Haftasonunu evde geçireceklere duyrulur! Haftasonu şöyle mısırınızı alıp koltuğunuza uzanıp şu fani dünyadan göçüp gitmeden önce bu filmleri izlemenizi şiddetle tavsiye ediyoruz!
İşte o muazzam filmler...
The Great Gatsby (Muhteşem Gatsby)
Yazar olma basamaklarını tırmanan Nick Carraway 1920'lerde eğlence hayatının gözdesi konumuna yükselen New York'a gelir. Kendi Amerikan rüyasının peşindeyken tesadüfen milyoner Jay Gatsby ve onun çevresiyle yolları kesişir. Carraway'nin alkolün su gibi aktığı, göz kamaştırıcı partilerle tanışması fazla zaman almaz. Öte yandan bu büyülü Amerikan rüyasının çöküşü de yaklaşmaktadır. Dışarıdan görkemli görünen bu hayatın örtbas etmeye çalıştığı gerçekler su yüzüne çıkacaktır...
Edward Scissorhands (Makas Eller)
Edward Scissorhands’i yaratan mucit, işini tam olarak bitiremeden ölmüş ve Edward’ı makaslardan oluşan elleriyle bırakmak zorunda kalmıştır. Münzevi bir yaşam süren genç, Peg Boggs’in onu evine götürmesiyle birlikte topluma karışmaya başlayacaktır. Fakat kimi sürprizler içeren bu buluşma, üzücü olaylara da gebedir. Hüzünlü ve komik bir Frankenstein hikayesi olan yapımın yönetmenliğini, tarzın usta isimlerinden Tim Burton üstleniyor. Klasikleşmiş bir modern çağ masalı olan Makaseller, defalarca izlenebilecek türde bir film.
Captain Fantastic (Kaptan Fantastik)
Ben Cash, ABD’nin Kuzeybatı Pasifik ormanlarında, 6 çocuğu ile beraber bir kabinde medeniyetten izole bir hayat yaşamaktadır. Bu izole ortamda ebeveynlik, kendi doğrularını yaratmıştır ve çocuklar moderniteye karşı bir bağışıklık kazanamamışlardır. Ben, kendini çocuklarını büyük bir titizlikle hem fiziksel hem de entelektüel olarak yetiştirmeye adamıştır. Fakat karısı Leslie’nin ölümü ormandaki "düzeni" de sarsar. Zira çocuklar annelerinin cenazesine katılmak için şehre ve medeniyete dönmek isterler. Ev eğitimi ile yetiştirdiği çocuklarının hem annesi hem babası olan Ben için bundan sonrası ormandaki hayattan daha zor olacaktır...
Inception (Başlangıç)
Başlangıç, doğaüstü ve büyülü gerçekçi tonları, bilim kurgu ve fantazmatik sinema estetiği ile harmanlayan ilginç senaryosuyla, Leonardo DiCaprio'nun üst düzey performans sergilediği değişik bir film. Bu yapımda sanatçı, çok yetenekli bir hırsız olan "Dom Cobb " ile karşımızda. Uzmanlık alanı, zihnin en karanlık ve savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb'un bu nadir insanlarda görülebilecek yeteneği, bu ender görülen mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği herşeye malolmuştur. Cobb'a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkansız olan başlangıç'ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır.
Into The Wild (Özgürlük Yolu)
Into the Wild, bir metropolden vahşi hayata, kirlilikten saflığa ve temizliğe dönüş hikayesidir. Önemli bir üniversiteden dereceyle mezun olan Christopher aynı zaman başarılı bir atlettir de. Mezuniyet sonrası verilen bir davette ailesine istediği hayatın bu olmadığını, bir şeylerin eksik ve yanlış olduğunu söyler. Genç adam tüm mal varlığını hayır kurumuna bağışlayıp sahip olduğu her şeyi evinde bırakarak bambaşka bir hayata doğru uzun bir yolculuğa çıkar. Alaska’nın ıssız ormanlarında sona eren bu yolculuk esnasında ve sonrasında Christopher, hayatını kökünden değiştirecek bazı kişilerle tanışarak, hayatın anlamını ve ölümün kaçınılmazlığını en sert haliyle deneyimleyecektir. Ünlü oyuncu Sean Penn'in yönetmenliğini üstlendiği, iki dalda OScar'a aday gösterilen filmin başrollerinde Emile Hirsch ve Vince Vaughn bulunuyor...
Sevmek Zamanı
Adada ustasıyla birlikte boyacılık yapan Halil, çeşitli evlerde çalışmaktadır. Bir gün çalışmaya gittiği bir köşkün duvarında asılı halde gördüğü bir kadın resmine aşık olur. Uzun bir süre boyunca resime bakmak için sık sık evi ziyaret eden Halil, bu güzel kadının suretine tarifi zor bir biçimde aşık olmuştur. Yine bu ziyaretlerden birinde, fotoğrafını gördüğü kadın, Meral, ansızın çıkagelir. Halil'in suretine aşık olduğunu öğrenen Meral, bu durumdan fazlasıyla etkilenir. Aralarında bir şeyler olacağını, Halil'in çok özel bir adam olduğunu düşünen genç kadın Halil'le aralarında özel bir şeyler olacağını düşünür. Ancak Halil yalnızca Meral'in resmine aşık olmuştur, kendisine değil... Sinemamızın en önemli birkaç eserinden biri olan, Metin Erksan imzalı Sevmek Zamanı, yaratıcı konusu ve kaynağını aldığı psikolojik çözümlemelerle bir emsali daha çekilmesi mümkün olmayan son derece dokunaklı ve hüzünlü bir film.
The Prestige (Prestij)
Prestij, birbirini alt etmeye çalışan iki sihirbazın hikayesini anlatıyor. 19.yy sonlarında Londra’da Robert Angier, sevgili eşi Julia McCullough ve Alfred Borden hem arkadaştırlar hem de bir sihirbazın asistanlarıdırlar. Bir gösteri esnasında Julia ölünce Robert, onun ölümünden Alfred’i suçlar ve birbirlerine düşman olurlar. Zaman içinde ikisi de hem ünlü olurlar hem de rakip sihirbazlara dönüşerek birbirlerinin sahne üstünde performansını sabote etmeye kalkışırlar. Alfred başarılı bir hile yapınca Robert, rakibinin sırrını çözmek konusunu takıntı halinde getirir ve trajik olaylar birbirini kovalar.
Her Şey Çok Güzel Olacak
Cem Yılmaz ve Mazhar Alanson'un sorunlu abi kardeş ilişkisini beyazperdeye yansıttığı bu özel filmde Nuri, gereksiz yere karıştığı bir kavga sırasında üç yıldır görmediği kardeşi Altan ile karşılaşır. Bu rastlantı; aradan geçen bunca zamandan sonra bu iki kardeş için sürpriz olmuştur. Birbirleriyle tamamen zıt iki karakteri simgeleyen bu kardeşler kaderin oyunu sonucu başlarına birtakım belalar saracak ve soluğu güneyde alacaklardır...
Black Swan (Siyah Kuğu)
New York’ta yaşayan Nina genç ve yetenekli bir balerindir. Hayatının tamamını kapsayan dans en büyük tutkusu, yaşam amacıdır. Nina, eski bir balerin olan ve kızına sürekli dans konusunda hırs aşılayan annesi ile birlikte kalıyordur. Kuğu Gölü balesini sahneye koyan bale yönetmeni Thomas Leroy, yeni sezonda Beyaz Kuğu'yu canlandıran baş balerini değiştirmeye karar ve ilk terci olarak da Nina'yı görür.
Yönetmen zarif, masum ve saf Beyaz Kuğu ile kötülüğün, şehvetin ve bilinmezliği temsilcisi Siyah Kuğu'yu aynı anda canlandırabilecek bir balerin arıyordur. Nina bunu gerçekleştirebilmek için elinden geleni yapsa da, bu rol için başka bir rakini daha vardır ve o da yönetmen Leroy'u etkilemeyi başarmıştır. Beyaz Kuğu rolünde harikalar yaratan Nina ne kadar çok çalışırsa çalışsın içindeki Siyah Kuğu'yu ortaya çıkaramıyordur. Fakat rakibi Lily Siyah Kuğu performansında Nina'dan çok daha iyidir. İki genç bakerin arasındaki rekabet ilginç bir dostluğa dönüşürken Nina da kendi karanlık tarafıyla yüzleşmeye başlamıştır. Bu yüzleşme her ne kadar onu mahvedebilecek türden bir kayıtsızlığa dönüşse bile...
The Truman Show (Truman Şov)
Truman Show sinema tarihinin en yaratıcı senaryolarından birine sahip. Dünyanın en güzel adalarından birinde yaşayan halk imrenilecek derecede ütopik bir hayat sürmektedir. Bu adada yaşayan insanlar her güne mutlu uyanıp herhangi bir sorunla karşılaşmadan günü sonlandırıyorlardır. Başkarakterimiz Truman da bu şanslı insanlardan biridir. Güzel bir eşe ve mutlu bir hayata sahip olan Truman, bir gün öldüğünü zannettiği babasını bir gün caddede gördüğü ana kadar hayatı olduğu gibi yaşar. Babasını gördüğüne emindir ancak adam bir anda ortalıktan kaybolmuştur. İlerleyen günlerde çeşitli gizemli anlar yaşayan Truman bir şeylerin yolunda gitmediğini fark edecek, sahip olduğu hayatın gerçek olup olmadığını anlamaya çalışacaktır.
Televizyon sektörü üzerine yapılan en esaslı eleştirilerden biri olan Truman Show sinema tarihinin en yaratıcı senaryolarından birine sahip. Aynı zamanda başrolündeki Jim Carrey'nin olağanüstü performansını da es geçmemek gerekiyor.