‘’Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu-IV’’nda Osman Gazi Köprüsünün bulunduğu yerin hac yolu üzerinde olduğu ifade edildi.Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı’nın düzenlediği “Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu- IV’’nun 3. gününde Çoban Mustafa Paşa Salonunda düzenlenen son oturumda Kocaeli Üniversitesinden Prof. Dr. Abdullah Kahraman ‘’kara Davud ve Menar Şerhi’’, Afyon Kocatepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mustafa Güler ‘’Tarik-i Sulatani(İstanbul-Mekke Hac Yolu) Güzergahında Kocaeli Menzilleri’’, Munzur Üniversitesi’nden Okt. Tahsin Hazırbulan ‘’Anonim Bir Menâzil-İ Hacc’a Göre Kutsal Yolculuğun Durak Noktaları: Menâzil-i Gökbuze ve Menâzil-i Hersek Ma’ Derbend-i Yeni Köy’’, Veli Güven ‘’Gebze Türbeleri ve Bu Türbelerin Halk Kültürlerine Etkileri’’ başlıklı tebliğleri sundu.Oturumda ilk olarak söz alan Prof. Dr. Abdullah Kahraman, ‘’Kara Davud ve Menar Şerhi’’ başlıklı sunumunu yaptı. Kahraman, ‘’Asıl adı Dâvûd b. Kemâl el-Kocevî el-İzmidî olan Kara Davud, Karadavudzadeler diye bilinen ulemâ ailesinin ilk temsilcisidir. İzmit’te doğmuş ve Kara Davud diye tanınmıştır. Babasının adı Kemal’dır. Tahsilini, Molla Lutfi, Hacıhasanzade Efendi, Müeyyedzade Abdurrahman Efendi gibi âlimlerin yanında tamamladı. Bursa, Kaplıca, Trabzon, Edirne üç Şerefeli ve Sahn-ı Seman medreselerinde müderrislik görevinde bulundu. 929’da Bursa kadılığına getirildi, ardından da bu görevinden azledilip emekliye sevk edildi. Uzun bir aradan sonra kadılık görevine tekrar döndüyse de bu defa kendi isteği ile emekliye ayrıldı. 948 yılı Safer ayında vefat etti ve Bursa’da Yıldırım civarında yaptırdığı mescidin haziresine defnedildi’’ bilgisini verdi.Prof. Dr. Mustafa Güler ise ‘’Tarik-i Sultanî (İstanbul-Mekke Hac Yolu) Güzergâhında Kocaeli Menzilleri’’ konulu sunumunda, ‘’Osmanlı Devleti’nin Suriye ve Mısır’ı ilhak etmesi ve hemen ardından Mukaddes beldelerin de Osmanlı himayesine girmesi ile hem devlet hem de yöneticiler için toprak iktisabının ötesinde bir mesuliyet hâsıl oldu. Mekke ve Medine ile Kudüs ve Halillürrahman şehirlerinin taşıdıkları kutsallığa müstenid tüm Müslümanlar nazarındaki ehemmiyeti bu şehirlere olan devlet hassasiyetinin zirve yapması anlamına geliyordu.Dönemin şartları gereği ulaşım için kullanılan ana yol Üsküdar’dan başlayıp, Kocaeli, Eskişehir, Konya üzerinden Adana’ya ve Şam’a, oradan da Mekke’ye uzanıyordu. Geniş anlamı ile Anadolu’nun ve Arap coğrafyasının Kuzey-Güney kervan yolu olan bu yolun Osmanlı devletindeki adı Sultan Yolu (Tarik-i Sultanî) idi. Mekke ve Medine Şehirlerine Anadolu’dan yola çıkanların kullandıkları bu yol aynı zamanda sultanların hususi hediyeleri ile Surre’nin ve İstanbul merkezli yardımların ana güzergâhı idi. Ağırlıklı olarak XVIII ve XIX. asırlarda Osmanlı arşiv vesikaları ve Hac seyahatnameleri temel alınarak, Sultan Yolu’nun Kocaeli Coğrafyası ve çevresinde yer alan Dil İskelesi, Gebze, Hersek, Derbend ve İznik gibi menzillerin yolculuktaki yeri, yerel yöneticilerin sorumlulukları ve hususiyle hac seyahatnamesi yazarlarının menziller ile alakalı gözlemleri büyük önem taşımaktadır’’ dedi.Okt. Hazırbulan, ‘’Anonim Bir Menâzil-İ Hacc’a Göre Kutsal Yolculuğun Durak Noktaları: Menâzil-i Gökbuze ve Menâzil-i Hersek Ma’ Derbend-i Yeni Köy’’ başlıklı tebliğinde, ‘’İslam’ın beş temel şartından birisi olan Hac ibadetini ifa edebilmek için dünya Müslümanları her yıl Kutsal Topraklara yolculuk yapmaktaydı. Bu yolculuk öncesinde yapılan hazırlıklar devletler için bir itibar vesilesi olmanın ötesinde dini bir vecibe ve siyasi bir sorumluluk olarak ta ortaya çıkmaktaydı. Anadolu’yu yurt edinmemizle birlikte başlayan Beylikler, Selçuklular ve Osmanlılar Döneminde Hacca çok özel bir önem gösterilmiştir. Kutsal yolculuğun ikinci ve üçüncü durak (menzil) noktalarını Menâzil-i Gökbuze (Gebze) ve Menâzil-i Hersek Ma’ Derbend-i Yeni Köy oluşturmaktadır. Her iki menzil noktası da bugün Kocaeli sınırları içerisinde bulunmaktadır. Bugün Dil iskelesi ile Hersek burnu arasındaki Osman Gazi Köprüsü’ne yakın bir yerden hac yolcuları karşıya geçiyordu’’ açıklamasını yaptı.Sempozyumda günün son oturumunun son konuşmacısı olan Veli Güven, ‘’Gebze Türbeleri ve Bu Türbelerin Halk Kültürüne Etkileri’’ konusunda bilgi verdi. Güven, ‘’Her toplumun, ölünün ardından anılarını yaşatmak için bir takım adetler meydana getirdiği bir gerçektir. Dünyanın kadim toplumlarından biri olan Türklerin ölülerine değer verdiği ve ölen kişinin ardından bazı ritüeller sergiledikleri bilinmektedir. İslamiyet’i kabul ettikten sonra Anadolu’ya yerleşen Türk toplulukları da gerek eski adetlerini gerekse de yerel gelenekleri harmanlayarak bir mezar/türbe kültü oluşturmuşlardır. Türklerdeki türbe geleneğindeki zenginlik diğer Müslüman toplumlara göre açıkça fark edilir. Bunda hem eski Türk geleneğinin hem de Anadolu yerel kültürünün payı büyüktür. Gebze’de her köşesinde manevi kahramanlara ev sahipliği yapar. Gebze’de bulunan belli başlı türbeler şunlardır: İlyas Bey Türbesi, Kadı Feyzullah Bey Türbesi, Malkoçoğlu Mehmet Bey Türbesi, Çoban Mustafa Paşa Türbesi, Kutbeddin Çelebi Türbesi, Akçet dede Türbesidir.’’ dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz