Panik bozukluğu ve agorafobi

Panik bozukluğu olan kişiler birçok insanın normal hissettiği veya davrandığı ortamlarda çok şiddetli panik ataklar geçirirler.

Panik atağı, birkaç dakikada en yüksek düzeye çıkan yoğun korku ya da rahatsızlık hissinin, anksiyete duygusunun yaşanmasıdır. Çarpıntı, terleme, nefes darlığı/nefes alınamıyormuş hissi, boğulma hissi, göğüs ağrısı, bunaltı, karın bölgesinde rahatsızlık hissi, baş dönmesi, uyuşmalar, ateş basması/üşüme ve ölüm korkusu ya da ölecekmiş gibi hissetme en belirgin özellikleridir.

Bu özelliklerin en az dördü bir arada bulunur ve hiç beklenmedik bir zamanda ve hiç beklenmedik bir yerde ortaya çıkar. Nöbet 5-10 dakikadan birkaç saate kadar uzayabilir. Yaşanan, şiddetli bir anksiyete, yakın bir ölüm duygusudur. Panik atakları belirli aralıklarla tekrarlayabilir. Aynı zamanda kişide, bu ölümcül korkuyu tekrar yaşama endişesi ortaya çıkar.

Reklam
Reklam

Bir kişinin yaşamı boyunca panik bozukluğu geçirme oranı % 4 dolayındadır. Ancak bu oran kadınlar için daha yüksektir (ortalama olarak kadında % 2.1, erkekte % 0.6). Başlangıç yaşı ergenliğin sonları ve 30 yaşdır.

Panik sırasında kişi bulunduğu ortamdan uzaklaşmak ister böylece paniğin yok olacağına inanır. Bu yüzden panik atak geçiren bazı insanlarda dışarıya çıkma korkusu (agorafobi) oluşabilir. Panik bozukluğu %80 oranında agorafobi ile birlikte görülür.

Agorafobi, bir tehlike anında kaçmanın yada yardım alamanın zor olabileceği düşünülen yerlerde bulunmaktan belirgin bir şekilde kaçmak veye uzak durmaktır. Agorafobisi olan insanların çoğunlukla bulunmaktan kaçındıkları yerler: asansör, kamu iletişim araçları, süpermarketler, alış-veriş merkezleri, kalabalık olan her hangi bir yer, otobanlar ve yüksek yerlerdir. Bu kişiler evden hiç çıkamayabilirler ya da ancak yanında güvendiği birisi (eş, yakın arkadaş, aile bireyi) veya bir obje (yanlarında taşıdıkları ilaçlar) olduğunda evden dışarı çıkabilirler.

Reklam
Reklam

Genellikle panik atakları ile birlikte görülmesine rağmen, agorafobi tek başına da görülebilir. Aynı şey panik atakları için de geçerlidir. Yani panik atak agorafobisiz de görülebilir. Ancak sıklıkla, panik bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, sosyal fobi ve diğer fobiler, saplantı-zorlantı bozukluğu (obsesif-kompulsif bozukluk), madde kullanımına ya da vücutsal bir hastalığa bağlı kaygı bozukluklarında da görülebilir.

Panik bozukluğu ve agorafobinin tedavisi yapılmadığı taktirde genellikle kişinin sosyal işlevselliğini kısıtlamaya başlayan bir hal alır. Sosyal mesleki işlevselliğin bozulması ile kişinin ekonomik kayıpları da başlar. Ayrıca kişiler arası ilişkilerinin de bozulmasına sebep olabilir. Bu durum hastalığın şiddeti ile doğru orantılıdır. Yani hastalık ne kadar şiddetli ise sosyal ekonomik sorunlarda o düzeyde yüksektir. Tedavisinde ilaçlar ve psikoterapi kullanılır.

TERAPİ YÖNTEMLERİ

Günümüzde gittikçe daha sık görülen panik ataklar, fobiler gibi anksiyete bozukulukları ile birlikte depresif yakınmalar psikiyatri ve psikolojiyi daha çok ihtiyaç duyulan bir dal haline getirmiştir. Sözkonusu bozuklukların gerek günlük yaşamı aksatmaları gerekse birlikte görüldüğü diğer hastalıkların tedavsine bir engel teşkil ettiği düşünülürse erken tanılarının ve tedavilerinin ne kadar önemli olduğu farkedilecektir. Anksiyete bozukuluğu ve depresif belirtileri kapsayan spekturum bugün efektif yöntemlerle tedavi edilebilmektedir.

Reklam
Reklam

Daha incelikli olarak ele alınması gerekense bu durumların doğru tanısıdır.Tanı yöntemleri ile ilgili çeşitli teknolojik desteklerin varolduğu iddia edilsede bireysel özellikleri ön planda tutan titiz bir psikiyatri muayenesi ve muayeneyi destekleyen görüşmeye dayalı standart yöntemler halen en geçerli bilimsel yaklaşımdır.

Psikoterapi tedavisinde EMDR (Eye Movement Desensitization Reprocessing/Göz Hareketleri Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) ve Bilişsel Davranışcı terapi yöntemleri kullanılmaktadır.

Doğal afetler, savaşlar, kazalar gibi insanların yaşadığı beklenmedik stres kaynakları, çoğu zaman kalıcı fiziksel ve ruhsal zedelenmelere yol açar ve kişinin yüksek düzeyde anksiyete yaşamasına sebep olur. Bu durum psikiyatride Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) olarak adlandırılırve anksiyete bozuklukları arasında yer alır. Karşılaştığınız travmayı düşüncelerinizde, hayallerinizde veya düşlerinizde yeniden yaşayabilirsiniz ve kendinizi sürekli tetikte ve kaygılı hissedersiniz. Doğal afetler, terör ve trafik kazaları gibi travmatik yaşantıların yoğun olarak yaşandığı Türkiye'de potansiyel bir sorun olarak görülen TSSB kişilerin yaşam kalitesini düşürmektedir.

Reklam
Reklam

EMDR (Eye Movement Desensitization Reprocessing/Göz Hareketleri Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) tekniği TSSB'nin tedavisinde kullanılan tekniklerden bir tanesidir. Kişi, küçük ya da büyük ölçekte "travma" niteliği taşıyan bir olayla karşılaştığında beyin bu yaşantıyı işler ve normal bir anı haline getirir. Ancak bazı durumlarda bu süreç tamamlanmayabilir ve kişi yaşanan olayı hatırladığında fiziksel ve ruhsal olarak olumsuz tepki gösterir.

EMDR çalışmalarının sonucunda, kişinin travmatik olayı hatırladığı, ancak o olayı hatırladığında oluşan olumsuz duygulardan kurtulduğu görülür. EMDR uygulamaları, genellikle sorunun karmaşıklığına bağlı olarak 3-10 görüşme sürmektedir ve yapılan araştırmalar başarı oranın yüksek olduğunu göstermiştir. EMDR kaygı, suçluluk, kızgınlık, depresyon, korkular ve yas gibi travma sonrası semptomları ortadan kaldırmak için kullanılan kısa süreli bir terapi yöntemidir.

Bilişsel Davranışçı Terapi Kısa süreli ve yapılandırılmış bir psikoterapi yöntemidir. Şimdiki zamana odaklanır. Danışanın, psikoloğa başvurduğu dönemdeki sorunlarından yola çıkar, ancak temelde, kişinin geçmişte bir olay ya da yaşanan bir süreç nedeniyle geliştirdiği mantıksız düşünce, uyum sağlamayan duygu ve davranışlarını değiştirmesini hedefler. Çünkü, kişinin bugünkü rahatsızlığı, bu düşünce, duygu ve davranışlarını sürdürmesinden kaynaklanmaktadır.

Reklam
Reklam

Bu düşüncelerin gerçekçi bir şekilde yeniden değerlendirilip değiştirilmesi, duygularda ve davranışlarda düzelmelere yol açar. Daha kalıcı düzelmeler ise hastanın işlevsel olmayan temel inançlarının değiştirilmesine bağlıdır.Günümüzde bu terapi tarzı, çok sayıda psikolojik sorunda başarı ile uygulanmaktadır. Korkular, panik atak, stres, ilişki problemleri, performans (örn: iş ya da sınav) kaygısı, takıntılı davranış ya da düşünceler, yeme bozuklukları, depresyon, yas, travma sonrası stres problemleri, cinsel sorunlar gibi problemler, Bilişsel Davranışçı Terapi'nin ilgi alanlarıdır.