Phnom Penh

Günümüzde Phnom Penh denilince aklımızda tapınaklar, pagodalar (budist tapınağı), saraylar ve Mekong Nehri canlanırken ne yazık ki geçmişte burada tatsız olaylar yaşanmış.

Burası Kamboçya Krallığı’nın başkenti ve aynı zamanda en geniş şehri.

Phnom Penh, Mekong Nehri kıyısında, ülkenin güneyinde yer alıyor. Fransızlar 19.yy’da şehri aldıklarında, burayı bir Fransız taşra kenti gibi yapmaya niyetlenmişler. Daha sonrasında Asya'nın incisi adını taşıyacak, düzgün kent yapısında bir nehir kıyısı köyüne çevirmeyi başarmışlar.

Bir miktar Fransız sömürge mimarisi hala kent geneline yayılmış halde bulunuyor. 1975’te şehir düştüğünde, Kızıl Kmerler (Kamboçya'da gerilla savaşıyla iktidarı ele geçirerek ülkeyi yöneten Maocu çizgideki radikal komünist hareket) 1.7 milyon Kamboçyalıyı katletmiş, bütün halk şehri terk etmeye zorlanmış. Phnom Penh'in,1979'da bağımsızlığını ilan ettikten sonra, eski ihtişamının en azından bir kısmına tekrar kavuşması yıllar aldı.

Reklam
Reklam

Şehrin temel tarihi Kraliyet Sarayı, ünlü Gümüş Pagoda ve Emerald Buda Tapınağı manzaralarını yansıtıyor. 19.yy’da inşaa edilen Fransız bahçeleri ile Phnom Penh barışın vahası olmuş. Şehrin tam merkezinde bulunan Phnom Budist Tapınakları 14 yy'a dayanır ve görülmeye değer. Eğer Kamboçya’nın kara lekeli yakın tarihini daha iyi tanımak istiyorsanız, rotanızı şehir merkezinden 30 dakika uzaklıktaki Choeung Ek (mezarlık)’e çevirin. Burada Kızıl Kmerler’in lideri Pol Pot’un katlettiği binlerce Kamboçyalı'nın toplu halde gömüldükleri mezarlar bulunuyor.

Yakın zamanda Kamboçya ekonomisi hızlı bir büyüme (gayri safi milli hasıla 2011’de %7 büyüme göstermiş, ki Çin de benzer bir tablo çizmiştir) yaşamış ve bu durum Phnom Penh’in kentsel görünümünü de etkilemiş. Asya’nın başka yerlerinde de olduğu gibi yeni mimari yapılar ve eski yıkımlar şehrin kaderindeki geçmişi iyi ya da kötü bir şekilde hatırlatıyor.

Not: Phnom Penh, uluslararası havayoluyla yapılacak Kamboçya seyahatleri için iyi bir giriş noktası.

Reklam
Reklam