Orman yangınları: 5 soruda Türkiye'de çıkan yangınalarla ilgili merak ettikleriniz

Türkiye'de son dönemde yaşanan yangınlar afet yönetimiyle ilgili soru işaretlerini doğurdu. BBC Türkçe'nin çağrısı üzerine okuyuculardan orman yangınları ve afet yönetimiyle ilgili gelen sorular içerisinde en çok dile getirilenleri BBC Türkçe muhabiri Fundanur Öztürk araştırdı.

Türkiye'de son dönemde yaşanan yangınlar afet yönetimiyle ilgili soru işaretlerini doğurdu.

Manavgat, Adana, Osmaniye ve Mersin'de yaşanan yangınlar, alınan ya da alınmayan önlemlerin ve afetle mücadele yöntemlerinin sorgulanmasına neden oldu.

BBC Türkçe'nin çağrısı üzerine okuyuculardan orman yangınları ve afet yönetimiyle ilgili gelen sorular içerisinde en çok dile getirilenleri BBC Türkçe muhabiri Fundanur Öztürk araştırdı.

1. Türkiye'de yılda *ne kadarlık bir orman alanı yan**ıyor*

Resmi verilere göre Türkiye'de her yıl ortalama 8-10 bin hektar orman yanıyor.

Reklam
Reklam

Orman Genel Müdürlüğü'nden alınan verilere göre, 2019'da 11.000 hektar alan zarar gördü. 2020'de ise 3 bin 413 orman yangınında, 20 bin 938 hektarlık alan yandı.

Orman yangınlarının nedenleri arasında ihmal/kaza birinci sırada geliyor.

2. Yanan orman alanları herhangi bir gerekçeyle imara açılabilir mi?

Anayasa'nın 169. Maddesine göre, yanan orman alanları hiçbir koşulda imara açılamaz ve bu alanların yeniden ormanlaştırılması gerek.

Orman yasalarının bu konuda 'çok net' olduğunu belirten Türkiye Ormancılar Derneği İzmir Şefi Nail Kabil, İzmir'de yanan ormanların yeniden ağaçlandırılacağını ve hiçbir biçimde imara açılamayacağını ifade ediyor.

BBC Türkçe'ye konuşan Orman Genel Müdürlüğü (OGM) Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü İsmail Hakkı Güney, ormanların yangından sonra çeşitli sebeplerle rant için imara açıldığı tartışmalarının 'şehir efsanesi' olduğunu söylüyor:

"Yanan alanlar hemen yıl içerisinde temizlenir, toprak işlenir ve ağaçlandırma faaliyetleri başlar. Her yıl o saha özenle takip edilir. Yanan alanların imara açılması tartışması bile bizim için çok ütopik bir şey.

Reklam
Reklam

"Orman yandıktan sonra otel olacak iddiaları bir şehir efsanesi olarak sosyal medyada dolanıyor. Biz de diyoruz ki, bu şekilde imara açılan bir örnek gösterin. Fakat tek bir örnek göremiyoruz."

'Yangından sonra hukuka aykırı olarak imar izni aldığı tespit edilen ve hukuki işlem başlatılan örnekler dahi yok mu' sorusunu yönelttiğimiz OGM Basın Müdürü Güney, 'Onun tespiti için yılların dökümünü almanız gerekir' diyor:

"Siz dışarıdan biri olarak yangından sonra imar sorularını soruyorsunuz fakat biz alanda çalışan insanlar olarak bu soruyu bile çok garipsiyoruz. Orman alanları hiçbir bahane ve gerekçe gösterilerek imara açılamaz. Hele ki yangından sonra konu daha da hassaslaşıyor. İmara açılması daha da imkânsız hale geliyor."

Nitekim uzmanlar bir ormanlık arazinin imara açılabilmesi için kasten yangın çıkarma yönteminin 'gerçekçi ve mantıklı' olmadığını söylüyor.

Diğer yandan son 17 yılda 21 kez değiştirilen 6831 sayılı yasanın ilgili maddelerinde yapılan pek çok değişiklik, orman alanlarının çeşitli sebeplerle imara açılmasını oldukça kolaylaştırdı.

Reklam
Reklam

Anayasa'nın 169. maddesi

Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.

Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.


Türkiye Ormancılar Derneği Başkanı Ahmet Hüsrev Özkara, yasada yapılan değişikliklerden önce bir orman arazisinde herhangi bir imarın yapılmasına çok istisnai durumlarda izin verildiğini ancak son yıllarda bu durumun değiştiğini anlatıyor:

"Yasada yapılan değişiklikler yüzünden artık orman alanlarında imar izni almak yeterince kolay. Yani imar izni almak için ormanı yakmak daha zor bir iş. Biz burada bir kaşık suda fırtına çıkarıyoruz ancak devlet, yakarak yapıldığı sanılan rantın daha fazlasını kendi eliyle yasalar çerçevesinde yapıyor zaten."

Reklam
Reklam

"Örneğin yeni çıkarttıkları 7139 sayılı yasada 'orman rejimi de olsa üzerinde milli servet taşımıyorsa orman rejiminden çıkarılabilir' diyor. Bu yasa Anayasa'ya net olarak aykırıdır. Bütün bunları bilen vatandaş da tabii ki güvenmiyor, yangının altında rant var diye düşünüyor."

Özkara ayrıca 2B affı kapsamında 473 bin hektar alanın, 'orman vasfını kaybettiği' gerekçesiyle Hazine'ye devredildiğini hatırlatıyor ancak söz konusu yasa değişiklikleri ile imara açılan orman arazilerinin bu rakamı bile geçtiğini söylüyor:

"En büyük tehlike şu ki artık orman alanlarındaki her türlü yapı işlemi, vasıfsız bir sahada yapılıyormuş gibi davranılıyor. Artık kıyı şeritlerindeki bir ormanı, kolayca otele dönüştürebilirsiniz."

3. Yangında en etkili söndürme aracı nedir? Uçak ya da helikopter ne zaman kullanılır? Yeterli teknolojik ekipman mevcut mu?

Yangına karşı en önemli ve etkili müdahale, yangının ilk 20 ila 30 dakikası arasında gerçekleştirilebiliyor.

Kamuoyunda günlerdir sıkça tartışılanın aksine uzmanlar, ilk yarım saatteki müdahalelerin etkisiz olması halinde yangının sönmesinde en yararlı olacak şeyin uçak ya da helikopter değil, karadan yapılan müdahaleler olduğunu vurguluyor.

Reklam
Reklam

TOD İzmir Şefi Kabil, "İlk yarım saatte uçakla müdahale yapılmış olsa, İzmir yangınının belki sadece bir cephesi daha kısa zamanda durdurabilirdi ancak yangın afet durumuna geçtikten sonra müdahale çok daha zor oluyor ve kara ekiplerinin müdahalesi daha önemli hale geliyor" diyor.

Kamu görevlisi olduğu için haberde isminin yer almasını istemeyen bir orman mühendisi ise, 'Yangında esas olan şey yer ekibidir ve yangınla asıl mücadele buradadır" diyor:

"Türkiye'de arazi kırık bir yapıda olduğu için helikopter daha etkili bir söndürme aracıdır. Fakat bu da kara ekibinden sonra gelir. İlk müdahale sonrasında yangın büyümeye devam ederse, uçağın helikopterin yapacağı çok fazla şey yoktur."

Türk Hava Kurumu (THK) bünyesinde 9 adet CL-215 model amfibik yangın söndürme uçağı bulunuyor.

5,5 ton su kapasitesine sahip bu uçaklar aynı zamanda helikopterlerden farklı olarak ateşin hava ile direkt temasını kesen köpük de taşıyor.

THK bünyesindeki 9 adet uçağın 3'ü, yangın söndürmek için değil, diğer uçaklara acil zamanlarda parça tedarik edilebilmek için bulunduruluyor.

Reklam
Reklam

Diğer 6 uçağın arızalanması ve acilen parça temin edilmesi gereken durumlar için tedbir amaçlı yerde tutuluyorlar.

Yangın söndürmek amacıyla üretilmiş uçaklar oldukları için denize, göle ve ırmağa inip su takviyesi yapabiliyorlar. Bir piste ihtiyaç duymaksızın, çevresinde 1,5 km'lik bir alan bulunan her türlü su alanına inip tekrar havalanabiliyorlar.

36 yıldır orman yangınlarına karşı Orman Bakanlığı THK ile ortak çalışıyordu.

Dünya üzerinde 124 adet bulunan Kanada üretimi bu uçaklar da 10 yıldır Türkiye'de yangın söndürmek için kullanılıyordu.

Fakat 2019'da Tarım ve Ormancılık Bakanlığı ihaleyi THK'ya vermediği için, yangınlarda CL-215 model yangın söndürme uçakları kullanılamaz hale geldi.

4. Ormanların içinde su depolama sistemi bulunuyor mu?

Ormanlarda, yangın sırasında kullanılmak üzere kurulan su depolama alanları bulunuyor. Yangın esnasında ormanın çeşitli yerlerine kurulan bu göletlerden su çekiliyor ve yangın bölgesine taşınıyor.

BBC Türkçe'nin konuştuğu uzmanlar, ormanların içinde kurulan su göletleri konusunda bir eksik ya da aksama olmadığını düşünüyor.

Reklam
Reklam

5. Yangının oluşmasını engelleyen önlemler alınıyor mu? Yangına müdahale personeli ve vatandaşların bu konudaki eğitimi yeterli mi?

Uzmanlar Türkiye'deki yangınların mevsimsel, iklim değişikliği, yaygın bitki örtüsü ve Kızılçam ormanlarının tutuşmaya elverişliliği gibi pek çok sebeple çıkabileceğini ancak bunların yüzde 90'ın üzerinde insan kaynaklı sebeplerle meydana geldiğini söylüyor.

Dolayısıyla yangınlarda mücadelede en önemli hususun, yangın esnasında gerçekleştirilen müdahalelerden çok yangın öncesinde alınacak tedbirler olduğu ifade ediliyor.

TOD Başkanı Özkara, yangın söndürmede görevli personele ve tüm vatandaşlara eğitimin öncelikli olduğunu savunuyor:

"Gelişmiş ülkelerde kaynakların yüzde 80'i yangını önlemek için verilen eğitimlere ayrılır, bütün masraflar yangını söndürmeye değil, yangın oluşmasını engellemeye yönelik olarak yapılır. Fakat Türkiye'de henüz böyle değil."

"Bizde piknik kültürü var, ateşi ortada bırakıp gidenler var. Çok sıcak mevsimlerde anız yakma hatası yapılıyor. Ormanlar şehir merkezlerine çok yakın olduğu için insan kaynaklı türlü sebepler ortaya çıkıyor. Sadece personelin değil, vatandaşın da eğitilmesi gerekiyor."

Reklam
Reklam

"İkincisi ve en önemli konu, bizim yangına müdahalede personel yetersizliğimiz var. Örneğin yangın söndürmede kullanılan arazöz aracını kullanabilen personel sayımız az, ciddi bir kadro sorunu var. Personelden tasarruf yapamayız."

"Ayrıca son 10 yıldır personelimiz, rotasyon adında bir uygulama ile hiç bilmedikleri coğrafyalara yangın söndürmeye gidiyor. Akdeniz'de uzmanlaşmış bir personel rotasyon adı altında Karadeniz'e gönderiliyor. Bu da o yangın bölgelerinde tecrübesiz personellere neden oluyor."