Patrona şok, işçiye müjde!

Çalışanlar da yıllık ücretli izinlerini kullanmak yerine bu izinleri biriktirebilecek. Bu durum işveren açısından giderek artacak mali bir yükümlülük anlamına gelebilir.

İnsan kaynakları yönetim danışmanlık firması Mercer’ın yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de her 100 işletmenin 49’unda çalışanlar yıllık izinlerini biriktiriyor.

Çalışanların önemli bir bölümü ise izinlerini yaz aylarında kullanmayı tercih ediyor. Genellikle çalışanın yıllık ücretli iznini aynı yıl içinde kullanmasını tercih eden kurumlar için önümüzdeki 10 yıl hayli kritik geçecek.

Zira bu yıllar boyunca Şeker ve Kurban bayramlarından en az biri yaz aylarına rastlıyor. Önümüzdeki dönemde çalışanların yıllık izin kullanmak yerine bu tatillerden faydalanmayı tercih edeceklerini ve işletmelerin kullanılmayan yıllık izinlerle ilgili yükümlülüklerinin artabileceğini belirten Mercer Danışmanı Barış Tişli, firmalara bir an önce yıllık izin envanterlerini hazırlamalarını ve parçalı/blok izin kullanımı prosedürlerini çalışanlarla paylaşmalarını öneriyor.

Reklam
Reklam

KIYMETLİ ÜCRETLİ İZİN
Mercer’ın her yıl dünya çapında gerçekleştirdiği ‘Yan Haklar Araştırması’nda yıllık ücretli izin; sağlık sigortası, bireysel emeklilik ve hayat sigortasından sonra çalışanlar için yüzde 72 ile en kıymetli 4'üncü yan hak konumunda. Araştırmaya göre çalışanların ücretli yıllık izinlerini genellikle yaz aylarında ve parçalı olarak kullanma eğiliminde oldukları yönünde. Türkiye’deki durumise hem çalışanları hemde işverenleri yakından ilgilendiren farklı boyutlar taşıyor. Önümüzdeki 10 yıl boyunca, Şeker ve Kurban bayramları yaz aylarına denk gelecek. Bu da çalışanların bu tatillerden istifade edecekleri ve yıllık izinlerini birmali güvence olarak biriktirme eğilimi taşıyacakları anlamına geliyor. Öte yandan, yıllık ücretli izinleri aynı yıl içinde kullandırmayı teşvik etme eğiliminde olan işletmeler için bu tercihinmutlaka planlaması gereken ve artış gösterecek bir yükümlülük getireceği de aşikar.

Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği’nin 6.maddesine göre ‘Yıllık ücretli izin işveren tarafından bölünemez’ ifadesini hatırlatan Tişli, şöyle devam etti: “Bununla birlikte 4857 sayılı iş kanunun 56. maddesine göre ise tarafların anlaşması ile bir bölümü 10 günden aşağı olmamak üzere en çok üçe bölünebiliyor. Genel uygulamada ise yıllık ücretli izinlerin bölünerek kullandığına şahit olmaktayız.” Bir bölüm çalışanın yıllık ücretli izinlerini hiç kullanamadığı, biriktirmeyi tercih ettiğini söyleyen Tişli, “İşten çıkışlarda ve çıkarmalarda birikmiş yıllık izin günlerinin TL karşılığı çalışana son maaşından hesaplanarak ödenmek zorunda. Bu süreç bazı çalışanlar açısından mali bir güvence olarak da değerlendirilmekte” dedi.

Reklam
Reklam

‘İşverenler envanter çıkarmalı’ Geçmişte 1980’li yıllardaki sürece benzer olarak, önümüzdeki 9-10 yılda da Şeker ve Kurban bayramlarının baharın sonu ve yaz dönemine, yani ücretli yıllık izinlerin en çok kullanılacağı döneme rastlayacağını belirten Barış Tişli, şöyle devam etti: “İşveren açısından yapılması gereken öncelikle halihazırdaki çalışan başına düşen yıllık izin envanterini çıkarmak ve incelemek. Bunun ötesinde, çalışanların iş yoğunluğunun müsaade ettiği dönemlerde yıllık ücretli izinlerin blok halinde kullanımını sağlamak da önemli. 2011 bu iş için muhakkak bir başlangıç yılı olmalıdır.”

Çalışan yazdan sonra sömestri tercih ediyor Yıllık ücretli izin hakkının 4857 sayılı İş Kanunu’na göre, iş sözleşmesine dayanarak bir işte ücret karşılığı çalışanlar için uygulandığını hatırlatan Mercer Danışmanı Barış Tişli, Türkiye’deki çalışanların yıllık ücretli izin kullanımında ilk tercihin yaz ayları, ikinci tercihin ise sömestr tatilleri olduğunu belirtiyor. “Önümüzdeki 10 yıl boyunca, Şeker ve Kurban bayramlarından en az biri veya ikisi birden yaz aylarına denk gelecek. Çalışanlar doğal olarak yıllık ücretli izinlerini kullanmak yerine mali güvence olarak bu izinleri biriktirmek isteyebilecek.”

Reklam
Reklam

Kullanılamayan ücretli yıllık izinlerin son maaştan hesaplanma zorunluluğu ile her yıl artan bir yükümlülük olduğunu belirten Tişli, şöyle devam etti:
“Türkiye’de minimum işgücü ile maksimum prodüktivite yaklaşımı sonucu 2 kişinin işini 1 kişinin yaptığı pek çok örnek var. Bu da çalışanın yıllık ücretli izin kullanımını sınırlıyor. Bu ise, işletmelerde ücretli yıllık izin yükümlülüğünü her geçen gün kartopu etkisiyle büyütmektedir. Çalışan sayısı 5 binin üzerindeki kuruluşlarda, özellikle bu örneğe uygun olan bankalarda, yıllık izin yükümlülüklerinin her sene ortalama maaşlarla hesaplandığında çok yüksek tutarlara ulaşabildiğini söyleyebiliriz” dedi.