Özgürlük Heykeli’nin 130'uncu doğum gününün anısına sizlere birkaç sırrını paylaşmak istiyoruz.
Özgürlüğün Meşalesi: Özgürlük Heykeli’nin İnşasında Yaşanan Maceralar) kitabının yazarı Elizabeth Mitchell’in söylemine göre; Özgürlük Heykeli, Mısır’ı genç yaşta ziyaret eden ve oradayken heykeltıraşlıktan esinlenip büyük bir heykel inşa etmek isteyen, genç Fransız heykeltıraş Frederic Auguste Bartholdi’nin buluşudur.
Fransa’nın girişimine rağmen heykel için toplanan paranın büyük bir kısmı, Amerikan halkından çıkmıştır (Bir gazete yayımcısı olan Joseph Pulitzer’in urging’i bu süreçte önemli bir rol oynadı).
Bartholdi, devasa heykelini inşa etmekte kararlıydı ve proje için ilk olarak o sırada açılacak olan Süveyş Kanalı için Mısır Hükümeti’yle anlaştı.
Édouard de Laboulaye gibi (Fransa’nın zamanla heykelin inşasına dâhil olmasına yardım eden kişi) köleliğe karşı çıkan Fransızlar'ın sürece dahil olmasıyla, heykel başlangıçta Amerika’da köleliğin sona erdiğini kutlamak amacıyla yapıldı ve Özgürlük Heykeli’nin ayağında kırılmış zincirlerle sembolize edildi.
Bartholdi, heykel için yeterli para toplama konusunda çok büyük sıkıntılarla karşılaştı ve bu yüzden Amerika’nın dört bir yanına, finansal desteği sağlayabilmek adına temsilciler gönderdi.
Heykelin tabanına eyaletlerin kendi isimlerini kazıyabilmeleri için 40 adet boş madalyon bırakıldı (40 disk olmasına rağmen o dönemde sadece 38 eyalet bulunuyordu). Eyaletlerin hiçbirinden istediği yanıtı alamadığından dolayı bu diskler boş kaldı.
Mitchell’a göre, Özgürlük Adası’nı ziyaret ettiğiniz zaman adanın ne kadar boş olduğunu görünce şoka girebilir, çok fazla bir çevre düzenlemesi yapılmadığını görürsünüz. Ama aslında Bartholdi’nin adada başka neler olması gerektiği üstünde birtakım fikirleri varmış...
Dolayısıyla adayı gazinosuyla, orkestra ve şarkılarla dolu bir eğlence adasına çevirme fikrini teklif etmiş.
Mitchell’e göre bunu teklif etmesindeki sebep, adanın bilinirliğini artırarak “Daha çok heykel yapımı işleri kovalamak için” bir varış noktası haline dönüştürmek.
Bartholdi, Paris’te uzun heykel sıraları oluşturan parkları düşünüyordu.
Mitchell:
“İlk başlarda heykelinin tamamen altından yapılmasını isteyen Bartholdi ve takımı, vücuda getirdiği bakır eserin zamanla yeşil rengini alacağını tahmin edemedi. Metaldeki yeşil paslanma sonucu eserin yeşile dönüşeceğinin hesabını hiçbir şekilde öngöremediler. Benim öngörebildiğim tek şey, koyu kırmızıya dönüşebilme ihtimaliydi. Bu dönüşümün süreci de zaman aldı. 1920’lerde gerçek anlamda yeşile dönüşmeye başladı.”
Mitchell’a göre ironik olan şey şuydu:
“Bu heykel, Notre Dame’ın inşaatında çalışan aynı kişiler tarafından yapıldı. Heykelde oluşacak değişiklikleri niçin fark edemediklerini gerçekten bilmiyorum.”
Mitchell:
“Heykelin büyük açılışının ardından 6 ay sonra bir gazeteci, Özgürlük Adası’na gitti ve adanın neredeyse terk edildiğini belirtti. Bu durum, insanların bir şeye olan ilgisini ne kadar çabuk kaybettiklerinin göstergesidir. Bartholdi, şu anda adanın insanlarla dolu olduğunu bilseydi mutlu ve hakkı korunmuş hissederdi."
Söylentilerin birçoğu, Bartholdi’nin annesini model alarak heykelin yapıldığı fikrini pekiştiriyor, ama heykeltıraş bu iddiayı hiçbir zaman onaylamadı. Mitchell’e göre, ailesini büyük bir borca sokan ve ailenin parçalanmasına sebep veren ağabeyini, model alma ihtimali daha yüksek.
Mitchell:
“Söz konusu kardeşinin bir resmini görüp diğer uzmanlarla da paylaşınca şaşırtıcı bir benzerlik olduğunu düşündüler. Kardeşinin sıkıntılı geçmişi göz önüne alınırsa, Özgürlük Heykeli’nin kaşlarının neden tuhaf bir şekilde çatık olduğunu açıklayabiliriz.”
Mitchell, fiziksel olarak heykele yakın olan Brooklyn’deki Green Wood mezarlığına ve iyi bir manzara için Governor’s Island’a gitmeyi istese de, ona göre en büyüleyici görüş açışı limandaki Honorable William Wall ismindeki bir deniz barı.
Bu mekâna 20 Dolar karşılığında giriş yapabilirsiniz, ancak eğer isterseniz, bedava olan Staten Island vapuru da muhteşem bir görüş açısı sağlayacaktır.
Şimdilerde yüksek manzaralardan etkilenmek neredeyse daha zor, ancak Mitchell’a göre heykelin taç kısmındayken unutulmaması gereken şaşırtıcı özellik, tacı inşa eden kişilerin Amerika’da, o zamanların en yüksek noktasına çıkmış olmasıdır.
Mitchell:
“O anı sanki yeniden yaşıyorsunuz. Şehri ilk defa bu kadar yüksekten görmek harika bir duygu..."
Mitchell:
“İçeride yapıyı incelerken, aslında Gustave Eiffel’in ilk sanatsal uğraşına bakıyorsunuz. Heykelin taslağını çıkaran mühendis, o tarihe kadar köprü yapımıyla uğraşıyordu ve Özgürlük Heykeli’ni güzel buluşu üstünde çirkin bir kaplama olarak görüyordu. İşini bitirdikten sonra yoluna devam etti ve Eyfel Kulesi’ni tasarladı."
Yeterince ironik olmakla birlikte, elinde havaya doğru meşale tutan bir kadın heykeli, birçok kadına rahatsızlık veriyordu. Kadınların oy hakkını savunan kişiler, Özgürlük Heykeli’ni açılış gününde protesto ettiler.
Halen oy hakkı için savaş veriyorlardı, hâlbuki limanda özgürlüğü temsil eden bir kadının heykeli vardı. Kadınlar oy hakkını almak için 34 sene daha beklediler.
Edison, heykelin içine devasa bir gramofon yerleştirerek heykelin konuşmasını istiyordu. Özgürlük Heykeli’nin, Manhattan’dan duyabilecek seviyede (En kuzeyi) konuşma yapmasını istiyordu. Neyse ki bunu yapmadı, aksi halde bir hayli ürpertici olabilirdi.