Batı’da nükleer santrallerin gözden düşmesi, yeni santral siparişi almakta zorlanan nükleer enerji endüstrisinin rotasını Ortadoğu’ya çevirmesine neden oldu.
Yeni nükleer santral inşaatları ve planlanan santraller, daha önce İsrail’in sahip olduğu kabul edilen nükleer silahlar nedeniyle tedirgin günler geçiren Ortadoğu’da, nükleer kaza veya savaş riskini artırıyor.
Nükleer santral planları, bölgedeki savaşlar, nükleer silahlanma ve terör saldırısı riski nedeniyle endişeyle izleniyor. İran’ın Batı ülkeleriyle yaptığı anlaşma, İran’ın nükleer silah üretmek için bu yola girdiğini düşünenleri bir parça sakinleştirdi, ancak bu sorunlu bölgede sivil nükleer enerji programlarına da yeşil ışık yaktı. Nükleersiz Ortadoğu hayali giderek zayıflarken, tartışmalara konu olan siyasi parametrelere bir de nükleer eklendi.
Her ne kadar bölgedeki birçok ülke, nükleer tedarikçisi şirketlere ev sahipliği yapan ülkelerle işbirliği anlaşmaları imzalamış olsa da nükleer enerjinin maliyeti, siyasi ve teknik zorluklar nedeniyle bu anlaşmaların hepsinin hayata geçirileceğini söylemek iyimserlik. Yapımı başlamış nükleer santral inşaatlarının Batı ülkelerinde bile durduğu, projelerin yarım kaldığı, iptal edildiği ya da Türkiye’de olduğu gibi sürüncemede kaldığı sık sık görülüyor.
Tüm bunlara rağmen petrol ve gaz zengini Ortadoğu ülkelerinin nükleer yarışa başladığını söyleyebiliriz. Bunun enerjiyle sınırlı kalmasıysa politik dengelere ve eldeki tek uluslararası metne, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’na (NPT) bağlı. Bu anlaşma dünyada nükleer silaha sahip olacak ülkelerin sayısını beşte bırakmaya (ABD, Büyük Britanya, Çin, Fransa, Rusya) ve nükleer silahların yayılmasını önlemeye çalışıyor.