Dava sürecinde, 2,5 yıl cezaevinde yatan sosyolog Pınar Selek, kamuoyunun gündeminden hiç düşmedi. Yargılama sürecinde annesini kaybeden Pınar Selek'i avukatı babasının yanında bu mesleği seçen kız kardeşi de savundu. Hakkındaki "ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası" kararını Paris'te öğrenen Pınar Selek, duygularını "şok yaşadım" sözleriyle dile getirdi.
AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, Mısır Çarşısı'nın girişindeki Ünlüoğlu Büfe'de 9 Temmuz 1998'de meydana gelen patlama sonucu, 7 kişi ölürken, 9'u yabancı uyruklu 127 kişi yaralandı. Sokak çocuklarıyla beraber Taksim'de "Sokak Sanatçıları Atölyesi" kuran Pınar Selek, Mısır Çarşısı'ndaki patlama olayından bağımsız olarak, farklı bir nedenle 11 Temmuz 1998'de İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince gözaltına alındı.
Selek, 19 Temmuz 1998'de tutuklanarak cezaevine konulurken, hakkındaki ilk dava, 28 Temmuz 1998'de, kaldırılan İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) savcılığınca açıldı. İddianamede Selek'in, "PKK terör örgütünün üyesi olmak" ve "bomba imal etmek" suçlarından 10 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.
Bu dava kapsamında 5 Ekim 1998'de İstanbul 4 No'lu DGM'de hakim karşısına çıkan Pınar Selek hakkındaki ikinci iddianame, 23 Aralık 1998'de, Mısır Çarşısı'ndaki patlamayla ilgili oldu. İstanbul DGM savcılığı, çarşının girişine bomba konularak, 7 kişinin ölümüne 127 kişinin de yaralanmasına yol açtıkları iddiasıyla Selek'in de aralarında bulunduğu 5 kişi hakkında idam cezası istemiyle dava açtı.
Mısır Çarşısı'ndaki patlama dışında 1 Temmuz 1998'de Maltepe Askeri Gazinosu'na bomba atılması, 4 Temmuz 1998'de Küçükyalı 50. Yıl Parkı'na bomba konulması ve 28 Temmuz 1997'de Erdal Nayır'ın öldürülmesi olaylarına karıştıkları iddia edilen 15 sanık hakkında hazırlanan iddianamede, sanıklar Pınar Selek, Abdülmecit Öztürk, Alaattin Öğet, Kadriye Kübra Sevgi ve İsa Kaya'nın, "Devletin bölünmez bütünlüğünü bozmaya yönelik eylem yapmak" suçundan eski TCK'nın 125. maddesi gereğince idam ile cezalandırılması talep edildi.
İddianamede, diğer 9 sağının ise 3 yıldan 31 yıla kadar değişen hapisle cezalandırılması istendi.
-Rapor üzerine Selek'e tahliye-
Selek, 14 Nisan 1999'da İstanbul 4 No'lu DGM'de Mısır Çarşısı'ndaki patlamadan dolayı hakim karşısına çıktı. Savunmasında, sosyolog olduğunu ve bu işe başladığı andan itibaren araştırmalar yaptığını söyleyen Selek, bir komployla karşı karşıya kaldığını iddia etti.
Davanın 7 Temmuz 1999'daki duruşmasında tanık olarak dinlenilen İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde görevli bomba imha amiri Nazmi Nuri Çelik ise Mısır Çarşısı'ndaki olayda herhangi bir patlayıcı madde unsuru bulamadıklarını, bu nedenle dosyada da bulunan raporda belirttikleri gibi patlamanın gaz sıkışması sonucu olduğu kanısına vardıklarını söyledi.
Çelik, 3 gün 3 gece süren araştırmaları sırasında, ne saat, ne dış kabı, ne de bomba pimi bulabildiklerini belirtti.
Davanın 23 Aralık 2000'de yapılan duruşmasında, mahkemeye sunulan bilirkişi raporunda da "Patlamaya bombanın değil, LPG tüpünden sızan gazın neden olduğu" belirtildi. Selek'in babası olan avukatı Alp Selek'in bu rapor üzerine yaptığı tahliye talebini değerlendiren mahkeme, 2,5 yıldır tukuklu yargılanan sanık Pınar Selek'in tahliyesine karar verdi. Selek, aynı gün mahkemenin kararı üzerine, Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi'nden çıktı.
Yargılama sürecinde mahkeme, 7 Mayıs 2001'de İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden gönderilen "Patlama sonrası büfe içerisindeki tüm deliller dikkate alındığında, patlamanın gaz birikimi sonucu değil, patlayıcı madde sonucu oluştuğu, bu nedenle dosyanın tekrar bilirkişiye gönderilmesi" talebi üzerine, patlamanın gaz sıkışması mı yoksa bomba sonucunda mı meydana geldiği konusunda tespit yapılabilmesi için dosyayı Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'na gönderdi.
-İtirafçı olan sanıklar-
Sanıklardan Alaattin Öget ile Kadriye Kübra Sevgi, 3 Ekim 2001'deki duruşmada "itirafçı" olmak istediklerini bildirdi. Öget, Mısır Çarşısı'ndaki olayın örgütün bir bombalama eylemi olduğunu öne sürdü. Davanın 27 Şubat 2002 tarihli duruşmasında okunan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Genel Kurulu'nca hazırlanan raporda ise "ölümlerin büyük bir patlamadan kaynaklandığı ancak eldeki bulgulara göre orijinin tıbben tayin edilemeyeceği" belirtildi.
Davanın 29 Mayıs 2002'deki duruşmasında, daha önce itirafçı olmak istediklerini bildiren Öget ve Sevgi, "bu taleplerinden vazgeçtiklerini ve Selek'i baskı altında suçladıklarını" söyledi.
Yargılama sürecinde, patlamanın neden kaynaklandığının tespiti amacıyla hazırlanan başka bir bilirkişi raporunda da "patlama nedeninin bomba olduğu", kimya profesörü olan diğer bir bilirkişinin düzenlediği farklı raporda ise "patlamanın gaz sıkışmasından meydana gelmiş olabileceği" kaydedildi.
Bu dava kapsamında tutuklu yargılanan Kadriye Kübra Sevgi ise Kartal Özel Tip Cezaevi'nde hamile kalarak, Mart 2003'te Sağmalcılar Devlet Hastanesi'nde doğum yaptı. "Balkan kardeşler cinayeti" sanığı Seylan Çördük'ün, koğuşlar arasındaki duvara açtığı delikten Sevgi'yi hamile bıraktığı iddia edildi.
Davanın 21 Temmuz 2003'teki duruşmasında avukat Alp Selek, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü Başkanlığı'ndan aldığı, "Görüntü İşleme Teknolojisi" ile patlamanın merkezini gösteren raporu mahkemeye sundu. Raporda, patlamanın merkezinin, büyük bir olasılıkla lahmacun fırınının içinde meydana geldiği öne sürüldü.
-Trafik kazası geçirdi, kardeşi avukatı oldu-
Pınar Selek, 31 Temmuz 2003'te ailesiyle birlikte tatile giderken Gelibolu'da geçirdiği trafik kazasında ağır yaralandı. Bir süre tedavi gören Selek, davanın bazı duruşmalarına da katılamadı.
Yargılama sürecinde annesini kaybeden Selek'in kız kardeşi Seyda Selek de davayı takip ettikten sonra avukat olmaya karar verdi. Seyda Selek, 8 Eylül 2004'teki duruşmaya cübbesiyle birlikte girerek, ablasını savundu. Yargılama sürecinde "Barışamadık" adlı bir kitap yazan Selek, savunması olarak değerlendirilmesi için kitabını mahkemeye de sundu. Selek, cezaevine girdiğinde yazmaya başladığı kitabını 5 yılda tamamladığını, kitabın içeriğinde de savaşı anlattığını söyledi.
Bu süreçte yasalarda yapılan değişiklik üzerine DGM'ler kaldırıldı. DGM'lerin yerine CMK 250. maddeyle görevli mahkemeler kurulurken, İstanbul 4 No'lu DGM'de yeni ismiyle İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi oldu.
-İlk karar patlamadan 8 yıl sonra-
Davanın 28 Aralık 2005'te görülen duruşmasında Cumhuriyet Savcısı Nuri Ahmet Saraç, esas hakkındaki görüşünü açıklayarak, deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde, patlamanın bombaya bağlı olduğunu bildirdi. Savcı Saraç, Selek'in de aralarında bulunduğu 5 sanığın eski TCK'nın 125. maddesi uyarınca "Devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya kalkışmak" suçundan müebbet ağır hapisle cezalandırılmasını istedi.
Davanın 8 Haziran 2006'da yapılan duruşmasında kararını açıklayan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Mısır Çarşısı'ndaki patlamaya bombanın mı yoksa LPG'nin mi neden olduğunun kesin tespiti yapılamadığı için sosyolog Pınar Selek ve sanıklardan Abdülmecit Öztürk'e ceza verilmesine gerek görmedi.
Selek'in de aralarında bulunduğu ve "yasadışı örgüte yardım ve yataklık etmek"le suçlanan 9 sanık hakkındaki davayı ise zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldıran mahkeme, Erdal Nayır'ın öldürülmesine ilişkin bir sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis, 2 sanığa da müebbet hapis cezası verdi. Mahkeme, 3 sanığı da çeşitli hapis cezalarına çarptırdı.
-Bozma ve ikinci kez yargılama-
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Mısır Çarşısı davasına ilişkin hazırlanan gerekçeli kararda, 14 bilirkişi raporu olduğu, patlamanın ne sebepten kaynaklandığına dair yapılan araştırmalar sonucunda tutanaklar tutulduğu, mahkemece patlamanın sebebine ilişkin birçok kez uzman bilirkişiler ve uzman kurumlara inceleme yaptırıldığı, hazırlanan raporlar arasında çelişkiler bulunduğu, bu raporların birbirini doğrular mahiyette olmadığı anlatıldı.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Saraç ise Pınar Selek ve Abdülmecit Öztürk hakkında Mısır Çarşısı'ndaki patlamaya ilişkin verilen kararı temyiz ederek, Selek ve Öztürk hakkında mahkumiyet verilmesi gerekirken, delil yetersizliği yönünden beraat kararı alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu savundu.
Savcı, Selek hakkında "yasadışı terör örgütüne yardım ve yataklık" yönünden verilen kararın da usul ve yasaya aykırı olduğu, Selek'in eylemlerinin "terör örgütü üyesi olmak", "patlayıcı madde bulundurmak" ve "patlayıcı madde imal etmek" şeklinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 17 Nisan 2007'deki kararında, patlamaya bombanın mı yoksa LPG'nin mi neden olduğunun kesin tespiti yapılamadığı için Selek ve Öztürk hakkında "ceza verilmesine gerek olmadığı" yönündeki kararı, "hüküm kurulması" gerektiğine işaret ederek bozdu.
Selek'in de aralarında bulunduğu 15 sanığın bozma kararının ardından yeniden yangılanmasına başlandığı 1 Ekim 2007 tarihindeki duruşmada, mahkeme Yargıtay'ın bozma ilamına uyulmasına hükmetti.
Eski mütalaasını tekrarlayan Savcı Saraç, Selek'in de aralarında bulunduğu 4 sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını istedi.
Davanın 23 Mayıs 2008'deki duruşmasında kararını açıklayan mahkeme heyeti, Yargıtay'ın bozma ilamı doğrultusunda hükmü belirterek, Mısır Çarşısı'ndaki patlamaya bombanın mı yoksa LPG'nin mi neden olduğunun kesin tespiti yapılamadığı için Selek ve Öztürk'ün beraatine hükmetti.
Mahkeme, 15 sanıktan birine ağırlaştırılmış müebbet, birine müebbet, diğer 3'üne de 6 ile 12,5 yıl arasında değişen hapis cezaları verdi, 8 sanık hakkında açılan kamu davasını ise zamanaşımı nedeniyle düşürdü.
-İkinci bozma ve son karar-
Dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Selek'in "sosyolojik araştırma yapma" adı altında silahlı terör örgütü üyeleri ile irtibata geçtiği, örgütün amacı doğrultusunda bombayı yerleştirdiği anlaşıldığı gerekçesiyle Selek ve Öztürk hakkındaki beraat kararını bozdu.
Daire, eylemin, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğü ve toplumdaki etkinliği de nazara alındığında, suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK'nın 125. maddesinde tanımlanan devlet güvenliğine karşı suç oluşturduğuna hükmederek, Selek'in 125. madde kapsamında ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını istedi.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun da bu beraat kararını bozan Yargıtay 9. Ceza Dairesi kararına yapılan itirazı reddetmesinin ardından Selek'in de aralarında bulunduğu 5 sanığın yeniden yargılanması 9 Şubat 2011'de yapıldı.
Savcı Saraç, Yargıtay'ın bozma ilamına uyulmasını talep ettiği duruşmada mahkeme heyeti, Selek ile Öztürk hakkında daha önce verilen beraat kararında direndi. Savcı Saraç da mahkemenin direnmesine itiraz etti.
Yapılan yargılama sürecinde davanın görüldüğü 7 Mart 2012 tarihli duruşmada, esas hakkındaki mütalaasını sunan savcı Mehmet Ali Uysal, Pınar Selek'in de aralarında bulunduğu 4 sanığa ağırlaştırılmış müebbet, bir sanığa da 8 yıla kadar hapis cezası verilmesini istedi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu'nun izinli olduğu 22 Kasım 2012 tarihli duruşmada, mahkeme heyeti sanıklar Selek ve Öztürk hakkındaki beraat kararına direnmekten vazgeçti. Mahkeme, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin, sanıklar Pınar Selek ve Abdülmecit Öztürk ile ilgili verdiği bozma kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek, Yargıtay'ın bozma kararına uyulmasına hükmetti.
Mahkeme, 24 Ocak'taki duruşmada dosyayı üçüncü kez karara bağlayarak, Pınar Selek'i "Devletin hakimiyeti altındaki toprakların bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya matuf eylemde bulunmak" suçunu düzenleyen TCK'nın 125. maddesi uyarınca, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Pınar Selek hakkında yakalama kararı çıkaran mahkemenin başkanı Yılmazabdurrahmanoğlu, Selek'in cezalandırılması yönündeki karara muhalif kalarak "beraat" verilmesi yönünde oy kullandı.
Mahkeme, Selek ile birlikte yargılanan firari bir sanığın dosyasını yakalanamadığı için ayırırken, Abdülmecit Öztürk ile Heval Öztürk'ün 12 yıl 6'şar ay, Maşallah Yağan'ı da "patlayıcı madde bulundurmak" suçundan 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırdı.
Hakkında verilen üçüncü kararı Paris'te öğrenen Selek, kararı çok ağır bulduğunu belirterek, "şok yaşadım"sözleriyle değerlendirdi.
AA