İSTANBUL (AA) - FATİH TÜRKYILMAZ - Orhan Kemal'in oğlu araştırmacı, yazar Işık Öğütçü, babasının hiçbir zaman ümidini kaybetmediğini belirterek, "Orhan Kemal bir umudun yazarıdır. Onun iki kitabında, 'Kara gün kararıp gitmez' der. Aslında bunun içinde müthiş bir ümit saklıdır. O ümidi hiçbir zaman yitirmemeliyiz." dedi.
Cihangir'deki Orhan Kemal Müzesi'nde AA muhabirine açıklamada bulunan Öğütçü, babasının hayatındaki dönüm noktalarını, Orhan Kemal adını nasıl seçtiğini ve bu yıl 48'incisi verilen Orhan Kemal Roman Armağanı'nı anlattı.
Öğütçü, babasının Birinci Dünya Savaşı yıllarında dünyaya geldiğini belirterek, "Orhan Kemal'in babası Abdülkadir Kemali Bey, Osmanlı döneminde çok önemli bir hukukçu ve o dönemlerde Siirt ve Basra'da savcılık yapmış. Daha sonra Kuvayı Milliye'de görev yapıyor. Birinci Meclise Kastamonu Milletvekili olarak giriyor, Adana'da bir gazete çıkarıyor, 1930'da da Ahali Cumhuriyet Fırkasını kuruyor." açıklamasını yaptı.
Kemali Bey'in yaşamının Orhan Kemal'in hayatının şekillenmesindeki önemli unsurlar olduğunun altını çizen Öğütçü, babasının kaleme aldığı otobiyografik romanlar "Baba Evi", "Avare Yıllar", "Cemile", "Arkadaş Islıkları" ve "Dünya Evi" isimli kitaplarında babasıyla kendi hayatından yer yer bahsettiğini aktardı.
- "Döneminin en büyük şairi Nazım Hikmet'i çok seviyor"
Işık Öğütçü, Orhan Kemal'in gençlik yıllarında inşaat işçisi, dokumacı ve Milli Mensucat Fabrikası'nda katiplik işleri yaptığına dikkati çekerek, şu bilgileri verdi:
"Çalıştığı bu dönemde dokumalarda çalışan bir Boşnak kızı var. Boşnak kızıyla yolu kesişiyor ve 1937'de evleniyor. 1938'de askerlik görevini yapmak için askere gidiyor. O dönemin en büyük şairi Nazım Hikmet'i çok seviyor. Onun şiirlerini askerde de okuyunca kendini bir anda askeri mahkemede hakim karşısında buluyor. 5 yıl hüküm giyiyor."
Babasının insan sevgisi ve ümidinin asla tükenmediğini dile getiren Öğütçü, "Orhan Kemal bir umudun yazarıdır. Onun iki kitabında şöyle geçer, 'Kara gün kararıp gitmez'. Aslında bunun içinde müthiş bir ümit saklıdır. O ümidi hiçbir zaman yitirmemeliyiz. Orhan Kemal'in insan sevgisinin herkeste oluşmasını çok isterim. Orhan Kemal ile hala buluşmayan okurlarımız varsa buluşmalarını tavsiye ederim." diye konuştu.
- "Bundan sonra hep bu adla yazacağım"
Yazar Öğütçü, Niğde, Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yatan Orhan Kemal'in, 1940'ta şiirlerini okuduğu için ceza aldığı Nazım Hikmet ile Bursa Cezaevi'nde tanışarak arkadaş olmasının ardından öykü ve roman yazmaya yöneldiğini dile getirdi.
Babasının cezaevi yıllarında kaleme aldığı şiirlerinin Raşit Kemal, Raşit Kemali ve Orhan Raşit adlarıyla çeşitli dergilerde yayımlandığını vurgulayan Öğütçü, Orhan Kemal ismini seçmesine ilişkin de şunları söyledi:
"Babamın asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü. Babam düşünce suçundan dolayı 5 yıl hapis yatınca, kendi adıyla herhangi bir öykü ve şiire hiçbir zaman imza atmamış. Yani o ismin belli bir suç taşıdığını düşündüğü için herhalde takma adlar kullanıyor. Şiirlerini yazarken Reşat Kemal, Raşit Kemali, Orhan Raşit gibi isimler kullanıyor. Bu kullandığı isimlerden Orhan Raşit adıyla bir öykü yazıp 1941'de 'Yürüyüş' isimli bir dergiye gönderiyor. Dergide öyküsü yayınlanıyor ve hapishaneye bir nüshası geliyor. Babam büyük bir heyecanla açıyor, öykü kendi koyduğu isim fakat imza Orhan Raşit beklerken Orhan Kemal olmuş. Sonra işte soruyor, neden diye. Editörler diyor ki, 'dergi üstünde bir soruşturma var. Size de yeniden bir suç yüklenmesin diye, kime ne rast gelirse isimleri değiştirdik. Sana da Kemal denk geldi'. Babam önce yadırgıyor ama sonra çok güzel bir yazısı vardır, 'Ya hu bu imza kıyak be. Eşin dostun haberi olsun, bundan sonra hep bu adla yazacağım' diyor. Gerçekten de ölümüne kadar hep Orhan Kemal ismiyle yazıyor."
- "Eserlerinde ezilenlerin hikayesini anlatıyor"
Işık Öğütçü, babasının eserlerinde ezilenlerin hayatını ele aldığına dikkati çekerek, "İnsanların nasıl perişan olduğunu, nasıl sömürüldüğünü anlatıyor. Şimdiki gibi mesai saati falan yok. Irgatlar tarlaya gidiyor ve orada 16 saat harman makinasına buğday atıyor. Biçerdöverler falan da yok. Buna isyan ediyor babam ve bunların hikayesinin yazılması lazım diye düşünüyor ve yazıyor." ifadelerini kullandı.
Babasıyla bir anısını da aktaran Öğütçü, şunları kaydetti:
"Bir mektubunda benden söz ediyor ve şöyle diyor, 'Işıkçığım üzülmesin. Çıkınca mutlaka bisikletini alacağım'. Ondan tam üç yıl sonra 1969'da aldı o bisikleti. Basınköy'de bisiklete biniyorum. Babama bir baktım, elinde bir dosya, otobüs durağına doğru gidiyor. Hiç unutmuyorum, lacivert bir ceketi ve gri pantolonu vardı. Önümden geçerken, 'Baba, şu bisiklete binsene' dedim. 'Oğlum işin gücün mü yok durağa gidiyorum, otobüs geçecek' demesini beklerken, 'Tut, elimdeki dosyayı' dedi. Koca Orhan Kemal bisiklete atladı. Bir baktım gidiyor, geliyor, Yani şimdi o kareyi düşünebiliyor musunuz? Bugün hangi yazar, sanatçı böyle bir şey yapar bilmiyorum. Ama çocukları ve insanları çok sevmesi benim isteğimi kırmamasını gerektiriyordu. Döndü ve indi bisikletten, beni öptü. Otobüs de gelmişti o sırada. 'Ben senin ne düşündüğünü tahmin edebiliyorum. Ben bu bisikletten düşmezdim. Küçükken çok bindim.' dedi ve ben babam hakkında bir şey daha öğrendim, küçüklüğünde babam bisiklete binmiş."
Yazar Öğütçü, usta yazarın fotoğrafları, kitaplarının ilk baskıları, çalışma masası, mektupları, gözlüğü ve kıyafetleri gibi pek çok hatırasının görülebileceği Orhan Kemal Müzesi'nin 15 Eylül 2000'de açıldığını belirterek, müzede ayrıca Abdülkadir Kemali Bey'in eşyalarının sergilendiği bir bölümün de bulunduğu bilgisini verdi.