Örgütten kaçıp aile kuran genç kadının özgürlüğü bir fotoğrafla son buldu

Üniversite öğrenciliği sırasında katıldığı terör örgütüyle Kuzey Irak’a giden B.S., bir süre kaldıktan sonra, Türkiye’ye...

Üniversite öğrenciliği sırasında katıldığı terör örgütüyle Kuzey Irak’a giden B.S., bir süre kaldıktan sonra, Türkiye’ye dönerek üniversiteyi bitirdi. Örgütle tüm bağlantısını kesen kadın, ardından öğretmen oldu ve evlendi. Evliliğinden bir çocuk sahibi olan B.S., ve ailesinin hayatı, Kuzey Irak’ta çektirdiği bir fotoğraf yüzünden alt üst oldu. Fotoğraf teşhisi ile hakim karşısına çıkan kadın, etkin pişmanlık yasasından faydalanmak istediğini belirterek örgütle ilgili bildiği tüm bilgileri mahkemeye verdi. Beraat beklerken 3 yıl mahkûm olan B.S., hem kendisinin ve ailesinin hayatından endişe ediyor, hem de küçük çocuğunu bırakıp hapse girecek olmanın korkusunu yaşıyor.
Türkiye son günlerde yaşanan terör olayları ile PKK’nın kanlı yüzüyle yeniden hatırladı. 13 askerin Diyarbakır Silvan kırsalında şehit edildiği saldırı ve ardından yaşanan diğer terör olayları başta hükümet tüm çevrelerin tepkisini çekti. Devlet bir yandan terör örgütüyle silahlı mücadelenin yöntemlerini tartışırken, diğer bir yandan kanaat önderleri ve aydınlar terörün nasıl sonlandırılacağı konusunda fikirlerini beyan etmeye başladı. Terörün sonlandırması amacıyla çıkarılan ‘Etkin pişmanlık yasası’ uygulamalarıyla tartışma konusu oluyor. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ tarafından 3 yıla mahkûm edilen, kararı Yargıtay tarafından onanan B.S.’nin aldığı ceza da tartışmalı kararlardan bir tanesi.

Reklam
Reklam

4 YIL YARGILANDI AMA HİÇ TUTUKLU KALMADI
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 1995 yılında öğrenciyken terör örgütünün üniversite yapılanmasıyla tanışan B.S. bir süre sonra örgüte sempati duymaya başladı. Genç yaşta örgüte katılan B.S. kimliğinin deşifre olması sebebiyle 1999 yılında Yunanistan’a geçti. Örgütte Jian kod adını alan B.S. 2000 yılı kışında Ermenistan üzerinden Kuzey Irak’taki Hinera kampına geçti. Burada örgüte sempatizan kazandırmak için eğitim alan B.S., kırsal alanda kalmaktan hoşnut kalmadığı için Türkiye’ye dönmeye karar verdi. Yasal olmayan yollardan Van’a geçen B.S., 21 Ocak 2002 yılında İstanbul’a geldi. Bu tarihten sonra örgütle bağlantısını koparan B.S., 2004 yılında okulundan mezun oldu. Ardından evlenen B.S., kısa bir süre sonra bir çocuk dünyaya getirdi. Ancak B.S.’nin hayatı bir fotoğraf teşhisiyle değişti. Terör örgütü üyeleri D. T. ve H.S., Kuzey Irak’ta çekilen bir fotoğraftan B.S.’yi teşhis etti. 27 Haziran 2005 tarihinde gözaltına alınan B.S. terör örgütü üyeliği suçlamasıyla hâkim karşısına çıkarıldı. Avukat aracılığıyla ‘etkin pişmanlık’ yasasından faydalanmak istediğini belirten B.S. kendisini örgüte dâhil eden, Yunanistan üzerinden Kuzey Irak’a götüren ve Kuzey Irak’ta eğitim veren kişiler hakkında mahkemeye bilgi verdi. Yaklaşık 4 yıl süren yargılama sürecinde hiç tutuklu kalmayan B.S. beraat beklerken 3 yıl 1 ay 15 gün cezaya mahkûm oldu.
Mahkeme B.S.’nin yasadışı silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan önce 5237 sayılı TCK’nun 314/2. Maddesi gereğince 5 yıl hapis cezasına çarptırdı. 3713 sayılı yasanın 5. Maddesi gereğince cezayı ½ nispetinde artırım yapan mahkeme, 7 yıl 6 ay olarak belirledi. B.S.’nin duruşmadaki hal davranışları ve beyanlarını dikkate alan mahkeme 5237 sayılı kanunun 62. Maddesi gereğince cezayı 1/6 nispetinde indirerek 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla değiştirdi. Sanık B.S.’nin yakalandıktan sonra örgüt yapısı ve faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi verdiği gerekçesiyle mahkeme ‘etkin pişmanlık yasası’ olarak bilinen 5237 sayılı TCK’nun 221/4. Maddesi gereğince ½ oranında indirim yaparak 3 yıl 1 ay 15 güne mahkûm etti.
Bir yandan terör örgütünün hedefi haline gelen diğer yandan da infazının kolluk kuvvetlerine ulaşmasını bekleyen B.S. kimliği deşifre olmamak kaydıyla kamera karşısına çıktı. Üniversitede 90’yılıllarda okuduğu sırada örgütle tanıştığını belirten B.S. dönemin şartları ve arkadaş ortamının belli bir süre örgüte sempatisini geliştirdiğini anlattı. Kimliğinin deşifre olmasından dolayı Avrupa ve Kuzey Irak’a geçtiğini aktaran B.S. yaklaşık 3 sene burada kaldıktan sonra Türkiye’ye döndüğünü belirtti. Örgütte bulunduğu süre içinde herhangi bir silahlı eyleme katılmadığını belirten kadın, “Türkiye’ye döndükten sonra normal sosyal yaşantıma geri döndüm. Okulumu bitirdim. Mesleğimi sürdürdüm. Hatta uzun bir süre 2 yada 3 sene sorunum olmadı. Her türlü yasal mercilerle işim oldu ve sorun olmadı.” dedi.

Reklam
Reklam

MAHKEME ÖRGÜTLE BAĞLANTISINI KESTİĞİNE DAİR DELİL BULAMADI
Kuzey Irak’taki bir görüntüsünden teşhis edildiğini ardından iki gün boyunca emniyette gözaltında kaldığını bildiren B.S., “Emniyetin benimle ilglii tavrı olumluydu. Beni 10 ay gibi bir süre izlemişlerdi. Bu süreçte hiçbir şekilde örgütle bir bağlantı kurmadığımı biliyorlardı. Etkin pişmanlık yasasından yararlandım. Bildiklerimi anlattım.” ifadesini kullandı.
Diğer yandan davanın gerekçeli kararında yer alan bir kelime ise kafalarda soru işaretleri oluşturuyor. Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Ayar, karar öncesi verdiği mütalaasında B.S.’nin 2002 yılında İstanbul’a döndükten sonra örgütle ilişkisini kestiğinin ispatlanamadığı için faaliyetlerine devam ettirdiği belirtiliyor. Söz konusu bölüm karar metninde şu şekilde yer aldı: “…. 21 Ocak 2002 tarihinde tekrar İstanbul’a döndüğü, yakalandığı tarihe kadar örgütle ilişkisinin kestiğinin delilinin bulunmadığı, bu şekilde faaliyetlerini devam ettirdiği, örgüt içerisindeki konumu, eylem ve faaliyetlerindeki süreklilik, çeşitlilik, yoğunluk dikkate alındığında terör örgütüne üye olma suçunu işlediği sonucuna varılmıştır.”
B.S. ise söz konusu tespitte gördüğü hataya şu şekilde itiraz etti: “2009 yılında karar elime geçti. Etkin pişmanlık yasasından yararlanmış olmama rağmen 3 yıl 6 ay ceza verildi. Hiçbir şekilde örgütle dönüşümden sonra bağlantım olmamasına ve herhangi bir silahlı eyleme katılmamış olmama rağmen, bununla ilgili hiçbir durumum olmamasına rağmen ‘örgütle bağlantımı kestiğim ispatlanamadığı’ gerekçesiyle ceza aldım.” şeklinde konuştu.
Böyle bir karar beklemediklerini ifade eden B.S., “Bizim için çok büyük bir sürpriz oldu. Ben, ailem, avukatım böyle bir kararı kesinlikle beklemiyorduk. Çocuğumun olmasının bir kere mahkemede olumlu bir tablo oluşturacağını düşünüyordum fakat böyle olmadı. Ben daha öncesinde emniyetteki dönemimden sonra evlendim ve çocuğum doğdu. Şu anda ailem, çocuğum, ben mağdur durumdayız.” dedi.

Reklam
Reklam

ETKİN PİŞMANLIK YASASI TERÖR ÖRGÜTÜNE YARDIMCI OLUYOR”
Müvekkilinin etkin pişmanlık yasasından yararlanması gerektiğini savunan Avukat Ali Mahir Başarır, “Türkiye’de bu hükümden yararlanacak birisi varsa o da bu kızcağızdır. Çünkü hiçbir suça karışmamış, eğitimini bitirmiş. Devletine yardımcı olmuş. Bildiklerini anlatmış, sosyal hayata entegre olmuş.” dedi.
Müvekkilinin ceza almaması halinde bu durumdaki terör örgütü elamanları için de iyi bir örnek olacağını belirten Başarır, “Dağdaki insanlar, gidenlere iyi örnek olur gitmez. Bu derdimizi sanırım çok fazla anlatamadık. 3 yıl ceza verdi. Kısa bir süre sonra karar da kesinleşti.” İfadesini kullandı.
Terörle mücadele yasası ve etkin pişmanlık yasasını eleştiren Başarır, “Düzenini kurmuş, terör örgütünden ayrılmış, devletine hizmet eden müvekkilim bir şekilde ceza evine girecek. Bu şekilde terörle mücadele edemeyiz. Demek ki bu yasa yetersiz. Demek ki bu madde yetersiz. Demek ki etkin pişmanlık hükümleri terörle mücadeleden daha çok terör örgütüne yardımcı oluyor.” Dedi.
Mahkemenin 5237 sayılı “Etkin Pişmanlık Yasası’ nın 221. maddesi gereğince sanığın durumu, verdiği bilgiler, hal ve hareketlerine göre ceza vermediğini ya da indirim yaptığını belirten Avukat Ali Mahir Başarır, mahkemenin bu takdir hakkının sorun olduğunu savundu. Başarır, “Ceza hukuku açısından, sorundur. Çünkü kişi hürriyetine kişinin özlük haklarını bir mahkemenin takdirine bırakırsanız işte bu şekilde sorunlar ortaya çıkıyor.”

Reklam
Reklam

CUMHURBAŞKANI’NA AF MEKTUBU”
Habur’dan Türkiye’ye giren bazı örgüt mensuplarının ceza almadığını hatırlatan Başararır, Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’nin benzer durumdaki sanıklar için farklı kararlar alabildiğini söyledi. Başarır, “İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi aynı durumda ceza verebiliyor. İşte takdir hakkının yarattığı tahribat bu. Bir an evvel kanun değiştirilmeli ve mahkemenin takdir hakkı kaldırılmalı.” İfadesini kullandı.
İç hukukun henüz tamamlanmadığını aktaran Ali Mahir Başarır, ilk olarak karar düzeltme talebinde bulunacağını bildirdi. Müvekkili ile birlikte Cumhurbaşkanı Gül’e gönderilmek üzere iki sayfalık mektup hazırladıklarını söyleyen Başarır, şunları kaydetti: “Cumhurbaşkanı’na durumunu anlatıp özel af yetkisini kullanmasını isteyeceğiz. Eğer bu durum Cumhurbaşkanı tarafından affedilirse ve Meclis’in harekete geçireceğini ve bu düzenlemeyi geliştireceğini düşünüyorum. Eğer 221. Madde bu şekilde kaldığı taktirde terörle mücadeleden çok teröre destek önemini kazanacak. Bir muallak durum var. Mahkemeler de çok farklı karar veriyor. Tamamen mahkemenin hakiminin kişisel durumu, ideolojisine, anlayışına göre karar verip, ön yargılı olabiliyorlar. Bu sebeple Cumhurbaşkanı’nın vereceği karar çok önemli bizim için. Af kararı verirse Türkiye’de barış için çok önemli bir el uzatmış olacak.

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz