'Öpüşmeye başladık, birlikte olduk'

Japonya'da yaşanan felaketin ardından nükleer santralde meydana gelen patlama ile tüm dünya gözlerini Japonya'ya çevirdi

Japonya9'luk depremin ikinci haftasına girerken Çernobil'den sonra en kötü nükleer felakete hazırlanıyor. Dünya bir yandan büyük bir çevre felaketinin korkusunu yaşarken diğer yandan da Japonya gibi bir teknoloji devinin krizde çaresizliğini izliyor.. İşte bu kaosun içinde Reha Muhtar, yazısında Japonya'da yaşadığı aşkı yıllar sonra, yaşanan felaketin üzerine kaleme aldı. İşte o köşe yazısı...

Japon sevgili ne yapıyor acaba şimdi?..

Onu gördüğüm anda büyülenmiştim...

Şık ve batılı tarzda bir Japon kadınıydı...

Güzeldi...

Alımlıydı...

Çekiciydi...

Ve gerçek bir kadın gibi cazibesi olan bir kadındı...

Yazdan kalma tiril tiril kıyafetlerle dolu bir Tokyo gecesindeydim...

Tarih 29 Ekim 1984'tü...

Tokyo'da yemyeşil çimlerin üzerindeki sanırım büyükelçinin rezidansında, muhteşem bir yemekli davet veriliyordu...

Nurver Nureş Tokyo Büyükelçisi'ydi ve davet yüzlerce konuğun cıvıl cıvıl sohbet ettiği, döner kuyruklarının yeşil çimler boyu uzadığı kuyruklu yıldızların geçişini andıran bir albenide gerçekleşiyordu...

O MUHTEŞEM KADIN

O muhteşem Japon kadınını orada, yüzlerce davetlinin arasında gördüm...

Benden muhtemelen 4-5 yaş büyüktü, 30 yaşlarında ya vardı ya yoktu...

Japon Gazeteciler Birliği'nin davetiyle Tokyo'da "Gazetecilik ve Japon kültürü" üzerine çalışma yapıyor, eğitim alıyordum...

29 Ekim gecesi davetine Tokyo'da bulunan tek Türk gazetecisi olarak katılacağımı söylemiştim, Tokyo Uluslararası Gazetecilik Enstitüsü'ne...

Onlar da benimle beraber eğitim alan diğer ülkelerin gazeteci öğrencilerine söylemişler, herkes baştan gelmek istemişti...

Ortadoğu ülkelerinden 6-7 gazeteciydik Tokyo'da eğitim alan ve kursun başından itibaren Mısırlı gazeteci Türk gazeteci olarak beni kendisine "rakip" seçmişti...

Bu rekabetin kişisel olmaktan çok, etnik olduğunu seziyordum...

Mısırlı diğer Ortadoğulu meslektaşlara dolaylı yoldan "Ya ben ya da Türk, seçim yapın" diyordu...

ATEŞ TOKYO GECESİNİ YAKIYORDU

O gün de son anda su koyvermiş, Arap gazetecilerin bir kısmını alarak bir Arap restoranında yemeğe gitmişti Mısırlı gazeteci, Türk Büyükelçiliği'ndeki davete gelmek yerine...

Umurumun teki değildi, Mısırlı gazetecinin davranışı...

Ben gitmek istiyordum davete, Katarlı meslektaşım da Türk Büyükelçiliği'ndeki daveti görmek istiyordu...

Ne ki o muhteşem kadını görünce yanımdaki Katarlı meslektaş fazlalık olmuştu...

Gözlerimiz birbirini buldu, ateş Tokyo gecesini yakıyordu sanki...

Bir anda o muhteşem cazibenin sahibi kadınla kendimizi yan yana bulduk...

Katarlı gazeteci arkadaşımla bir üçlü oluşturmuştuk...

Gecenin ışıklarının aydınlattığı çimenler üzerinde bir süre durmuştuk ki, "bir yerlere gidip eğlenmemizi" istedi cazibeli kadın...

Veda ettik ve çıktık davetten...

MUHTEŞEM KADINLA AŞK

Lacivert bir Tokyo gecesi bizi bekliyordu...

İnanılmaz bir gece kulubüne götürdü cazibeli kadın bizi...

Tavanda aynaların olduğu, loşla karanlık arası, çok lüks bir gece kulübüydü gittiğimiz...

Katarlı meslektaşım biraz bizden uzaklaşmış, biz o muhteşem kadınla öpüşmeye başlamıştık...

25 yaşındaydım...

Bir Tokyo gecesinde, lüks şehrin en lüks gece kulüplerinden birinde, iki saat önce tanıştığım ve beni büyüleyen muhteşem bir Japon kadınla öpüşüyordum...

James Bond filmleri gelmişti aklıma...

Bu hız, bu kadar güzellik, lüks, ihtişam ve cazibe ancak bir James Bond filminin sanal senaryosunda gerçekleşebilirdi...

Ben o sanal senaryoyu gerçek hayatımda oynuyordum...

TOKYO'YU SEVDİREN KADIN

Kocasından ayrılmak üzereydi muhteşem kadın ve muhtemelen bir şeylerin intikamını hayattan benim aracılığımla almaktaydı...

O zamanlar bunu anlayabilecek bir yaşta değildim...

Ne ki Tokyo'nun bana sunduklarını sonuna kadar yaşayacaktım...

Tokyo'da kaldığım haftalar boyu, o muhteşem kadınla zaman zaman birlikte olduk...

Bana Tokyo'yu o kadın sevdirdi...

Hiroşima'ya gidip atom bombası yemiş yaşlı Japonlarla sohbet ederken, Japon kadının tenimde yarattığı aşk, beni onlara yaklaştırıyordu...

Tokyo'da yürürken, Japonlarla bar sohbetleri yaparken, Geyşa kültürünün derinliklerini öğrenirken hep cazibeli Japon kadının muhteşem silüeti bana Japonya'yı bir başka sevdiriyordu...

Tokyo'da kaldığım bir ay boyunca "Türk hamamı" denilen randevu evi türü yerlere merak için bile uğramadım...

Zaten o yerlere gitmezdim, ne ki bu sefer nasıl olduklarını öğrenme zahmetine bile katlanmadım...

Japonya'yı muhteşem bir kadından öğreniyordum zaten...

Bir gün kimonolarıyla gelmişti...

"Bak bakalım" demişti "Gerçek bir Japon kadını karşısında ne yapacaksın şimdi?.."

Kat kat kimonolar vardı üzerinde...

[

MAGAZİN SERVİSİ 'BİRBAK'I FACEBOOK'TAN TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYIN](http://www.facebook.com/home.php#!/pages/Magazin-Birbak/162650420431413)

FELAKET YAŞANANLARI HATIRLATTI

Dün akşam "Çernobil gibi bir felakete sadece 24 saat kaldı Japonya'da" başlığının bugünkü gazetede yer alacağını görünce, yaşadıklarım bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden...

O günden sonra bir daha Japonya'ya gidemedim...

Ancak o güzel insanların ülkesini hiç unutamadım...

Yaşanan aşklar, yapay sınırlarla bölünmüş insanları yeniden bütünleştiriyorlar...

Bilmem yaşadığım aşklardan mı, yaşamış olduğum şehirlerden ve ülkelerden mi, sınırlar, ırklar, renkler, çekik olan gözler ve siyahi olan tenler bana hiç yabancı gelmezler...

Hepsinde aşkı, hepsinde insanı ve yaradanı bulurum ben...

Deprem ve tsunaminin tahrip ettiği Fukuşima santralindeki nükleer sızıntı çok tehlikeli boyutlara ulaştı...

Bütün ülke alarma geçti...

Bugün Türkiye'deki bayraklar Japonya'daki deprem ve nükleer felaketin anısına yarıya indiriliyor...

Kim bilir Japon sevgili şimdi nerede ve ne yapmakta?..

Yaşıyor mu acaba?..

Kocasından ayrılıp yeni bir hayat kurdu mu kendine?..

"Sevdin mi Japon kadınını?.." demişti bana dudağıma öpücük kondurup ayrılırken...

27 yıl sonra buradan fısıldasam duyar mı sesimi acaba?..

-"Çok sevdim..."

Allah sakınsın hepinizi...