TGC Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri açıklandı. Habertürk muhabiri Ümran Avcı Kastamonu Genelevi'nde çalışan kadınlarla yaptığı "Pembe Karanlıkta Kadınlar" haberiyle röportaj dalında ödül kazandı.
(Fotoğraflar: Sinan Bilgenoğlu)
Kapısı demir parmaklıklı bir camekanın ardında oturup müşteri bekliyor kadınlar. Kimi daha bakımlı. Yüzler makyajlı, saçlar yapılı. Hayatın onlara yaşattığı her türlü hoyratlık süslerle perdelenmiş. "Görünen" yüzlerinde ise bir tebessüm.
Davetkar bakışlarla müşteriyi sözsüz "buyur" ediyor, eflatun ışıkların aydınlattığı koridora yöneliyor, gözden kayboluyorlar...
SESSİZ DAVET
Müşteri ile konuşmak yasak olduğundan; oturuşta, bakışta ve mimiklerde sessiz bir davet var. Hafiften bir göz kırpma, uzaktan bir ufak öpücük, savrulan saçlar, omzu davetkar bir şekilde öne arkaya oynatma.
Sonrasında yine sözsüz bir anlaşma. "Tık" sesiyle açılan dış kapıdan bazen yarı mahcup, bazen "ben güçlüyüm" edasında yürüyen müşterinin içeri süzülüşü.Kadının "içeri geçelim" anlamına gelen ve yolu gösteren el işareti.
Pembe, loş koridorda ilerleyen iki çift ayağın çıkardığı ses ve odanın kapanan kapısı...
Kadınların kimi geceleri de genelevde kalıyor. İsteyen de müşteriye göre 23.30 ya da 24.00'ten sonra kendi evine gidiyor. Ortak mutfakta yiyor, içiyor, sık sık da çay demliyorlar. Her kadının iki odası ve bir ebeveyn banyosu var.
Odalardan birini iş için, diğerini ise özel yaşam alanı olarak kullanıyorlar. Eşya olarak bir yatak, bir komodin ve gardırop var.
Çalışma odalarında çerçeve içinde "Vatandaş!" diye başlayan "resmi" uyarı yazısında, gelen müşterinin sağlık için yapması gerekenler sıralanıyor.
PATRONA "BABA" DİYORLAR
Genelevi işleten karı – koca patrona, "baba", "anne" diye sesleniyor; "Biz burada gerçekten bir aileyiz" diyorlar...
Kastamonu Genelevi'nde kadınlar yüzde 50 üzerinden çalışıyor. Ücretleri 80 liradan başlıyor yapılan pazarlığa göre de fiyat artıyor.
Her evin salonunda çalışan kadınların takma adlarının yazılı olduğu bahşiş ve para kutuları var. Üzerleri deniz kabukları ve nazar boncuklarıyla süslü.
Farklı illerdeki genelevlerinde çalışan kadınlar, Kastamonu Genelevi'nin en temizi olduğu konusunda ısrarlı. İçerideki tertip düzen onları doğrular cinsten. Her şey hijyen kurallarına uygun.
PATRONUN KARISININ ODASI
Genelevin işletmeciliğini yapan patronun karısı. Kadınlar "anne" diye hitap ediyor.Kapısında ise kimse girmesin diye "yasak" yazılı bir çelenk var.
EMEKTARDI MİSAFİR OLDU
Genelevin en yaşlı üyesi ise şimdilerde "misafir" olarak ağırlanan 86 yaşındaki "Prenses"... Prenses, son 25 yıl öncesine kadar farklı illerdeki genelevlerde çalışmış. Birkaç yıldır da Kastamonu Genelevi'nde ağırlanıyor.
"GENELEVDE DEĞİL CEZAEVİNDE GİBİYİZ"
Çalışan kadınların en büyük "ortak" derdi genelevlerindeki katı kurallar. "Hapishanedekiler bizden daha özgürdür" diyen kadınlar tekrar tekrar aynı sorunları anlatıyor:
"Pencere açmak yasak, perdeyi aralamak yasak. Müşteriyle bırakın konuşmayı, "buyur" demek bile yasak.
Sigara içmeyeceksin, camdan bakmayacaksın, içeride kuş bile beslemeyeceksin. Açık saçık giyinmek bile yasak.
Dekolten olmayacak, çatalın görünmeyecek. Ayol plajda bile millet bikinili. Niye ısrarla buradakini kapatma sevdası?"
PATRON: GENELEVLER NAMUS BEKÇİSİDİR
Genelev kapasitesinin 50 olmasına rağmen, 13 kişiyle çalıştıklarını söyleyen S.İ; "Dışarıda çalışan yüzlerce kadın var. Can güvenlikleri yok. Geneleve gelip güven içinde çalışmak istiyorlar. Bunun için de mahkeme kararı şart. Maalesef mahkemeden izin bir ile üç yıl arasında ancak çıkıyor." dedi.
"Genelevler toplumun namus bekçiliği görevini üstlenirler" diyen S.İ: "Kanuni haklarımızı versinler fuhuşun yüzde 90'ının bitireceğimize söz veriyorum.
Türkiye'de Nataşa olayı biter. Burayı yüzde on kapasite ile çalıştırıyorum ama yine de devlete aylık 25 – 30 bin lire kazandırıyorum.
Burayı tam randımanla çalıştırabilsem Kastamonu'nun vergi rekortmeni olurum" şeklinde konuştu.
KADINLARIN ÇOĞU EĞİTİMLİ
Eski Türk filmlerindeki gibi kimsenin burada zorla çalıştırılmadığını, isteyenin aynı gün çekip gidebileceğini anlatan S.İ: "Yıllar içinde her şey değişti.
Düşünün buranın en cahil insanı benim. İlkokul mezunuyum. Çalışanların eğitim profili çok yüksek. Birkaç ay önce iki öğretmen çalışıyordu burada. Biri İngilizce öğretmeniydi, diğeri sınıf öğretmeni. En az okuyanı lise mezunu.
Şu an çalışanlar arasında mühendis bile var. Üniversiteyi terk eden var, eğitimini donduran var..." diye konuştu.
35 yaşındaki Harika, genelevin en iyi eğitimlisi. Mersin Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Mühendisliği'ni bitirdi.
Kastamonu'ya İzmir Genelevi'nden gelen Harika uzun yıllar eskort kız olarak çalıştı.
Yeliz henüz 25 yaşında. İçlerinde en alımlarındanbiri. Bulgaristan göçmeni bir ailenin kızı. İzmir Dokuz eylül Üniversitesi Moda Tasarım Bölümü'nü terk etmiş.
17-18 yaşından beri bu hayatın içinde .
"TERÖR EVİ BASAR GİBİ BASKIN YİYORUZ"
"Düşünün polis teşkilatı kurulalı 169 yıl olmuş, Türkiye'nin genelev tarihi Osmanlı'ya dayanıyor. Ama maalesef hala dayandığı kanun 1930 tarihli, Resmi Gazete'de yayımlanış tarihi ise 1961. Kanunlar günümüze uygun hale getirmediği için, yönetmelikler de çok katı olduğu için genelevler cezaevine dönüştü. İnanın bize uygulanan muamele kölelere bile uygulanmamıştır. Kapıyı, camı açıp hava almak yasak olur mu?
Cezaevlerinde bile havalandırma var. Bizde hava almak bile yasak. Müşteriye "buyurun" demek kapatma sebebi. Bir keresinde baskına 35 ekip, iki ambulans geldi. Dağdaki teröriste bu kadar ekip gitmemiştir. Biz terörist değiliz. Ruhsatlı çalışıyoruz" diye dert yandı.
Ardından da ekledi: "Devlet büyüklerimize yalvarıyorum. Belki onlar bile durumun bu kadar vahim olduğundan habersizdir" diye ekledi.
GENELEV PARASIYLA EVLATLIK BÜYÜTTÜ
Güneş, 51 yaşında. Babası öldükten sonra annesi Güneş'i hali vakti yerinde bir ailenin yanına besleme verip başka bir adamla gitmiş. Sevgisiz bir ortamda, dayakla büyümüş. "Kurtuluş" deyip evlenmiş, o da 6 ay sürmüş. Sonra ver elini İstanbul. Manukyan döneminde vesikasız çalışmaya başlamış, sonra eski kocasına dönmüş. Tam 10 yıl sıkmış dişini. En büyük kazancı, oğlunun doğumu. Sonunda yine ayrılık, yine genelev....
Bu işle oğlunu büyütüp ikinci üniversiteden mezun etmiş. Oğlu 9 yaşındayken 3 aylık bir kız ve engelli annesinin bakımını üstlenmiş. Kızı şimdilerde üniversiteye hazırlanıyor. Oğlu annesinin nerede çalıştığını biliyor ama belli etmiyor. Ama kızı biliyor. Geçen yıllarda "Niye hiç okula gelmiyorsun" diye soran kızına her şeyi anlatmış: "Çünkü beni tanıyan çıkar. Sana başka gözle bakarlar..." Güneş ne kaderine öfkeli, ne de kendi hatalarına...
Namusuna dil uzatanlara kırgın en çok. "Etimi gram gram satıyorum ama namusumu, yüreğimi ve beynimi asla satmıyorum. Aynaya baktığımda utanmıyorum" diyor. Genelev hayatını şöyle anlatıyor: "İstemediğin biriyle birlikte olmak öyle zor ki. Ama nasıl ki sanatçılar sahnede rol yapıyor, biz de öyle. Memnun kalmazsa, başkalarına kötüler ekmeğinden olursun..." "Hiç müşterinize aşık oldunuz mu" diye soruyorum, yanıtı net: "Sadece iş olarak görüyorum. Ama öyle evlenen çok arkadaşım oldu." Güneş bu ay emekli oldu ama bir süre daha çalışmak zorunda...