Oyun, Oyuncu Ve Yapımcı İlişkisini Sorgulayan, Garip Bir Oyun: THE BEGINNER'S GUIDE

The Stanley Parable'ın yapımcısından, deneysel, kafa açmalık, eşsiz bir oyun.

Oyun nedir?

Dikkatli okurlar, bu başlangıcı hatırlayacaklardır. Bundan yaklaşık iki yıl önce J.H.’nin Geekyapar’a koyduğu ilk yazının girişiydi bu. O yazıda, Source motoruyla yapılmış küçük bir oyun anlatılıyordu. The Stanley Parable. Özünde dedebeylerin “yürüme simülatörü” dediği tipte bir oyundu Stanley Parable. Meramı, sizin bir oyuncu olarak oyunla olan ilişkinizi incelemek; bunun var olan ya da olmayan sınırlarını; bir oyuncu olarak bunları delmeye kadir olup olmadığınızı; eğer delmeye kadir değilseniz bu mecranın tanımı içinde geçen “interaktif” sözcüğünün ne kadar haklı olduğunu sorgulamak için yazılmış bir oyundu.

Reklam
Reklam

Dev övgüler aldı, üzerine Game of the Year adayları fırlatıldı. Hatta zamanında burada bile benzer bir tabir kullanıldı kendisiyle ilgili. Bunun üzerine yapımcısı Davey Wreden, kendisiyle yüzleştiği, biraz kendi şeytanlarıyla uğraştığı bir inziva dönemine çekildi. O inziva dönemi, bu sene, geçtiğimiz ay bitti işte. The Beginner’s Guide ile. Wreden’ın 1 Ekim’de piyasaya sürdüğü, yaklaşık bir-bir buçuk saat süren bir oyun. Ve sorduğu soru, yine aynı. Oyun nedir?

Bunun binbir farklı tanımı var. Ben eğer müsaade ederseniz, internette dolanan yüz milyonlarca tanıma kendiminkini katmak istiyorum. Oyun, sizi komutlarınız ve girdilerinizle şekillendirdiğiniz bir hikayenin içine sokan, interaktif bir deneyimdir. Bunun diğer hikaye anlatım yöntemlerine kıyasla farkı; oyunun koşulları ve mekanikleri ne olursa olsun; karakterlerden birinin de siz olmasıdır. Oyunun türü, koşulları ve mekanikleri ne olursa olsun; siz olmazsanız, anlatılacak bir hikaye de yoktur. Video oyunları sizi başka kişilerin hayatlarına, başka durumlara sokar; ve size bir deneyim yaşatırlar; bu deneyimin çapını ve çerçevesini de sizin aksiyonlarınız belirler. Ne derecede belirleyici olacağı tasarımcının kararıdır; ama karar mekanizması illa ki birkaç konuda siz olacağınız için, bazı şeyler sadece size özgü olacaktır.

Reklam
Reklam

Bazı oyunlar sizi bir deneyime sokmak için daha katı sınırlar çizerler. Örneğin Modern Warfare‘de nükleer bombanın patladığı sahne, Infinity Ward’ın niyetlendiği şekliyle yaşanır; alternatifi yoktur. Ama oyun öncesinde etkili tasarım kararıyla sizi hikayeye daldırdığı ve bir aidiyet hissi oluşturduğu için o bomba sizin başınızda patlamış gibi hissedersiniz. Oyun size savaş alanında bir asker gibi hissetmeniz için gerekli her şeyi sağlar, sonra verilecek hikayeyi kendisi verir. Bazı oyunlar da sizi daha serbest bırakır. Yine o deneyime daldırma prensibi vardır; ama oyun bu daldırmanın sonunda sizin kendi hikayelerinizi oluşturmanızı sağlamaya çalışır. Minecraft’te kadim dostunuzla mağara keşfederken, yanlış bir adım atıp yere düşme korkusuyla yavaş yavaş ilerlemek buna örnektir mesela.

Peki bu hikayelerde, yani bu interaktif deneyimlerde, yapımcının niyeti ne kadar önemlidir? İşte The Beginner’s Guide’ın sorduğu soru bu. Dürüst olmak gerekirse, video oyun dünyasında çok da fazla sorulmayan bir soru bu. Bunu genel olarak video oyunlarının kalabalık ekiplerce; hatta çoğu zaman birden fazla stüdyo tarafından yapıldığı gerçeğine yormak mümkün. Ama sinema da kalabalık ekiplerce yapılıyor. Ama sinema, ekseriyetle yönetmeninin niyetiyle okunuyor.

Reklam
Reklam

The Beginner’s Guide’ın bu hususta çok net olarak takındığı bir duruş var. Çok net dediğime bakmayın; bir buçuk saatlik tecrübenin içerisine ince ince gömülmüş bir argüman aslında bu. Oyun, aslında bir deneysel oyunlar bütünü olarak sunuyor kendisini. Çerçevesi şu: Davey Wreden, vakti zamanında bir Game Jam’de tanıştığı Coda mahlaslı bir oyun yapımcısının, yıllar içerisinde yapıp yapıp bıraktığı minik ve deneysel oyunları, size anlatmak suretiyle sunuyor. Yani evet, geçen sefer dış seslendirmesiyle baya sükse yapan Davey Wreden, bu sefer o işi de kendi üstüne alıyor.

Wreden size Coda’nın oyunlarını sunarken, bir yandan da o oyunları yaparken Coda’nın neler hissetmiş olabileceğini aktarıyor. Sık sık da dışarıdan bir güç olarak oyunların koduna ve strüktürüne müdahalede bulunuyor. Bu müdahalelerin tam doğasını oyun ilerledikçe anlıyorsunuz; ve vermek istedikleri mesajlar yavaşça netleşiyor. Wreden, Coda’nın oyunlarına kendi kattığı yorumları, kendisiyle sınırlamak yerine; sanki Coda’nın niyetiymişçesine yapımcıya yüklüyor.

Reklam
Reklam

Bu ilginç bir mesaj, ve kayda değer bir görüş. Zira video oyunları interaktif deneyimler olduğu; merkezlerinde de oyuncu durduğu için; sinema ve kitap gibi şeylerin aksine geliştirenin niyetlerini okumaktansa, tecrübe edenin hissettiklerine odaklanarak anlaşılmayı hak ediyor diye düşünmekte Wreden. Bu da bana soracak olursanız, doğru bir tespit. Pasif hikaye anlatımlarında birincil mevzunun anlatanın arzuladığı şey olması doğal. Ama burada interaktif bir tecrübe var. Geliştiricinin de, oyuncunun da önce kendi tecrübesine ve ondan hissettiklerine odaklanması gerekiyor.

Yalnız burada şöyle bir sorun var. Wreden, bunu belli ki Stanley Parable’dan sonra yüzleştiği şeytanlarına da dokundurarak geçirip çıkartmış piyasaya. Bu yüzden hikaye, Wreden’ın kendi kendini seslendiriyor olmasının da getirdiği bir ağırlıkla iyice şahsi bir hâl alıyor. Eğer Wreden’in bir yaratıcı / bir oyuncu / bir insan olarak buhranlarıyla empati kurabiliyorsanız; harika. Sonlara doğru iyice berraklaşan ve gerçekten de o koşuldaki zihinler için çok ilginç olabilecek noktaları var The Beginner’s Guide’ın. Fakat eğer o çalkantıları bizzat deneyimlemiyorsanız; deneyimlemiş ve aştıysanız, ya da size çok uzaksa; o zaman sadece şu oluyor: The Beginner’s Guide oyun-oyuncu-geliştirici üçlü ekseninde yaşanan aktarımları sorgulayan ilginç mesajını, fazla şahsi günah çıkarmalar arasında gömüyor.

Reklam
Reklam

O yüzden, bu Stanley Parable kadar temiz önerebileceğim bir deneyim değil. Dilerseniz bir göz atabilirsiniz. Ama burada anlatılan hikayede, burada yapılan sorgulamada biraz Wreden’ın izi fazlaca büyük. Fazlaca ağır. Dolayısıyla, altında kendinize yer kalmadığını fark etmeniz, işten bile değil…