Yakın bir zamanda Japon asıllı fizikçinin ortalama ömür iki katına çıkacak iddiası ne kadar gerçekleşir bilemeyiz ama 200 yıl önce 40-50 iken bugün bu ikiye katlanmış gözüküyor. Kuzey ülkelerinde 87 yıla çıkan ortalama ömür bizde son yıllarda ivme kazanarak 75 yıla çıkmıştır. Bu erkeklerde 72 kadınlarda 78’dir. (Bizde ilk 5 yaş ölümleri azalsa bu rakam daha da artacaktır).
Ortalama ömrü uzatan nedenler ise çok çeşitlidir. Mutluluktan, stres azalmasına, eğitimli oluştan diyet ve egzersiz içeren sağlık bilincinin gelişmesine, besin desteklerine kadar birçok neden sayılıyor.
Birçok olumsuz koşula rağmen ortalama ömürdeki uzamayı, dünyada olsun, tek tek ülkelerde olsun toplumların heterogen (tekdüze olmayan) yapıda olmalarına rağmen somut olmayan böyle nedenlerle izah etmek doğru değildir. Bizim toplumumuz için ölçülebilir somut nedenler her kesim için aynı olmasa da herhalde toplamda geçerlidir. Daha çok yaygınlaşan sağlık hizmetine ulaşmanın etkisi kesindir. Bir örnek vermek gerekirse Türkiye’de girişimsel kardiyoloji merkez sayısı 200’ü bulmuştur. Kalp Cerrahisi merkezlerindeki artışla çoğalan by-pass cerrahisi sonrası ortalama ömrün 10 yıldan 20 yıla yaklaşması da ilaçlarla yapılan ikincil koruma tedavilerinden kaynaklanmaktadır.
Ortalama ömrü, bütün olumsuz koşullara rağmen açık ara uzatan en önemli neden ilaçlardır. Aşılarla ve antibiyotiklerle bazı ölümcül hastalıkların kökü kazınmış, çoğu da başarıyla tedavi olmaktadır. Şeker hastalığı için daha fazla ilaçlar bulunmuş, insülinin saflığı artırılmıştır. Hipertansiyon artık daha çok ilaçların sinerjisi ile başarıyla tedavi edilmektedir. Bunlardan beta-bloker grubu ilaçlar eskiden kalp yetmezliği ve bronşiti olanlara yasakken şimdi bir sakıncası yoksa kalp yetersizliği dahil tüm damar sertliği hastalarına öldürücü komplikasyonlara mani olmak için verilmektedir. Çocuk dozunda aspirin ile kalp, beyin, böbrek gibi hayati organların pıhtılı hastalıkları belirgin ertelenmektedir. 25 yıl önce söylenen etkilerine güldüğümüz (sonra kendimize güldüğümüz) kolesterol ilaçlarının ise aspirin ve diğer “kan sulandırıcılar'' ile kalp krizi ve felci engelleyip erteleyerek ortalama ömrü uzattıkları -kim ne derse desin- bir gerçektir. Toplumda sıklığı artan tiroid hastalıklarının özellikle hipotiroidinin tedavisi de kolesterolü azaltma yoluyla dolaylı katkı sağlamaktadır.
Bütün dünyada orta ve ileri yaşta en sık rastlanan hastalığın kalp koroner damar hastalığı, ve 3. sıradaki en sık rastlanan hastalığın beyin damar hastalıkları olması, bunların ikisinin de en büyük ortak nedeninin damar sertliği olması ve bunun en önemli hazırlayıcı faktörlerinin hipertansiyon, şeker hastalığı ve yüksek kolesterol olması, bu ilaçların artan otalama ömüre katkısını daha iyi anlatır. Sıklıkta ikinci sırayı oluşturan tüm organların kanserlerinin ise ameliyatla, ilaçla ve radyoterapi ile tedavilerindeki gelişmeler de önemli katkı sağlar.
Bütün bu somut nedenlerin temelinde genelde sağlık hizmeti sunumunun hem tedavi hem de koruyucu hekimlik olarak yaygınlaşması vardır. 25 yıldır ülkemizde de check-up kavramının yaygınlaşması koruyucu tedaviye, bireysel sağlık bilincinin gelişmesine, hayat tarzı değişikliklerine yol açarak kısmen de olsa toplum sağlığına katkıda bulunmaktadır.
İlaçlar konusunda kötümser eğilimler her zaman olmuştur. Zararlı oldukları ve yan etkileri olduğu,''doğal” olmadıkları iddia edilerek “doğal çarelere” ve besin destekleri’ne yönlendirmeler yapılmaktadır. Halbuki ilaçlar en basit değerlendirme ile sentetik olanlar dahil uzaydan gelmemekte, yine doğadan elde edilmektedir. 50 yıl öncesine kadar bireysel veya sağlık kurumlarının çabaları ile ilaç araştırmaları çoğunluktayken, son yarım yüzyılda ilaç firmalarının sonucu belli olmayan çok pahalı ilaç araştırmalarını yüklenmeleri ve örneğin kanser ve organ naklinde kullanılan (bağışıklık sistemini baskılayan) bir çok ilacı tıbba kazandırmaları insanlığa büyük hizmettir. Yüzbinlerce böyle hastanın ve yakınının yüzünü güldüren bu ilaçların gelişiminde çoğu boşa giden çok büyük emek ve sermaye vardır.
Özellikle kolesterol ilaçları değerlendirilirken, ilaç firmalarının yönlendirmeleri ile bütün dünyada büyük hekim kitlelerinin yanlış yolda olduğunu söylemek çok yanıltıcıdır. Bu kadar büyük bir global hekim kitlesinin böyle bir yanlış etki altında kalacağını düşünmek, meslektaşlar arası ve toplumun denetleme mekanizmasını yok sayan sağlıksız düşünmenin bir göstergesidir. Bu konuyu ayrı bir yazımızda ele alacağız.
SORU VE GÖRÜŞLERİNİZ İÇİN: /span>drhasandogar@mynet.com