SAMSUN (İHA) - Osteoporoz, eklem kireçlenmesi ve sık düşmelerin yaşlıların kabusu olduğu, kaliteli bir yaşlılık için çocukluk çağından itibaren insanların başta beslenme olmak üzere fiziksel aktivitelere önem vermesi gerektiği bildirildi.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Ortopedi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birol Gülman, eklem kireçlenmelerinin kadınlarda, şişmanlarda, ağır işlerde çalışanlarda ve daha önce eklem çıkığı olanlarda, osteoporozun ise kemiklerinde kalsiyumu azalanlarda sık görüldüğüne dikkat çekti. Eklem kireçlenmelerinin; 35 yaş üstü insanların yüzde 60'ında hafiften şiddetliye doğru hareket sınırlanması görülmesiyle kendini gösterdiğini söyleyen Prof. Dr. Birol Gülman, bu rahatsızlığın en sık omurga, kalça, diz, omuz ve el parmak eklemlerini tuttuğunu belirterek, "Erken dönem belirtileri hareket sırasında veya hemen sonrasında duyulan eklem ağrısı, hareketsizlik sonrası hafif eklem sertlikleridir. Hastalık tam geliştiğinde eklemleri kullanmaya bağlı olarak ağrı artar, istirahat sırasında ve gece de olmaya başlar. Eklem şişliği ve şekil bozukluğu olur. Hareketler sırasında çıtırtı sesleri duyulur" dedi.
Prof. Dr. Gülman, eklem kireçlenmesinde teşhisin ortopedistler ve fizik tedavi uzmanları tarafından hastanın şikayetinin dinlenmesi, eklemin muayenesi ve röntgen filminin incelenmesiyle konabileceğini dile getirerek, MR tetkiki gerekmediğini, MR tetkikinin eklem içindeki kemik dışı yapıları değerlendirmek için faydalı olduğunu kaydetti.
Eklem kireçlenmesinde kan testleri de gerekmediğine işaret ederken, "Fakat kireçlenme nedeni olan hastalığın teşhis edilmesi için kan tetkikleri istenebilir" diyen Gülman, tedavi seçenekleri konusunda şu bilgileri verdi:
"Tedavi; hasta eğitimi, ilaç tedavisi, fizik tedavi ve rehabilitasyon ile cerrahi ameliyat tedavisi şeklinde gruplara ayrılır. Hasta; beslenme, kilo sorununun çözülmesi, fizik aktivitenin programlanması, günlük aktivitelerin planlanması, halk arasında konuşulan tedavi yöntemlerinin tartışılması konularında eğitilmelidir. Eklem kireçlenmesinde erken dönem için artroskopik cerrahinin yeri vardır. Hastalığın ileri safhasında ise etkisi yoktur. Erken dönemde eklemin içinin yıkanması, içeri dökülen doku
artıklarının temizlenmesi, şikayetlerde azalma sağlar fakat tam düzelme olmaz. Bazen şansı yaşla orantılı olarak azalır. 40 yaşında yüzde 60 oranındaki başarı, 60 yaşında yüzde 40'a düşer. Eklem protezi eklemi oluşturan yüzeylerin özel metallerle değiştirilmesi ve hareketli eklem sağlanmasını hedefleyen bir uygulamadır. İyi şartlarda yüzde 80 başarı şansı vardır. En çok kalça, diz eklemine daha az sıklıkla omuz eklemine protez uygulanmaktadır."
Yaşlıların korktuğu hastalıklardan biri olan osteoporozun, zaman içinde pek çok nedenle kemiğin kalsiyumunun azalması ve delikli, zayıf ve kolay kırılabilir hale gelmesiyle ortaya çıktığına değinen Prof. Dr. Gülman, bu hastalığa yakalananların kemik kalitesinin bozulduğunu ve kemik çatının zayıfladığını vurguladı. 65 yaş üzerinde pek çok kadın ve erkekte kalça, omurga, el bileği ve diğer kemiklere ait kırıklara sebebin osteoporoz olduğunu hatırlatan Gülman, "Osteoporozda risk faktörleri; kadın olmak, 50 yaş üstünde olmak, menopoza girmiş olmak, erken menopoz, erkek cinsiyet hormonu testesteron azalması, kalsiyumdan düşük beslenme, hareketsizlik, ailede osteoporoz hikayesi, beyaz tenli, açık renk gözlü, kısa boylu, ince yapılı kişiler, sigara, alkol, kolalı, kafeinli, içecekler, bazı ilaçlar (kortizon, sara ilaçları, kan sulandırıcılar) bazı hormonal hastalıklardır" diye konuştu.
Osteoporozun belirtilerinin bel ve sırt ağrısı, boyda kısalma, omurga kırıkları, el-bilek-omurga ve kalça kırıkları olduğunu açıklayan Gülman, hastalığın tanısının normal röntgen, kemik dansite tayini, kan ve idrar incelemesi ile konulduğunu ifade etti. Gülman, "Osteoporozun tedavisinde kayıp olan kemiği tekrar yerine koymak çok zordur. Tedavide amaç kemik kaybını engellemek, kırılmaları önlemektir. Yaşam şekli düzenlenmeli, düşme önlenmeli, egzersiz programı uygulanmalı, beslenmeye dikkat edilmeli ve düzenli olarak ilaç kullanılmalıdır. Kalsiyum ihtiyacı; ergenlik çağında 1000-1500 mg./gün, erişkinde 800-1000 mg./gün, menopoz sonrası 1500 mg./gündür. Vitamin D'ye de ihtiyaç vardır" şeklinde konuştu.
Yaşlıların sık düşmesinin nedenlerini de anlatan Prof. Dr. Gülman, şöyle devam etti: "Kişi yaşlandıkça görmesinde, duymasında, kas kuvvetinde reflekslerinde oluşacak olumsuz değişiklikler sonucu daha kolay düşer hale gelir. Ayrıca yaşlılarda, dengeyi bozacak, şeker hastalığı, kalp hastalıkları, guatr ve sinir sistemi hastalıkları daha sık görülür. Yaşlılar daha çok ilaç kullanır. Bu ilaçların bir bölümü baş dönmesi, sersemlik hissi ve dengesizlik nedeni olabilir. Sonuç olarak da düşmeye bağlı yaralanmalar ortaya çıkar. Düşmeyi önlemek için alınacak tedbirlerin başında düzenli görme-işitme muayenesi yaptırılması ve dahiliye doktoruyla kullanılan ilaçların yan etkilerinin konuşulması gelmektedir. Alkol kullanılmamalıdır. Yatılan yerden aniden kalkılmamalıdır. Ani kalkmalarda tansiyon düşeceği için baş dönmesi yapar. Yaşanılan ortam soğuk olmamalıdır. Doktordan egzersiz programı alınmalıdır. Yaşanılan yer güvenli hale getirilmelidir."