Bakanlar Kurulu Toplantısı sonrası açıklama yapan Bülent arınç, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Afyonkarahisar’daki patlamanın sabotaj olduğu yönündeki açıklaması ile ilgili “İlk duyduğum zaman bende irkildim doğru olabilir mi diye. Yapılacak tek şey var; sözünün arkasında durmak ve bu konuda kendisine bilgi veren kişi yada kişileri açıkça ifade etmektir” dedi.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu Toplantısı sonrası önce basın mensuplarını bilgilendirdi, ardından da gazetecilerin sorularını cevapladı. 2012- 2013 eğitim- öğretim yılının başlamasıyla ilgili bütün öğrenci ve ailelerine başarı dileyerek konuşmasına başlayan Arınç, daha sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yurtdışı ziyaretiyle ilgili bilgi verdi. Başbakan Erdoğan’ın 5 günlük yurtdışı seyahatine çıktığını belirten Arınç, “Başbakanımız önce Azerbaycan, ardından Ukrayna, ayın 15’i itibariyle de Bosna Hersek’te bulunacak. Cumartesi günü de yurdumuza dönecek” dedi.
Bakanlar Kurulu Toplantısı’nın ağırlıklı yönünün iç ve dış gelişmeler ile terörle mücadele olduğunu vurgulayan Arınç, şunları söyledi:
“5 gün evvel yaşadığımız acı kaybımız… Afyonkarahisar’da bir mühimmat deposundaki patlamayla ilgili son gelişmeleri Bakanlar Kurulu’nda değerlendirdik. Bu hadise dolayısıyla ve son 2 gün içerisinde verdiğimiz şehitlerle acılarımız tazeleniyor. Tekrar ölenlere Allah’tan rahmet diliyoruz, kalanlarımıza sağlık afiyetler diliyoruz. Bu olayların bir an evvel son bulması için temennide bulunuyoruz ama temenni bir hükümet için söylenecek sözlerin yanında şüphesi sadece bir milletin ferdi olarak söyleyebileceğimiz bir kelimedir. Bu mücadelelerde özellikle teröristle mücadelede başarılı olmak için elimizdeki bütün imkanları ve argümanları kullanıyoruz. Şüphesiz 75 milyon insanımızın yaşadığımız her acı olayın arkasından bunun son bulmasını faillerin bulunmasını, cezalandırılmasını ve artık Türkiye’de huzurla güvenle hayat sürmeyi diliyor. Bunu biz de temenni olarak, istek olarak, talep olarak karşılamak için bütün gücümüzle çalışıyoruz. Afyon’da meydana gelen olay artık basının da kamuoyunun da malumudur. Bununla ilgili olarak askeri yargı soruşturma yapmaktadır. Hem Anayasamızın 145. Maddesi, hem de buna paralel olarak kendi kanunların da yapılan düzenlemelerde taktir edersiniz ki Afyon’da meydana gelen acı olay bir mühimmat deposunda asker kişilerin bulunduğu ve askeri bir görevin ifası sırasında meydana gelmiş bir olaydır. Olayın sorumlusu ve sorumluları varsa askeri savcılık tarafından yapılan soruşturmayla bir sonuca ulaşacağımızı hepimiz biliyoruz. Şuanda aldığımız bilgiler bir adli soruşturmanın büyük bir ciddiyetle yapıldığıdır. Bir ihmal hatta bir kötüye kullanma, görev aşımı, akla gelebilecek her ihtimalin titizlikle değerlendirileceğini ve sonucun kamuoyuna en kısa zamanda sunulacağını Bakanlar Kurulu’nda görüşmüş buluyoruz. Olayda hayatlarını kaybedenlerin hüviyetlerinin tespitiyle ilgili GATA’da yürütülen çalışmaların sonuna yaklaşıldığı konusunda bilgi verildi. Şuana kadar 20’ye yakın şehidimizin kimlik tespitleri tamamlanmış durumda. Sanıyroum ki 1- 2 gün içerisinde diğer tespitlerimiz yapılmış olacak. Dolayısıla ailelerine verilmesi ve şehitlerin defnedilmesi bir kaç gün içerisinde mümkün olabilecektir.”
**GENELKURMAY’IN ‘OLAY’ İBARESİ…**
Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını cevaplandıran Arınç, bir gazetecinin Afyonkarahisar’daki patlamayla ilgili Genel Kurmay’ın açıklamasında ‘olay’ kelimesinin kullanıldığını, ‘kaza kelimesinini kullanılmadığını hatırlatması üzerine, “Arkadaşlar ‘olay’ denmesi ‘kaza’ denmesi veya bir başka isim konması bence işin özüne mütalik (yönelik), esasına mütalik değil. Daha önce de uçakla ilgili konularda da açıklamadaki nüanslara dikkat edilerek acaba bunun altında ne var diye merak edilmişti. Dolayısıyla bir açıklamada ‘olay’ diye geçmiş, bir başka yerde ‘kaza’ diye bahsedilmişse olay ortadır. Önemli olan bütün ihtimalleri değerlendirmek ve gerçek bilgiye, sonuca ulaşabilmektir. Bir sabah kalktığınızda akşamki yangının bir patlamaya dönüştüğünü ve 25 tane vatan evladının, tertemiz kardeşimizin, yavrumuzun bu bombaların infilakıyla öldüğünü duyduğunuz zaman elbette algılama farklı olabilir. Acaba ne var, neden oldu, niçin oldu? Gaziantep’i yaşamış insanlar için yada başka bir olayı hatırlamış insanlar için acaba burada da kazanın ötesinde bir başka şey olabilir mi? Bu doğaldır, bu fıtridir, bunu inkar etmek de mümkün değildir. Bu konuda yapılan çalışmanın hepimizin önemsemesi gerekir” ifadelerini kullandı.
**KILIÇDAROĞLU’NUN AÇIKLAMASI**
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir gazetede Afyonkarahisar’daki patlama ile ilgili ‘yüzde 99 sabotajdır’ sözleri ile ilgili Bülent Arınç, bu sözleri ilk duyduğunda doğru olabilir mi diye irkildiğini belirterek, “Güneş Gazetesi’nin bir muhabiri kendisiyle farklı konularda röportaj yapmış, sonradan da Afyon konusunu kendisine sorduğunu ama flaş bir haber aldığını ifade etmiş. Şüphesiz yazarın, muhabirin söyledikleri doğrudur. Aksini iddia etmek o konuşmayı yapan kişiye aittir. Sayın Kılıçdaroğlu ‘hayır ben öyle bir şey söylemedim’ diyorsa bunu çok açık şekilde ifade etmelidir. Çünkü iddia çok önemli. Yüzde 99 sabotajdır diyor ve kendisine bu bilgiyi asker kişilerin, üst düzey askerin yani komutanların verdiğini söylüyor. Haber bu şekliyle tamamen doğruysa o zaman bizim bütün projektörleri Sayın Kılıçdaroğlu’na çevirip ‘size bu haberi kim verdi, ellerinde dokümanlar veya bilgi veya belgeler nelerdir’ dememiz lazım. Siz de bunu sormuşsunuz. Önce cevap vermemiş sayın Kılıçdaroğlu. Belikli iddiasının ağırlığı altında ezilmiş. Sonradan siz ısrar etmişsiniz, ‘bu tartışmalı bir konu arkadaşlar’ demiş. Tartışmalı konu gazetelerde, halk arasında konuşulan bir konuysa bu farklı bir şey ama üst düzey bir komutanın açıkça kendisine bu bilgiyi verdiğini söyleyen bir ana muhalefet lideri için veya genel başkanı için yapılacak tek şey var sözünün arkasında durmak ve bu konuda kendisine bilgi veren kişi yada kişileri açıkça ifade etmektir. Yok hayır gazeteci veya muhabir yanlış anladıysa yada maksatlı yazdıysa yine sayın Kılıçdaroğlu’nun çıkıp kamuoyu önünde ‘ben böyle bir şey söylemedim( demesi gerekir. Yani Kılıçdaroğlu’ndan sizin de, bizim de beklediğimiz bu sözünün arkasında ya durmalıdır veya olabilir ki gazeteci bir başka maksatla bu haberi böyle vermiştir ona da ‘hayır ben böyle bir şey konuşmadım’ diyebilmelidir. Ama topu taca atarcasına ‘bu tartışmalı bir konu’ demesinin altında ben sanıyorum sayın Kılıçdaroğlu boş bulunarak söylediği bir sözün bugün kendisine döndüğünü görmüş ve endişe etmiştir. Yine buradan kendisine çağrıda bulunuyorum; bu yüzde 99 sabotajdır demişse ve bu sözden kendisine üst düzey komutanların verdiği bilgilere dayanarak ve hatta onların söylediğini ifade etmişse şuandan itibaren böyle bir şeyin doğruluğunu açıklamalıdır veya yanlış olduğunu ifade etmelidir. Bu taca atılacak bir konu değildir” dedi.
**‘VALİ ALATURKA DAVRANMIŞTIR’**
Afyonkarahisar’daki patlamanın ardından bölgeye gelen Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’e Vaililik’te hediye verilmesi ile ilgili de açıklama yapan Bülent Arınç, kamuyoundaki eleştirilere katıldığını kaydetti. Genel Kurmay Başkanı’nın hiçbir suçu olduğuna inanmadığının altını çizen Arınç, “ Sayın Valimizi de yakinen tanırım, çalışkan başarılı bir valimizdir. Ziyaretlerim sırasında kendisinin yurt içinde çok başarılı bir insan olduğu söylenmiştir, buna da inanırım. Ama davranış alaturka bir davranıştır. Herkesin yüreği dağlanmışken, orada patlama sonucu hala dumanlar tüterken, insanların ağıtları feryatları göğe yükselmişken, usulen yapılan bir ziyaret sırasında kendisi yine bugüne kadar yapıldığı gibi… olayı dışarıda tutacak olursak ziyaretler sırasında biz de karşılaşıyoruz. Nereye gidersek o bölgenin mahalli bir özelliğini öne çıkartacak hediye takdimleri yapılıyor. Ama o atmosferde bu gerekli miydi? Bence hayır, hiç gerekli değildi. İkincisi sizin gibi gazeteci arkadaşların kameraların fotoğraf makinelerinin önünde de bir hediye verme olmamış. Sadece valiliğin internet sitesinde yayınlanmış. Bunu kamuoyuna ilan etmek neyin nesi? Niçin bunu web sitesine koyar orada yayınlarsınız? Bence düşünülememiş, öngörülememiş. Bunun kamuoyundaki tepkisi hesaplanamamış. Ama bundan dolayı sayın Genel Kurmay Başkanını bir kenara koymamız lazım. Sayın Vali özensiz davranmıştır.
**JETİN DENİZDEN ÇIKARTILAN PARÇALARI TEKNİK ÇALIŞMADAN GEÇECEK**
Düşürülen Türk jeti ile ilgili son noktaya iyice yaklaşıldığını dile getiren Bülent Arınç, şunları kaydetti:
“Şuana kadar tespit edilen bütün teknik bilgiler Türkiye’nin iddiasını destekler mahiyettedir. Ancak bildiğiniz gibi bu konu uluslararası, en azında iki ülke arasındaki ilişkiler bakımından da çok sağlıklı değerlendirilmesi gerektiği için son bir defa da Eskişehir’deki üssümüzde teknik imkanlarla bir çalışma yapılması ve bu çalışmanın sonucunda da bir açıklamanın yapılması doğru bulundu. Dolayısıyla bugüne kadar çıkarılan parçalar, radar kayıtları ve uçaktan elde edilen bulgularla bizim iddialarımızın tamamen desteklendiğini söyleyebilirim.”
**HAŞİMİ İADE EDİLECEK Mİ?**
Irak Cumhurbaşkan Yardımcısı Tarık Haşimi hakkında çıkan idam kararı ve Türkiye’den iadesinin söz konusu olup olmadığı ile ilgili Arınç, “Bundan sonrası içinde kendisinden bir talep olmamakla birlikte sanıyorum Türkiye’de kalmaya devam edecektir. Meseleye nasıl baktığımıza gelince, öncelikle bunu Türkiye’den daha çok Irak’ın kendi içerisindeki açıklamalara dikkat etmemiz gerekmektedir. Haşimi Cumhurbaşkanı Talabani’nin yardımcısıdır. Talabani’nin birkaç saat önce düşen bir haberinde bunu bir adaletli karar olarak görmediğini ve Haşimi’yi savunduğu sözlerinden anlıyoruz. Esasen Talabani daha önceki açıklamalarında da Haşimi’ye karşı bir komplo üretildiği, bu komplonun da neticesinde onu siyasetten silmek olduğunu söylemişti. Herhalde Haşimi’yi bizden daha çok Talabani tanır, Irak’da yaşananları bilir. Belki Barzani’nin de bugünlerde bir açıklaması olacaktır. Ama bildiğiniz gibi Irakiye kanadı ve onların temsilcisi Allavi de bugün yaptığı bir açıklamada bunun bir sözde mahkeme ve komplolar üreten adaletli olmayan bir karar olarak nitelendirdi. Çünkü kendisiyle birlikte suçlananların bir kısmı gözaltındayken hayatların kaybettiler. Baş hakim görevinden ayrıldı baskılar yüzünden ve son kararı veren mahkeme de bir uydurma mahkeme gibi bu basma kalıp kararı verdi. Dolayısıyla Türkiye’nin bir değerlendirme yapmasından önce Irak’taki hem koalisyon ortaklarının Cumhurbaşkanının, hem de diğer siyasi mihrakların ne dediğine bakmamız lazım. Bu sözleri toplayıp bir araya getirdiğimizde Haşimi hakkında verilen kararın hukuki ve adaletli olmadığı iç politikaya yönelik bir hasım duruma geldiğini bize gösteriyor. Türkiye bu konuda ne yapacak derseniz; bizim elimizdeki dokümanlar ve hukuki imkanlar bellidir. 1989 yılında Irak hükümeti ile imzalanmış bir adli yardım sürecine ilişkin bir sözleşmemiz bulunmaktadır. Bu sözleşme kapsamında suçluların veya hükümlülerin iadesi konusunda hükümler var ama unutmayınız ki Haşimi hakkında verilen kararın kesinleşmesi için bile en azından 30 günlük süre geçmesi gerekiyor. Eğer temziye başvurması gerekirse Irak’a dönmesi ve bu temyizi oradan yapması gerekiyor. Böyle bir mahkeme, böyle bir karar veriyorsa temyizin de sonucu herhalde çok önceden bellidir. Tahmin ediyoruz ki Haşimi Irak’a dönmeyecek ve temyiz süreci geçtiği için de hakkındaki karar kesinleşmiş olacaktır. Siyasi ve askeri anlamdaki suçluların veya hükümlülerin iadesinde o kendisinde bulunan ülkenin hükümetinin seçimlik hakları vardır. Detaya girmeyeceğim. Bu hakları Türkiye zamanı ve yeri geldiğinde kullanacaktır. Dolayısıyla bu sorduğunuz soru, bugünün sorusu olmaktan çok ötededir. Gelişen şartlar karşısında önümüzdeki evrelerde Haşimi ile ilgili hükümetimizin açıklaması yeri geliyor ve icap ediyorsa mümkün olacaktır” dedi.
**PKK’LILARLA BULUŞAN BDP’LİLER**
BDP Milletvekilleriyle PKK’lı teröristlerin kucaklaşması konusunda da açıklamalarda Bulanan Bülent Arınç, şunları söyledi:
“Önce bizim dahil olmadığımız yargı süreci var. Eğer son olay yani BDP ile PKK’lıların kucaklaşması, bu kendi içlerinde bile abartılı bir olay gibi gösterilmekte ama bunun dışında 75 milyon insanımız bu görüntülerde fevkalade rahatsız olmuş durumdadır. Rahatsız olmak yetmiyor. Bu çeteyle çok samimi dostlar ve arkadaşlar gibi yanak yanağa öpüşerek birbirlerini tebrik ederek verdiği fotoğraf nefretle karşılanmıştır. Bu nefretin ötesinde bu yapılan iş bir suç ise bunun tanımını yapmak yargı işidir. Yani yargı dediğimiz savcılar bu olayla ilgili olarak bir suç tespit eder ve bu kişiler hakkında bir fezleke tanzim ederse bu fezlekeyi doğrudan doğruya adalet bakanlığı kanalıyla TBMM’ye göndereceklerdir. Anayasa Karma Komisyonu’na geldikten sonra Meclis’in görevi başlar. Meclis’te Anayasa Komisyonu bunu gündeme alır mı, alırsa nasıl bir karar verir, bu kararlara karşı nasıl itiraz edilir. Sonunda Genel Kurul nasıl bir karar verir onu şuanda düşünmek noktasında değiliz. Sayın Başbakanımızın konuşmalarını biliyoruz ama öncelikle yapılacak iş Yargı’nın bu konuda hangi kararı alacağıdır. Şunu da söyleyeyim 550 tane dokunulmazlık dosyası içerisinde 450’si BDP’Li milletvekillerine aitse, bazıları hakkında 40 dosya, bazıları hakkında 50 dosya, bazıları hakkında 15-20 dosya varsa, bu iddiaların, fezlekelerin her biri en azından son yaptıkları eylemden belki de daha ağır konulardır. Dolayısıyla dokunulmazlık meselesini iş Parlamentoya geldiği zaman enine boyuna düşünerek hareket edeceğiz. Bunu hepimizin bilmesi gereklidir. Çünkü vereceğimiz karar sonuçları itibariyle bir siyasi karardır. Bu siyasi kararı verirken milletvekillerimiz Parlamentoda bir oylamaya dönüşecekse herhalde önünü- arkasını, enini- boyunu, getireceği- getirmeyeceği sonuçları da dikkate alarak bir karar verecektir. “
Son olarak kaçırılan gazeteci Cüney Ünal ile ilgili soruya cevap veren Bülent Arınç, “Cüneyt Ünal arkadaşımızla ilgili hayatta olduğunu biliyoruz ve umarız ki girişimler sonuç verecekti, hayatta, sağlıklı olarak aramıza katılacaktır. Hayatta olduğunu biliyoruz. Onu elinde tutanların ne amaçla tuttuklarını çözmeye çalışıyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.
(DHA)