ÖZEL | Erkan Sözeri: Hedefim, milli takımda görev yapmak

Gençlerbirliği'ne çağ atlatan ve ilk 8 maçta 8 galibiyet gören Teknik Direktör Erkan Sözeri, Goal Türkiye'ye konuştu.

Geçen sezon Süper Lig'den düşen Gençlerbirliği, yeni sezona bambaşka bir havayla çıktı. Takımda birçok ismi kadrosunda tutan ve önemli isimler de transfer eden başkent ekibinin bu başarısındaki en büyük pay teknik direktör Erkan Sözeri'ye ait.

Futbolculuk döneminde de Gençlerbirliği forması giyen Sözeri, takımıyla Süper Lig'e yükselme mutluluğunu tatmak istiyor. Başarılı teknik adam, Goal Türkiye'den Ali Umut Değirmen'e konuştu.

Sezona 8’de 8 ile başladınız. Süper Lig’den düşen takımlar genelde birçok anlamda tepetaklak gider. Geçtiğimiz günlerde de şu anki başarınızın sırrını ekonomik olarak iyi yönetilmeye bağlamıştınız. Bu konuyu biraz açar mısınız?

Reklam
Reklam

\- Tabii orada söylemek istediğim biraz cımbızla çekilmiş. Sadece ekonomi değil, oyuncu grubu ve teknik ekibin arkadaşlığı, camianın bütünlüğü bunların hepsi başarıda birer etken. Başarının ekonomi ile bağlantılı olmasıyla alakalı ben şunu söylemek istedim. Ekonomi başarı için çok büyük önem teşkil ediyor çünkü bir teknik adam olarak bütün enerjinizi ve sinerjinizi sahaya veriyorsunuz. Günümüzdeki birçok takımın durumunu gördüğümüzde, teknik adamlar saha içinden daha çok ekonomi ile uğraştıkları için ben buna biraz vurgu yapmak istedim. Şimdiye kadar var olan başarının sırrı da personelinden tutun başkanına kadar çok güzel bir uyum ve arkadaşlığın var olmasının sonucu diyebilirim.

Kadronuzun yaş ortalaması oldukça yüksek görünüyor. Bu sizce bir avantaj mı, dezavantaj mı?

\- Avantajları da var, dezavantajları da var. Biz genç oyunculardan ve kariyerli oyunculardan kurulu bir kadroyuz. Şampiyonluklar yaşamış, belli bir hedef doğrultusunda sahaya çıkmış ve baskıyı kaldırabilen oyunculara sahibiz. Bunlar bizim için avantaj. Diğer yandan dezavantajlar ise şunlar; 8 tane dolu dolu maç oynadık ve oyuncularım maçların neredeyse tümünde rakiplerinden daha fazla mesafe katettiler. Dolayısıyla dolu dolu oynadıkları için yaş konusunda bu noktada sakatlıklar, adelelerde deformasyonlar devreye giriyor. Bunun canlı örneği olarak şu an Nobre biraz sakat, belki birkaç hafta aramızda olamayacak. Aynı şekilde Jailton ufak bir sakatlık yaşadı. Yaş ortalamasının yüksek olmasının belli başlı avantaj ve dezavantajları var ama şu ana kadar başarılı olduğumuz için görünen o ki avantajları bizim için daha ağır basmış durumda.

Reklam
Reklam

Gençlerbirliği her zaman sattığı oyuncularla bilinen bir takım oldu. Şu anki kadronuzda üç büyüklerde forma giyebilecek isimler var mı?

\- Var tabii. Ben her zaman söylüyorum bunu. Ahmet, Halil İbrahim, Berat, Rahmetullah ve kalecimiz Taha var. Bu saydığım isimler altyapımızdan gelen isimler ve göreceksiniz bu saydığım oyuncular ileride Türk futbolunda adlarından oldukça fazla söz ettirecekler. Hem milli takımda, hem daha büyük takımlarda ama ilk olarak Gençlerbirliği inşallah Süper Lig’e çıktığında bizim takımımızda performanslarıyla herkesi hayran bırakacaklar.

Türk futbolunda en büyük sorun altyapı olarak gösterilir. Gençlerbirliği bu sorunu yaşamayan kulüplerin başında. Bu konu hakkında ne söylemek istersiniz?

\- Gençlerbirliği’nin her zaman altyapıdan oyuncu çıkarma konusunda bir tarzı vardır. Ama şu sıralar da hedefe odaklandığımız için genç oyuncuları baskı dolu bir ortamın önüne çıkartırken dikkat etmemiz gerekiyor. Birçoğu bizim kadromuzda daha fazla süre alacaklar fakat onlar için doğru zaman ve doğru yeri kolluyoruz. Yoksa saydığım oyuncuların hepsi, TFF 1.Lig’de banko oynayabilecek isimler. Geleceğe yönelik öngürelerimi de soracak olursanız, Türk futboluna çok değerli gençlerin geldiği apaçık ortada.

Reklam
Reklam

Yerli-yabancı oyuncu tartışması hakkında ne söylemek istersiniz?

\- Bu soruya defalarca cevap verdim ama bir kez daha cevap vereyim. Her şeyden önce şunu söylemek isterim, ben yabancı düşmanı değilim. Kaliteli yabancının hem teknik adam hem de futbolcu anlamında futbolumuza katacağı çok şeyin olduğunu da düşünüyorum. Ama özellikle futbolcu anlamında Süper Lig’de yabancı oyuncu sayısının çok olduğunu düşünüyorum. Çünkü 14 yabancı dediğiniz zaman deniyor ki,“biz sana böyle bir sınır verdik ama istemezsen kullanma.” fakat yabancıların forma giydiği yıllık ücretler daha ekonomik oluyor, hem de yerli oyuncularımıza göre daha nitelikli olabiliyorlar.

\- Yerli oyuncu havuzumuza baktığımız zaman cidden çok dar. Ben bunu yabancı sayısının çok fazla olmasına bağlıyorum. Bakıyorsunuz Süper Lig’de bir maçta ilk 11’de tüm yabancıların oynama gibi bir durumu olabiliyor, e tabi sonrasında da milli takımımız bunun sancısını yaşıyor.Ben yabancı sınırlamasının biraz daha azaltılması taraftarıyım. Buna yetkililer karar verir ama Süper Lig’e inşallah çıktığımız zaman ben bu görüşümün hala arkasında olacağım. Bana o zaman bu soru yine sorulduğunda, bugün verdiğim cevabı vereceğim. Hani bu sayıyı 6 veya 7’ye sınırlandırırsak bu milli takımımız için bir avantaj olur. Yabancı sayısı bu şekilde olacaksa da şöyle bir kriter getirilir. İlk 11’de bir tane altyapıdan oyuncu olacak, yedek kulübesinde 1 veya 2 tane altyapıdan oyuncu olacak. Belki bu gerçekleştiğinde teknik adamlarda rahat eder. İnanın ki tüm teknik adamlar genç oyunculara forma vermek istiyor fakat bizlerinde sonuç alması gerek. Bir maç, iki maç sıkıntı yaşandığı zaman siz genç oyuncu oynattınız ve sonuç alamadınız deniyor. Bu yüzden tüm sorumluluk teknik adamların omzunda oluyor. Bunu sistemsel hale getirirsek hepimiz rahatlayacağız.

Reklam
Reklam

Bu durumun milli takımı doğrudan etkilediğini düşünüyorsunuz değil mi?

\- Mutlaka etkiliyor. Tırnak içinde söylemem gerekirse milli takımımızda gurbetçi oyuncularımız daha fazla yer alıyor. 500 bin nüfuslu İzlanda Dünya Kupası finallerine gidecek kadar kadro çıkartıyor ama 80 milyonluk ülkemiz milli takıma oyuncu çıkartamıyor. Biz bu kadar yeteneksiz miyiz? Hayır, bu konuda bir fakirliğimiz veya yeteneksizliğimiz olduğunu düşünmüyorum. Sistemimizde eksiklikler var. Alttan gelen pırıl pırıl gençlerimiz, piyasaya çıkamadan kaybolup gidiyorlar maalesef.

Geçtiğimiz sezon Karabükspor’a büyük umutlarla geldiniz. Ama şanssız maçlar maçlar çıkarttınız. Sorun neydi?

\- Karabükspor benim Süper Lig’de görev aldığım ilk takımdı. Futbolcuyken senelerce Süper Lig’de oynadım fakat teknik adamlık dönemimde Karabükspor benim ilk büyük lig takımım olduğu için ilginç şeyler yaşandı. 1.Lig’den gelen bir teknik adam olarak bana Süper Lig sanki uzay ligi muamelesi yapıldı. Yapamazsınız, kaldıramazsınız en ufak olumsuz bir sonuçta zaten çalıştıramayacağı belliydi gibi laflar söylenmeye başlandı. İlk 3 maçımızda 5 puan aldık ama 9 puan almamamız işten bile değildi. Çok güzel maçlar çıkardık. Fakat az önce size ekonominin öneminden bahsetmiştim ya, orada bu devreye girdi. Karabükspor’daki ekonomik sıkıntılar bizi cidden yıprattı. Oradaki oyuncular çok yüksek meblağlara oynuyorlardı. Oradaki yabancı futbolcularımız duygusal davranmayıp, profesyonelce bakıyorlardı ve onları motive etmemiz ekonomik sıkıntı yaşanırken çok zordu.

Reklam
Reklam

''Sosyal medyada kendini ulema zanneden br kesim var''

''Değinmeden edemeyeceğim. Sosyal medyalarda kendini ulema zanneden bir kesim var. Her şeyi, herkesten daha çok bildiklerini sanan. Biz Karabükspor’u çalıştırırken, bunlar yöneticileri çok yanlış yönlendirdiler. Göztepe’ye Bayram Bektaş gitti, geçen sene Ümraniyespor’daydı. Çok güzel bir şey değil mi bu? İnişli çıkışlı günler yaşıyor olabilirler ama nasıl genç oyuncular daha fazla forma giysin diye yabancı sınırlamasını konuşuyorsak kendi hocalarımıza da sahip çıkmamız gerekiyor.''

''Şu an milli takımımızın başında Türk bir teknik adam olsa, daha iyi olmaz mı? Lucescu için bir şey söylemiyorum genel durum için söylüyorum. Fatih Terim, Şenol Güneş, Ersun Yanal dönemlerine bakarsak oyuncuya duygusal olarak dokunuyorlardı. Her şey profesyonellik değil, oyuncunun derdini anlayabiliyorlardı. Dolayısıyla konuyu dağıtmadan yerli oyuncularımıza ve yerli teknik adamlarımıza daha fazla güvenelim. Yöneticilerimizde sosyal medyadan fazla etkilenmeden, kendi gözlemlerine göre hareket etsinler. Güvendikleri insanın yanında dursunlar. Sayın Ali Koç bunun bir örneği. Şu anda birçok kişi Cocu’nun ne kadar üstüne gelirse gelsin, Ali Bey onun yanında. Bu çok önemli bir şey.''

Reklam
Reklam

''Hedefim milli takımda çalışmak''

Bazen sporda talihsiz sonuçlar alınabilir. Teknik adam çıkıp, burada değişime ihtiyaç var ben ayrılıyorum diyebilmeli. Karabük’ten çıkıp Türk futbolunun sorunlarına da değinmiş olduk. Toparlayacak olursam, Karabük benim için çok güzel bir deneyim oldu. Hedefim Süper Lig’de çalışmak hatta daha da ilerisi milli takımımızın başında çalışmak. Bu hedefimi hep sürdüreceğim. Şu ana kadar gittiğim takımlarda hep bir dokunuş yapmaya çalıştık. İnşallah karşılığını da yakın zamanda alırız.''

Aslında sıradaki sorum da tam olarak değindiğiniz konuyla alakalı idi. Son yıllarda Süper Lig’de yerli teknik adamlar şampiyonluk yaşıyor. Şu anda da cocu dışında yabancı teknik adam yok. Sizce bunun nedeni ne?

\- Del Bosque geldi, Barcelona’yı şampiyon yapmış olan Rijkaard geldi, Tigana geldi, Toschak geldi. Bunlar istenilen başarıyı sağlayamadılar. Daum’un başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Piontek başarılı oldu. Çok üst düzey hocalar geldi ama başarılı olamadılar. Biz Akdeniz insanıyız. Ne kadar sıcakkanlı olmuş olsak da tez canlıyız ve duygusal insanlarız. Yabancı teknik adamlar olaya çok profesyonelce bakıyorlar. Oyuncuya duygusal bir yaklaşım göstermiyorlar. “Ben teknik direktörüm, o ise oyuncu” diye kestirip atıyorlar. Bununla alakalı size bir şey anlatmak isterim. Ben Trabzonspor’da futbolcuyken Belçikalı bir teknik adam bizi çalıştırmaya başladı. Beni bir maçta oynatmadı. Futbol hayatımda yaptığım en büyük hatalardan birisidir. Bunu bir daha yapmadım.O bana büyük ders oldu. Beni oynatmadığı için gitmek istiyorum dedim. Yerli teknik adam olsa, daha 23 yaşındayım sonuçta, beni köşeye çekip “bekle, dayan senin de sıran gelecek” derdi. Bana tek bir cümle söyledi hocamız. Gitmek istiyorsan yöneticiler orada, git onlarla konuş. Ve ben oradan Gençlerbirliği’ne gelmiş oldum. Sonra yeniden Fenerbahçe’ye transfer oldum. Şunu söylemek istiyorum aslında. Benim hatam tez canlı davranmak oldu. Belki daha üst düzey oynayabilirdim. Yabancı teknik adamlar hiç taviz vermiyor. Profesyonel davranıyorlar.

Reklam
Reklam

Şenol Güneş’e Quaresma’yı nasıl oynatıyorsun diye sorup duruyorlar. Belki yabancı bir teknik adam olsa Quaresma’yı kadro dışı bırakır. Abdullah Avcı; Arda Turan, Emre Belözoğlu, Adebayor gibi oyuncularla çalışıyor ve onlarla önemli bir diyalog kuruyor. İyi bir iletişim kurmadan bu aşamada başarılı olma şansınız yok. Bence yabancı teknik adamların başarısız olmasındaki en büyük etmen bu. Dolayısıyla kulüplerimiz yerli teknik adama dönüyorlar ki; bence de doğru yapıyorlar Türk futbolunun kurtuluşu yerli teknik adam ve yerli oyuncularda.

Gençlerbirliği her zaman taraftar çekmekte zorlanan bir takım oldu. Bunu neye bağlıyorsunuz? Bu konuda bir çalışmanız var mı?

\- Biz de tabii ki tribünlerimizin dolu olmasını isteriz ama bazen taraftar aksi yönde baskı yaratabiliyor. Fakat bizim taraftarlarımız bizi her zaman destekliyorlar.Az sayıda taraftarımız var ama nitelikli taraftarımız var. Biz onlardan memnunuz. Ben futbol oynarken de taraftar sayımız azdı. Kona, Moshoeu ve Khuse zamanında iyi futbol oynuyorduk ve o zaman tribünlerimiz cidden doluyordu. Ama ben birazcık pozitif ayrımcılık yapacağım bu konuda. Ülkemizde Gençlerbirliği camiası ve taraftarının yeri bambaşka diye düşünüyorum. Hiçbir zaman stadımızda küfür yok. Kötü bir oyun sergilense bile oyuncularımızı negatif yönde etkileyecek aksiyonlar olmuyor. Protesto olabilir ama dozajını onlar gayet iyi biliyor. Bizimşu anki amacımız taraftarımıza layık olmaya çalışmak.

Reklam
Reklam

Futbolculuk döneminde uzun süre Gençlerbirliği forması giydiniz. Kona, Moshoeu ve Khuse’li kadronun bir parçasıydınız. O zamanlara dair aklınızda kalan en çarpıcı an neydi?

\- Hemen aklıma gelen anı şu oldu. Maçı şu an hatırlamıyorum ama ya mağluptuk ya da maç berabere gidiyordu. Moshoeu topu orta sahanın ortasından aldı ve son dakikada rakip oyuncuların hepsini ipe dizerek geçti ve golü attı. O maçtan sonra Moshoeu’nin performansını nasıl yorumlarsın diye sormuşlardı bana, “Bizim takımımızda bir cambaz vardı, o cambaz bu akşam bizi kurtardı.” diye bir yorumda bulunmuştum. Şu an hatırladığım tek anı bu diyebilirim.

Milli Takım’daki yeni yapılanmayı nasıl değerlendirirsiniz? Lucescu ile devam edilmeli mi?

\- Milli takımdaki yapılanma güzel aslında. Gençleştirme operasyonu güzel. Biraz önce bahsettiğim sorunlardan dolayı Süper Lig’de oyuncu bulamıyoruz. O zaman ne yapacağız, bakın alt ligde yerli oyuncu havuzu var.Gazişehir’de, Adana Demirspor’da, Gençlerbirliği’nde, Boluspor’da ve Altınordu’da çok geniş bir oyuncu havuzu var. Milli takım yetkililerinin alt ligleri de izlemeleri lazım fakat izliyorlarsa da nasıl izliyorlar anlamıyorum. 8’de 8 yapmış bir takımın yerli oyuncuları nasıl milli takım daveti almaz, çok ilginç. Geçen basın toplantısında da söyledim. Benim bütün oyuncularım milli takıma hazır bir performans ortaya koyuyorlar. Ben bunu çok net söylüyorum. Hocaları olarak söylemiyorum yanlış anlaşılmasın Ahmet Oğuz ve Alper Uludağ’ın milli takıma çağırılmaları gerekirdi. Ben biraz diyalogdan yanayım. Sayın Lucescu ve Tayfur Havutçu’nun teknik adamlarla birebir iletişime geçerek öneri almaları gerektiğini düşünüyorum. Milli takım hepimizin takımı. Başarılarıyla seviniyoruz, başarısızlığıyla üzülüyoruz. Şuna inanıyorum ki, milli takımın sağ ve sol bekine Ahmet Oğuz ve Alper Uludağ’ı koyalımdiyecekler ki, “yahu bizim ülkemizde böyle çocuklar vardı neden alınmamış şimdiye kadar”. Adımın Erkan Sözeri olduğu kadar eminim. Milli takım açısından da yapılanmayı doğru buluyorum ama Lucescu konusuna gelecek olursak, ben milli takımın başında yerli teknik adamın olması konusundan yanayım.

UEFA Uluslar Ligi, hazırlık maçlarında var olmayan ciddiyetin sasğlanması açısından getirilmiş bir sistem olarak görünüyor. Sizce milli takımlar için faydalı bir organizasyon mu?

20.55 Ciddi bir organizasyon mu dediniz ya, benim için hazırlık maçı da tüm maçlarda olduğu gibi ciddiyet gerektirir. İşinize saygı duyuyorsanız her maç ciddi olması gerekir. Biz topluma ait bir iş yapıyoruz. Kazanırsak taraftarlar mutlu, kaybedersek mutsuz oluyor. O yüzden her maça aynı şekilde hazırlanıp, tüm maçları kazanmak için sahaya çıkmak gerekir. Hele de ay yıldızlı bayrağımızın olduğu bir takımın her maçı kazanması gerekir.

19 Mayıs Stadı’nın inşaatından geçerken neler hissediyorsunuz?

Bu aralar hiç geçmedim. Geçersem duygusallaşacağımı düşünüyorum. 6 sene o stadyumda top oynadım. Teknik adamken de çok defalar geldik. 19 Mayıs gerçekten emektar bir stadyumdu. Yeri de çok güzeldir Ankaralılar için. Gençlik parkının hemen yanıdır. Ama maalesef yıkıma uğradı. Yetkililerin bir bildiği vardır diye düşünüyorum.