Oryantasyon Haftası Okulda Nelere Dikkat Edilmeli?

‘Çocuğum Okula Başlıyor’ Yazı Dizisi 3

Okulun ilk zamanları, çocuk için olduğu kadar ebeveynler için de zorlu geçebilen bir süreç. Ancak önceden hazırlıklı olunduğunda bu zamanı rahat bir şekilde geçirmek de mümkün. Bu yazı dizisi, yaşanabilecek muhtemel zorluklarla ilgili 3-5 yaş arası çocukların ebeveynlerini bilgilendirmek ve öneriler sunmak için bir rehber niteliğinde hazırlandı. Serinin üçüncü yazısı, okulun ilk 1-2 haftası olan oryantasyon süreci ile ilgilidir.

3-5 yaş aralığındaki çocuklar için okul seçerken dikkat edilmesi gerekenler ile ilgili serinin ilk yazısına buradan, okul başlamadan önce dikkat edilmesi gerekenler ile ilgili serinin ikinci yazısına buradan ulaşılabilir.

Reklam
Reklam

- Tüm gününü evde geçirmeye alışmış bir çocuk için bir anda uzun saatler boyunca okulda olmak kolay değildir. Bu sebeple oryantasyon haftasının ilk gün 1 saat, ikinci gün 1,5 saat gibi, çocuk okula alıştıkça artan bir düzende planlanmasında fayda var. Kimi çocuklar için 1 hafta yeterli bir oryantasyon süresi olsa da kimi çocukların daha uzun zamana ihtiyacı olabilir. Ancak eğer bu süre 1 ayı geçerse, bir uzmana danışmanızı öneririm.

  • Oryantasyon haftası boyunca mümkünse çocuğa sabit bir kişi eşlik etmelidir. Çocuğu okula bir gün anne, bir gün baba, bir gün teyze götürürse, çocuğun oryantasyon süreci verimli geçmez. Elbette zaman içinde çocuğu okula farklı kişiler götürebilir, fakat oryantasyon süreci mümkün olduğunca sabit bir düzen kurulmalıdır. Örneğin eğer çocuk sabahları babasından ayrılmakta zorlanıyorsa, tam olarak alışmadan babasıyla okula gitmesi işleri zorlaştırabilir. Bunun dışında, bu süreçte okula gitmeyi olabildiğince sabah saatlerine planlamak çocuğun sabah evden çıkmaya alışabilmesini kolaylaştırır. Eğer oryantasyon süreci boyunca çocuk okula öğleden sonra saatlerde giderse, oryantasyon süreci iyi geçse bile normal sabah rutinine geçtiğinde tekrar sorun yaşaması muhtemeldir.
Reklam
Reklam

- Bu yaşlardaki çocuk ebeveynlerinin gelip onu okuldan alacakları anı hayal edemeyebilir ve geri gelmeyeceklerini düşünerek telaşa düşebilir. Bu durum kavuşma anını deneyimledikçe yavaş yavaş ortadan kalkar. Oryantasyon sürecinde çocuğun yanına sevdiği ve güvendiği kişileri hatırlatacak bir obje vermek, okuldayken ebeveynlerini özlediğinde onlara bir resim yapıp eve getirebileceğini söylemek, çocuğa eve döneceğini işaret edecek ve onu rahatlatacak birkaç yöntemdir. Bir diğer yöntem, akşamları “güne başlama, okula gitme, okulda oynama ve kavuşma” oyuncakları üzerinden canlandırarak oynamaktır. Bunlar çocuğunuzun kavuşma anınızı zihninde canlandırmasını kolaylaştırır.

Reklam
Reklam

- Çocuklara saygı duymadan onların güvenlerini kazanamayız. Çocuk ile güvenli bir bağ kurmanın yolu çocuğu okul ile ilgili konularda kandırmamaktan, geçiştirmemekten, istek ve ihtiyaçlarını –karşılanamayacak bile olsalar - saygıyla karşılamaktan, onu dinlemekten ve sorularını yanıtlamaktan geçer. Bunların dışında, çocuk ile kurulan her iletişim onun göz seviyesine inerek (eğilerek değil, dizlerinin üzerine çökerek) yapılmalı, çocuğa yukarıdan bakarak konuşulmamalıdır.

- Zor anlarında çocuğun en büyük yardımcılarından birisi göz hizasında bulunan büyük bir saat olacak. Çocuğun güvenini kazanmak için ona zamanla ilgili söz verin ve bu sözü tutun. Çocuk saati okuyamasa da mutlaka göz hizasında bir saat bulunsun. Oryantasyon zamanı onu bekleyen kişinin yanına ne zaman görmeye gideceklerini, ne zaman yemek yiyeceklerini ve benzeri durumları öğretmeni bu saat üzerinde işaretleyebilir ve tam saat geldiğinde çocuğu götürebilir. Çocuğun güvenini kazanmak için o fark etmese bile tam zamanında saati göstermek ve söz verilen durumu yerine getirmek çok önemlidir.

Reklam
Reklam

- Çocuğunuz eve geldiğinde okuldan bahsetmek istemeyebilir. Okuldan bağımsız, keyifli aktiviteler düzenleyin. Oryantasyon haftası evde konuşulan tek konu ve hayatınızın merkezi okul olmasın. Bu süre boyunca akşamları evde keyifli aktiviteler düzenleyin, sizi en çok neler güldürüyorsa onlara zaman ayırın. Bırakın ilk zamanlarını olabildiğince keyifli atlatsın, daha sonra kendisi istediğinde size okuldan bahsedecektir.

- Ağlamak okula alışma sürecinin bir parçası olabilir. Önemli olan çocuğun neden ağladığını anlayabilmek ve bu anlarda çocuğa doğru bir şekilde yaklaşmaktır. Bu anlarda yapılması gereken çocukla bağlantı kurmak ve bu bağlantının kopmasına izin vermemektir. Çocuk ile bağlantı kurmanın yolu ona anlaşıldığını ve duygularının kabul gördüğünü hissettirmekten geçer. Bu anlarda sıklıkla söylenen ‘ağladığında seni anlamıyorum, çirkin çocuk oluyorsun, ağlayacak ne var’ gibi cümleler çocuğa ‘anlaşılmadığını’, ‘sevilmediğini’, kendi kontrolünde olmayan duygularından dolayı ‘suçlu olduğunu’ hissedebilir, üstelik duygularını uygun şekilde ifade edebilme ve düzenleme becerilerini geliştirmesine yardımcı olmaz. Çocuk ağladığı zamanlarda her şeyden önce ona ‘üzgün hissettiğini anlayabiliyorum, ağlamak da doğaldır’ gibi anlayış ve kabul cümleleri ile yaklaşmalı, sınır konulması gereken bir durum varsa bu bağ kurulduktan sonra belirtilmelidir. Bir çocuğa ‘ağlamak yok’ diyerek hayatından üzgünlüğü çıkarıp atamazsınız, ama bu duygu ile karşılaştığında bununla ne yapacağını bilememesine, kendisini suçlu ve hatalı hissetmesine sebep olabilirsiniz. Bu da maalesef zor duygularla baş edememe, stresini ve öfkesini yönetememe, kendisini rahatlıkla ifade edememe ve hayatından memnun olamama gibi pek çok psikolojik sorunun temeli olabilir.

Reklam
Reklam

- Sınırları ebeveyn ve öğretmen belirledikten sonra çocuk kendi seçimlerini yapabilir. Okula gidip gitmemek çocuğun yapabileceği bir tercih değil, ama okula giderken ne giyeceği çocuğun tercihidir. Sınıfa ebeveyniyle girmek çocuğun yapabileceği bir tercih değil, ama onu iyi hissettiren, ebeveynine ait küçük bir obje seçip yanına almak çocuğun tercihidir. Eğer çocuk kendi dünyasına ait hiçbir seçimin kendi elinde olmadığını, tamamen yetişkinler tarafından yönetilen bir dünyada yaşamaya uyum sağlamak zorunda olduğunu hissederek büyüyorsa, bu durum çocuğun mizacına göre ya itaatkarlık, düşük özgüven, ya da uyumsuz, agresif davranışlar gibi sonuçlara yol açacaktır.

- Çocuğa sınır koyarken sert olmanız gerektiğini hissediyor olabilirsiniz, aslında değilsiniz. Bu hem ebeveynler, hem de öğretmenler için geçerli. Sınıf ortamında bir çocuğa sınır konulduğunda, kurallara uygun davranan diğer çocuklar da bu sınırın konuluş tarzından etkilenirler. İlk haftadan öğretmenin sert bir yüzünü görmek hassas çocukları etkileyebilir. Sınır koyarken çocuğa sert davranıldığında (sert derken sadece sesin yükselmesinden ya da fiziksel bir müdahalede bulunulmasından bahsetmiyorum, çocukla iletişim kurmadan kestirip atmak ya da ters bakışlar atmak da sert davranmaktır), bunun sınıftaki tüm çocuklar için hem oryantasyon sürecini, hem de aranızdaki ilişkiyi negatif etkileme ihtimali yüksek. Çocuğunuzun işbirliği içinde uyacağı sınırlar ve kuralları oturtabilmek için anahtar sert olmak değil, çocuk ile kararlı bir tonda konuşmak ve dengeli davranmaktır. Günün her anı sınır koyar gibi mi konuşuyorsunuz? Çocuk sizin hem eğlenceli, hem de sınır koyan taraflarınızı görüyor, bu iki tonu birbirinden ayırabiliyorlar mı? Çocuk koyduğunuz sınırların niye gerekli olduğunu biliyor mu? Onun yanında, onun tarafında olduğunuzu hissediyor mu? Gün içinde sınır koymanızın hiç gerekmediği anlarda keyifli ve anlayışlı bir figür oluyor musunuz? Bu soruları hem ebeveyn, hem öğretmen olarak kendinize sorabilirsiniz. Bunların dışında, sırf çocuk üzerinde bir otorite yaratmak için ortaya sınırlar atmadığınızdan da emin olun. Sınırlarınız az ve öz olmalı ki çocuk ile dengeli bir ilişkiniz olsun.

Reklam
Reklam

- Sizin endişeleriniz, çocuğunuzun endişeleri olmasın. Çocuğunuzu okula götürürken ağlamaklı oluyor musunuz? Onu çok fazla özlediğinizi, onsuz olmaya dayanamadığınızı söylüyor musunuz? Çocuğunuzun okula başlamasıyla ilgili bu duyguları hissetmeniz son derece doğal olsa da, çocuğunuzun bunları bilmesi sizi yalnız ve üzgün bıraktığı ile ilgili endişelendirici düşüncelere neden olur. Hatta sizi bu duygulardan korumak için size daha bağımlı davranmaya da başlayabilir.

- Çocuklarla güvenli bağ ve pozitif iletişim kurma becerisi, sürekli eğitimle gelişebilecek, hassas ve incelikli bir başlıktır. Ağırlıklı olarak ödül-ceza sistemini kullanan öğretmenler, çocuğun zor anlarını da bu sistem içerisinde çözmeye çalışabilirler. Çocuğun ağlamasına ödül-ceza sistemi ile yaklaşmak çocuğu üzüldüğü için suçlu hissettirebilir, ya da ona üzgünlükten kurtulmanın yolu olarak ödüllere tutunmayı (ödüle bağımlı olmayı) öğretebilir. Maalesef bunlar da çocuğun hayatı boyunca yaşayabileceği bazı psikolojik sorunların temelini oluşturabilirler. Eğer ödül-cezadan daha etkili yaklaşımları hayata geçirmek istiyor ama nasıl yapacağınızı bilmiyorsanız, ebeveynler ve öğretmenlere yönelik düzenlediğimiz ‘Pozitif Disiplin ve İletişim’ konulu eğitimlerimizden faydalanmanızı öneririm.

Reklam
Reklam

- Bu süreçte bol sabır, güleryüz ve beraberinde kararlılık ve sakinlik göstermeniz gerekeceğini unutmayın. Yorgunluk, endişe ve sıkıntılar size bazen gülümsemeyi, enerjinizi yüksek tutmayı, huzurlu bir tonda konuşmayı unutturabilir. O anlarda kendi ihtiyaçlarınızı fark edin ve bir ara verin. Unutmayın, çocuğunuzun duyguları sizin duygularınız değildir. Çocuğunuzun üzüntüsüyle üzülür, kızgınlığıyla kızarsanız, onun bu duygularını düzenlemeyi öğrenmesine yardımcı olamazsınız. Sizin sabrınız, hoşgörünüz, anlayışınız ve güveniniz, çok yakında onun da sabrı, hoşgörüsü, anlayışı ve güveni olacak. Sürece güvenin ve bu süreçte kendinizi de ihmal etmeyin.

Pelin Kılıç
Uzman Psikolog, Oyun Terapisti

Yeni Terapi
Cemil Topuzlu Cad No:20/6 Çiftehavuzlar, İstanbul

0216 407 1222 · info@yeniterapi.com

Reklam
Reklam

www.yeniterapi.com · facebook.com/yeniterapi