam
Reklam

Bu kitapların bol bol ‘ırk bilimi', ‘Aryan' ırkla ‘aşağı' ırklar arasındaki farkların fiziksel özelliklerle açıklanabileceği safsatalarıyla dolu olduğunu söylemeye gerek yok. Dönemin ünlü propagandacısı Julius Streicher (1885-1946), Der Stürmer adlı bir gazete çıkarıyor, aynı adlı yayınevinde ise çocuklar için ırkçı kitaplar yayınlıyordu. Bunlardan biri olan Der Giftpliz (Zehirli Mantar), Nazi çocuk külliyatının en ünlü kitabıydı. 17 öyküden oluşan kitap, antisemitizmin en kaba ve aşırı örneklerinden biriydi. Öykü başlıklarından bazıları şöyleydi: Yahudi hizmetçisine nasıl davranır? Yahudi tüccarlar nasıl kazıklar? Yahudi hayvanlara nasıl eziyet eder? Yahudi avukatlar iki kadını nasıl aldattı?


Tarih derslerinde çocukların genel olarak sadece Alman tarihini okuduklarını öğrenmek şaşırtıcı olmasa gerek. Tarih kitaplarında Prusya Kralı BüyükFriedrich'in bütün Avrupa'yı yendiği, I. Wilhelm döneminde Fransa'nın ezilerek "İkinci Reich”ın kurulduğu parlak dönemlere özel önem veriliyor, kahramanlık,askeri başarılar, devlet hizmetinin yüceliği ve fedakârlık gibi temalar işleniyor, bu geçmiş örneklerle Hitler ve Nazi rejimi arasındaki bağlarvurgulanıyordu.

Reklam
Reklam

Fotoğraf: Beyaz Gül hareketinden bir grup genç.

Ama öyle bir ders vardı ki hepsinden önemliydi. Hitler şöyle demişti: "Genç bir Alman, bir tazı gibi çevik, deri gibi sert, Krupp çeliği gibi sağlam olmalıdır.” Bu nedenle beden eğitimi, bu militarist rejimde, bütün ders saatlerinin yüzde 15'ini kapsıyordu. Birçok devlet, ideolojisini dayatmak için eğitimi kullanmıştır ama bunu Nazi rejimi kadar açıkça, saldırganca yapanını bulmak zordur.


Ülkeyi 12 yıl boyunca yöneten rejim, yeni bir Nazi kuşağı yetiştirmekte ne kadar başarılı oldu? İşin ilginç yanı, Nazi Almanyası'nda askerlerin suikast komplosu dışında, rejime karşı sivil direnişin gençlerden gelmiş olmasıydı. Bu küçük grupların en ünlüsü, Münih Üniversitesi öğrencilerinin "Beyaz Gül” hareketidir, bildiriler dağıtan grubun altı üyesi 1943'te idam edildi.


"Hitler Gençliği"ni benimsemeyenler

Görsel: Genç bir Alman, afişte yazdığı gibi aynı zamanda "geleceğin subayı”ydı da.

Daha küçük yaştaki çocuklar arasında da bir altkültür oluştu. Bunların içinde Edelweisspiraten (Edelweiss Korsanları; grup üyeleri Alplerde yetişen edelweiss adlı beyaz çiçeği yakalarına iliştiriyorlardı) adı verilen çeteler, Hitler Gençliği neyi benimsiyorsa tam tersini yapıyor ve serseri olarak görülüyorlardı. Politize olan bu çetelerden biri, Köln'deki Ehrenfeld Grubu, sonunda Gestapo tarafından dağıtılarak çoğu 16-17 yaşında olan 12 üyesi 10 Kasım 1944'te asıldı. Aynı kuşaktan geriye kalan büyük çoğunluk ise, savaşın yarattığı büyük travmadan ağır yaralı olarak çıktı.

Reklam
Reklam

Çocuk oyunlarında dahi Nazi sembolleri sıklıkla yer alıyordu.

Eğlence Bile İdeolojik! Naziler, akşamları evlerde ailenin oynadığı masa oyunlarına bile el atmıştı. Bunlardan en ünlüleri Juden Raus! (Yahudiler dışarı), ve Bomber über England (İngiltere'yi bombalayanlar) adlı oyunlardı.


Ancak asıl ilginci, peri masallarının bile Nazi ideolojisine göre farklılaştırılıp çocuk filmlerine konu olmasıydı. Örneğin Ekim 1939'da gösterime giren "Kırmızı Başlıklı Kız” adlı filmde, küçük kızı Kötü Kurt'tan SS üniforması giymiş bir adam kurtarıyordu. PamukPrenses'in babası, doğuya doğru Almanların Rusya seferini andıran bir savaşa gidiyor, Çizmeli Kedi bir Hitler figürü gibi çocukların "Heil Çizmeli Kedi! Senbizim kurtarıcımızsın!” tezahüratıyla karşılanıyordu.