Hastalık sebepleri pek çok nedene bağlansa da kesin olarak bir tedavisi yoktur. Hastalığın erken dönemde anlaşılması çocuğun ilerleyen yaşlarında yaşamını olumlu yönde etkileyecek bir adımdır. Tedavi yöntemlerinde üzerinde durulması gereken en önemli husus çocuğun kendi kendine yeten bağımsız bir birey olmasının amaçlanmasıdır.
Otizm gelişimsel bozukluk olarak adlandırılır. Karmaşık bir hastalık türüdür. Hayata geliş anından sonraki üç yıl içerisinde meydana gelen, ömür boyu devam eden, iletişim sorunlarına sebep olan, ilgi alanlarının kısıtlı olduğu ve tekrarlayan davranışlar gösteren bir hastalıktır. Hastalığa neden olan etkileri azaltmak için erken teşhis büyük önem taşır. Bunun için hastalığın belirtilerini iyi bilmek ve tedavi için yola koyulmak gerekir.
Kelime olarak ''kendine dönük'' tanımlaması yapılır. 1943 yılında otizm ilk defa 11 tane çocuğun anormal davranışlar sergilemesiyle Amerikalı bir bilim adamı olan Leo Kanner tarafından tanımlandı. Kanner çocuğun çevreye karşı duyarsız kalışını bu hastalıktaki en önemli belirti saydı. Kanner bu çocukları çevresi ile iletişime giremeyen kişiler olarak nitelendirmiştir. İlerleyen dönemlerde yapılan araştırmalarda otizm kavramı daha geniş bir şekilde tanımlandı. Bir çocuk psikiyatrisi olan Micheal Rutter ve arkadaşları bu hastalığı dört temel başlık altında toplamıştır. Bunlar;
Bu hastalığın görülme sıklığı 1980'lerden bu yana artmıştır. Ancak bunun nedeni hastalığın adının konması olarak sayılabilir. Maalesef her 150 çocuktan birinde otizm görülüyor. Daha kolay kullanılması için otizm spektrum bozukluğuna kısaca otizm denir.
Gelişimsel bozukluk olan otizm spektrum bozukluğu bazı kaynaklara göre beş ana kategoride sınıflandırılır.
Otizm: Üç yaştan önce başladığı kabul edilen türdür. Sosyal etkileşim ve iletişimde zorluk çekmek, oyun becerisinden yoksunluk ve takıntılı davranış sergileme gibi belirtileri bulunur.
Asperger sendromu: Bu sendroma sahip çocuklarda sosyal etkileşim konusunda kısıtlı olma durumu gözlenir. Ancak otizmde olduğu gibi dil ve zihin gelişiminde bir problem bulunmaz. Çocukların sözel gelişimi oldukça iyidir. Ancak görsel gelişimi o kadar da iyi değildir.
Çocukluk disintegratif bozukluğu: Bu bozukluğa göre çocuklar iki yaşına gelene kadar her şey normaldir. Kazanılan beceri ve öğreniler bir anda yok olur ve otizm belirtileri baş göstermeye başlar. Birçok çocuğun zihinsel becerileri zihinsel özürlü çocukların düzeyine kadar inmektedir. Birkaç yıl içinde bu hastalığa sahip çocuklarla aynı duruma gelinir.
Rett sendromu: En az 5 ay normal bir gelişim düzeyi gösterdikten sonra görülmeye başlar. Sadece kız çocuklarında görülür. Rett sendromunun başlamasıyla çocukta kafa büyümesi yavaşlaması, el becerilerini yitirme, takıntılı davranışların başlaması gibi belirtiler gözlenir. Hastalığın ilerlemesi ile birlikte beyinsel beceriler geriler.
Otizm ne kadar dikkat edilse genetik sebeplerle ortaya çıkar. Ama yine de bilinçli bir aile olmak için gelişimsel bozukluğun nedenlerine dikkat etmek gerekir.
Gelişimsel bozukluk ilk ortaya çıktığı anlarda neden olan kişinin anne olduğu düşünülmüştü. Bebeğine karşı soğuk olan annenin başına geldiği varsayılırdı. Ancak bu bugün bile kesinleşmiş bir neden değildir. Bu hastalığın oluşmasında uzmanlar birçok araştırmalar yapmasına rağmen kesin bir neden hala bulunabilmiş değildir.
Bu hastalığa sahip kişilerin vücudunda serotonin maddesinin fazlalığına ve bağışıklık sisteminin bozukluğuna rastlanır. Ek olarak uzmanlar aşılar, alerjiler ve enfeksiyonlar ile otizm arasında bir ilişki aramaya başlamıştır.
Gelişimsel bozukluğa sahip bir çocukta otizmi fark edebilmek için belirtilerin bilinmesi çok önemlidir. Bu sayede hastalığın erken teşhis edilip ilerlemesinin önüne geçilebilir.
Otizm spektrum bozukluğuna günümüzde kesin olarak uygulanan bir tedavi yöntemi yoktur. Ancak bu hastalıkta bir tedavi olmasa da erken tanı çok önemlidir. Tanı koyma süreci en erken 18. aydan sonra olur. Eğer bir hareket ya da bir belirtiden bile şüpheleniliyorsa bir doktora danışarak bilgi alınması gerekir.
Otizmli çocuklar erken tedavi süreci ile birlikte öğrenmenin en açık olduğu zamanı kaçırmamış olurlar. Bu zaman dilimi çocuğun ilk beş yılıdır. Beyin ve sinir gelişimi bu dönemde çok hızlı olduğu için sürekli çocuğun bu konuda uyarılması gerekir.
Otizmi tedavi edecek kişiler;
Otistik çocukların ilerki yaşamlarında kendi kendilerine yetecek kadar beceri kazanmalarını sağlayan eğitim programıdır. Bu eğitim kendi bakımı, sosyal iletişim, zihinsel ilerleme gibi konuları kapsar. Konuşma ve dil terapileri sayesinde çocukların kendilerini ifade edebilme özelliği artırılır.
Bir davranış öğretilirken oldukça basite indirgeyerek, sözel anlatımlarla davranışın kazandırılmasıdır. Eğitimci önemli bir rol oynar. Bu eğitim ile sosyal davranış, oyun becerisi, dikkat artırma, dil kullanımını geliştirme gibi pozitif özellikler artırılırken öfke nöbetleri, kendine zararlı davranışta bulunma özellikleri azaltılmaya çalışılır. Çocuğun davranışsal gelişimi kayıt altında tutulur. Haftada en az 40 saat eğitim verilir. 6 yaşına kadar bu eğitime devam edilmesi gerekir.
Bu programda hastalık farklı bir düşünce biçimi olarak tanımlanmıştır. Üç temel alanda yoğunlaşır. Bunlar; çocuk, aile ve okuldur.
Çocuk kısmında; çocuğu anlamak, eğitim programının planını yapmak ve bu planı uygulamak yer alır. Aile kısmında; bilgilendirme, duygusal destek olmak, tavsiyeler ve örnekler vererek onlara yardımcı olmak vardır. Okul kısmında ise; okula bilgi verilir ve tavsiyelerde bulunulur.
Programa göre çocuğun güçlü ve zayıf tarafları belirlenir. Şimdiki zamanı ve geleceği planlanır. Bu planda ailesinden bilgi alınır. Çocuk bir gözleme alınır ve tepkileri ölçülür. Neyi yapıyor, neyi yapamıyor, neye ilgisi var, nasıl yardım istiyor (sözle, gözle, elle vb.), davranışları nasıl gibi sorulara cevap aranır. Bu sorular doğrultusunda çocuğa bireysel eğitim programı hazırlanır. Amaç çocuğun ileride bağımsız bir birey olarak yaşamını devam ettirebilmesidir. Aile ile ortaklaşa hareket edilir. Öncelik olarak çocuğun hangi alanda daha çok eğitime ihtiyacı olduğu belirlenir. Bireysel çalışma ve mekan arasında ayrım yapılır. Günlük bir çalışma çizelgesi hazırlanır. Çalışma düzeni kurulur.
Bu sistemde bir büyük önderliğinde değil de çocuk odaklı iletişimin başlandığı yol izlenir. Konuşamayan, iletişim kuramayan ve kendini ifade edemeyen çocuklara öğretilen bir değiş tokuş sistemidir. Bu sistem sayesinde çocuğun iletişim düzeyi gelişir. Bu eğitim sistemi 6'ya ayrılır. İlk başta ihtiyaçlarını tek bir resim ile anlatan çocuk, eğitim ilerledikçe cümleler kurmaya başlar. Resimlerin ve çantaların her zaman çocuğun yanında olması gerekir. Bu sayede çocuk iletişime girmek istediğinde hazır olmalıdır. Oyun oynama becerilerini ve arkadaş edinmesini kolaylaştırır. Amerika'da bu eğitimi gören çocukların %76'sında büyük ilerlemeler kaydedildiği görülmüştür.
Duyusal bütünleştirme amaçlanır. Algılama, işleme ve anlamlandırma yeteneklerinin daha ileri seviyeye çıkmasını ve bu sorunların azaltılmasını sağlar. Terapistler tarafından uygulanır. 1970'lerden bu yana yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Ancak bilimsel bir dayanağı yoktur. Duyuların yer aldığı sinir sisteminin uyarılmasıdır. Çeşitli duyular arasında bilgilerin alınması sağlanır. Bu çocuklar algıladıkları şeyleri bir bütün hale getiremez ya da anlamlandıramaz. Güvensiz ve savunmacı davranış biçimleri sergilerler. Doğru tepkileri verme, kendini tanıma, çevresine karşı farkındalığın artması, hareketlerini kontrol etme gibi özellikler kazandırılmaya çalışılır. Çocuğun gereksinimleri belirlenerek beynin algıları doğru kontrol etmesi sağlanır. Bu eğitimde geniş bir oda içerisinde terapi topları, silindir yastıklar, tavandan asılan salıncaklar ve tekerlekli platformlar bulunur. Çocuğun durumuna ve yaşına uygun aktiviteler belirlenir.
Bu metotta aile bireylerinin eğitilmesi amaçlanır. Çocukla sürekli birlikte olan anne ve babanın davranışlarının nasıl olması gerektiği ile ilgilenilir. Çocukla iletişime girmeye çalışılır. Çocuk iletişimde lider pozisyonda olur. Bu aşamada çocuğu dinlemek ve gözlemlemek çok önemlidir. Yüz yüze iletişime geçilir. İlgi alanları belirlenir ya da yeni ilgi alanları yaratılır. İletişimin karşılıklı olmasına dikkat edilmelidir. Bu eğitim bir zorbalık değil sevilen bir aktivite haline getirilmelidir. Bu sebeple çocuğun en sevdiği oyuncaklar aktiviteye dahil edilebilir. Konuşma dilinin çocuğun anlayacağı şekilde kullanılması gerekir. Eğitim ilerledikçe konuşma konuları genişletilebilir.