Oyun kelimesinin tam kökeninin nereden geldiği bilinmese de Eski Türkçede "oyun, yarış" anlamına gelen "oyun" kelimesinden evrildiği varsayılır. Oyun kelimesinin aynı zamanda Eski Türkçe "oz" kökünden türediği varsayılır. Oz kelimesiyse "yarışmak" anlamında kullanılır ve oyun kelimesinin de buradan türetildiği düşünülüyor. Türkçenin çok eski dönemlerinden beri kullanılan oyun kelimesi eski dönemlerde genellikle eğlence amaçlı yapılan aktivite ve yarış anlamlarında kullanılsa da günümüzde farklı anlamlar da kazanmıştır. Türk Dil Kurumuna göre oyun kelimesinin birden fazla anlamı bulunur:
- Yetenek ve zekâ geliştirici, belli kuralları olan eğlence.
- Sahne sanatlarında sanatçının rolü yorumlama biçimi.
- Müzik eşliğinde yapılan hareketler
- Seslendirilmek veya sahnede oynanmak için hazırlanmış eser, temsil, piyes.
- Yetenekleri geliştirmek amacıyla yapılan ve çevikliğe dayanan yarışma
- Şaşkınlık uyandırıcı hüner
- Kumar
- (Spor) Güreşte rakibini yenmek için yapılan türlü biçimlerde şaşırtıcı hareket.
- (Spor) Teniste, tavlada taraflardan birinin belirli sayı kazanmasıyla elde edilen sonuç.
- (Mecaz) Hile, alicengiz oyunu, düzen, desise, entrika
Oyun kelimesinin eş anlamlısı olan sözcük
Türk Dil Kurumuna göre oyun kelimesinin birçok anlamı bulunur. Günümüzde oyun kelimesinin en çok kullanılan anlamı "vakit geçirmeye yarayan, yetenek ve zekâ geliştirici eğlence, kurallar dâhilindeki yarışma"dır. Oyun kelimesi eş anlamı olan birden fazla kelime bulunur ancak bu eş anlamlılar çoğunlukla oyunun mecaz anlamı olan "hile, alicengiz oyunu, düzen, desise, entrika" anlamlarında kullanılır. Bu nedenle oyun eş anlamlısı olan kelimeler cümle içinde kullanırken mutlaka cümlenin ve kelimenin anlamını kontrol etmek gerekir. Oyunun eş anlamlısı kelimeler şu şekildedir:
- Baziçe
- Desise
- Entrika
- Kaşkariko
- Katakulli
- Külah
- Künde
- Mandepsi
- Olta
- Temaşa
- Temsil
- Piyes
Oyunun eş anlamlıları ile örnek cümleler
Oyun kelimesinin eş anlamı olan kelimelerle örnek cümleler:
- O dönem Roma sarayları hep entrikalarla doluydu ve cinayetler peşi sıra birbirini izledi.
- Hile yaparak bizi kandırdığını sansa da sadece kendini kandırıyor.
- Ofiste o kadar katakulli dönmüştü ki ofisin kapanması an meselesiydi.
- Bu baziçede sadece kendisinin değil hepimizin yanacağının farkındaydı.
- Ağa yine desiseyle işret meclisine davet ettiriyordu.
- Mahallenin sorumluları bu oltanın yabancısı değiller, hemen çözerler.
- Bazı meddahlar temaşa hayatımızdan el etek çekmişlerdi.
- Geceleri sahne önünde saatlerce bekleyerek ucuz piyesleri seyrederdik.
- Etrafında dönen kaşkarikoları görmediği için sonu kötü olmuştu.
- Aile içinde o kadar katakulli dönmüştü ki parçalanması an meselesiydi.